11 Kasım 1942 tarihli ve 4305 numaralı "Varlık Vergisi Kanunu’nun Çalışma Mecburiyeti’ne Dair Hükümleri"nde 12., 13. ve 15. maddeler aşağıdaki gibidir.
- "İlk taksit süresi tamamlandıktan sonra vergiyi ödemeyenler, günde 250 kuruş yevmiye ile bedenen çalıştırılacak; bundan 60 kuruş vergi kesildikten sonra geriye kalan 190 kuruşun yarısı Varlık Vergisi’ne, yarısı da iaşe bedeli olmak üzere alıkonulacaktır.
- Hastalık veya sakatlık dışında hiçbir yükümlünün sevki tehir edilemez. Sevk kararına karşı idari ve adli organlarda dava açılamaz. Tüm masraflar kendilerine aittir.
- Yükümlüler, Nafia Vekáleti’nce tesbit edilen işyerlerinde çalıştırırlar.
HATIRLATAYIM ki, o "Nafia Vekáleti’nce tesbit edilen yerler" Aşkale’deydi!
Hadi şu üç gün önce, 3 Mart 1918 Ermeni işgalinden kurtuluşun 90. yıldönümünü "sembolik" imamları asarak; "simgesel" çocukları süngüleyerek; "hayali" çetecileri kurşunlayarak pek bir görkemli "kutlayan" (!) Erzurum ilçesi var ya, işte orayı kastediyorum.
Vergi mağdurlarının oradaki "iş"i ise taş ocağında ve tren hattında balyoz sallamaktı.
* * *
EN önce, "Milli Şef"İnönü döneminde çıkartılmış olan o korkunç onursuz "Varlık Vergisi" özünde, Abdülhamid,Meşrutiyet ve Cumhuriyet dönemlerinde sürdürülen Türkiye’nin "İslamlaştırılması"; daha doğrusu, Müslüman burjuvazi yaratılması projesine giriyordu.
Gizliden hazırlanmış listelerde gayr-i müslimler "G"; yabancı uyruklular (E) ve dönmeler (D) diye şifrelendikten sonra, haniyse bir gecede bütün bir kapital el değiştirdi.
Taş kalpli Şükrü Saracoğlu hükümeti, fakirlikten kıvranan eskici Mişon’ların, sobacı Agop’ların, turşucu Yani’lerin, tuhafiyeci Osman’ların gözünün yaşına bakmadı.
"Aman paşam, çoluğuma çocuğuma nafaka yetiştiremiyorum, kafadan biçtiğin o miktarı nasıl öderim" yalvarmasına hiç aldırmadı ve modern tarihimize utanç sayfası yazdı.
* * *
OYSA, yok pahasına kapmak için derhal peydahlanan vampirlere evlerini barklarını; yataklarını yorganını haraç mezát satsalar dahi, pek çok insan verginin "v"sini çıkartamadı.
Dolayısıyla da, yüzde doksan dokuz virgül doksan dokuzu gayr-ı müslimlerden oluşan fakir fukara yurttaşlar, önce, "ulusalcılar"ın şimdilerde yere göğe sığdıramadığı ve gerçekten "temerküz kampı" olarak kullanılan o peek "meşhur" (!) "Halk Evleri"ne toplattırıldı.
Ardından, yukarıdaki kanun maddesinin belirttiği gibi, hem mahkeme yasak, hem de kendi iaşeni dahi kendin karşılayacaksın, haydi marş marş, Aşkale sürgününe gönderildiler.
Resmi rakkamlara göre de, en az 21 kişi karda kışta balyoz sallarken hayatını yitirdi.
* * *
BEN, Aşkale Kaymakamlığı’nın internet sitesine baktım ama, 1917 Ermeni işgalinin uzun anlatılmasına rağmen Varlık Vergisi sürgününe ilişkin olarak bir kelime bulamadım.
Ve tabii ki evet, 1915 Tehciri’ne misilleme olarak Taşnak çetecilerin Aşkale’de ve tüm yörede katliam ve mezálim yaptığı doğrudur. Aksini bir tek "diaspora" fanatikleri iddia eder.
Ancaaak, örneğin Şevket Süreyya Aydemir gibien öncü Cumhuriyetideologlarından birisi dahi, o 1917 öncesindeki o 1915 gerçeğini de çok iyi bildiği içindir ki, "Suyu Arayan Adam"da konuya, "tencere dibin kara, seninki benden kara" pragmatizmiyle yaklaşır.
"Bahsi hiç açmayalım, hiçbirimiz sütten çıkmış ak kaşık değiliz" demeye getirir.
Yani, "imam asmak" ve "cami yakmak" gibi "simgesel kutlama"ların (!) karşı kutupta da "papaz asmak" ve "kilise yakmak" gibi diğer "sembolik kutlama"lara çanak tuttuğunu ve tutacağını görerek, intikamcı tehlikeye ve hamasete karşı çok önceden uyarır.
Ve ben sormak isterim ki, 21 "Varlık Vergisi" mağduru için eğer jandarma dipçiği altındataş kıran başka bir "sembolik canlandırma" gerçekleşse, Aşkaleliler buna ne derdi?