Paşa oğlumuz sağlıklı yemeyi mi arzuluyor; sıhhatli yaşamayı mı temenni ediyor; doğal ürünleri mi tercih ediyor, hodri meydan, sebzeyi, meyveyi, eti, nohudu, bulguru kendi paşa gönlüne göre seçeceği şu çarşı-pazar faslını kendisi üstlensin!
İşte alt tarafı bir baba, bir de oğuluz, bizim evin günlük nevále masrafı ne olacak ki?
Her öğün havyar, kuşkonmaz yemediğimize ve her akşam parti, davet vermediğimize göre, haftada bir markete gidip erzak düzmek bütçe bab’ında çok büyük külfet oluşturmuyor.
Yani aslında, bir süre öncesine kadar oluşturmuyordu demek istiyorum.
Çünkü?
Çünküsü şu ki, nereden zuhur ettiyse etti ve de mahdum beyimizde ániden "sağlıklı yaşamak" sevdası peydahlandı.
"Baba, kimyasal madde katılmış şeylerle hem beni, hem kendini zehirliyorsun" diye çıkışmaya başladı.
Hadi bunu ben söylesem bir raddeye kadar anlaşılır. Yaş kemale erdiğine göre, şeker, tansiyon, kolesterol falan derken, artık kursağımdan geçene tabii ki dikkat etmem gerekiyor.
Ancak, 41 kere maşallah, ızbandut gibi oğlumun böyle bir tasası yok!
Üstelik, aklına estiğin an, içinde bilmen ne kadar yağlı ve kimyevi madde bulunan Amerikan hamburgerlerini, İtalyan pizzalarını ve diğer bilûmum abur cuburu yutacaksın, fakat sonra da "Peder bey, bizim mutfakta sıhhatli beslenmiyoruz" diye atıp tutacaksın.
Tabii ki şımarıklığın dik álası!
Tabii ki şımarıklığın, artı moda budalalığının dik álası ama, eh babadan ziyade şambabayım ya, ben de "hadi öyle olsun" dedim.
REYON REYON SÜRÜNMEK
Sonra da "O halde bundan böyle alışverişi sen yap ve istediğini seç" diye ekledim.
Fakat işin daha açıkçası, hafta sonlarımın içine eden angaryadan kurtulmak istedim.
Öyle tabii, gazete ve dergileri adamakıllı okuyarak sıcacık yatağımda ense yapmak varken, işin yoksa her cumartesi yine horoz vakti kalk.
Sonra, hálá bilmem kaçıncı uykusundaki beyefendiye rica minnet seslen ve, "Oğulcağızım, alışverişe gidiyorum. Hadi benimle gel de babana yardım et" diye yalvar.
Bir, üç, beş, ya tınmadığı ya da her defasında "biraz daha bekle" cevabı geldiği için, nihayetinde "evláda kitakse" diyerek tek başına otomobile bin.
Metazori keşmekeş trafiğe dal ve ta elinin körü yerdeki o devása hipermarkete git.
Daha sonra, elinde koca liste ve de sanki Bağdat Caddesi piyasasına çıkmış gibi sümüklü çocuklarıyla birlikte reyon reyon salınan; artı, iki reklam arasındaki iç bayıltıcı müziği aval aval dinleyerek mest olan o küçük burjuvaların arasından sıyrılmaya çalış.
İteklediğin arabayı doldur, kasa kuyruğuna gir, arabayı boşalt, tekrar doldur.
Hesabı öderken de kredi kartının limitini aştığın için el álemin önünde rezil-i rüsva ol.
Ya "şunlar kalsın" diyerek kızar bozar ya da cüzdanından nakit denklemeyi dene.
Ardından hepsini yeniden bagaja yükle ve tam evine geri dönerken de, listeye yazmayı unuttuğun için tuvalet kağıdını veya oğlunun içtiği meşrubatı almadığını hatırla.
"Zıkkımın pekini içsin" diyerek boş ver ve o oğlunun artık çoktan yataktan kalkmış olduğunu düşünerek, erzakı yukarı taşımasını söylemek için evine gir ki, ne görüyorsun?
Beyefendiyine horuldamaktadır!
Ya rock konseri; ya ud taksimi; ya da kahve-dansing sürtüklüğünde geçirdiği cuma gecesini tabii ki sabaha doğru bitirdiğinden, hálá ve hálá yatağında zıbarmaktadır.
Bu defa tepen iyicene atsın ve, "A benim mirim; a benim paşazadem; a benim haytam; artık kalk da, şu öteberiyi otomobilden hemen yukarı çıkart! Derin dondurucuya girecek bir alay şey var, aksi takdirde bozulurlar" diye iyicene üstele.
Ikınarak sıkınarak kalkacak da; gözünü çapağını temizleyecek de; mutlaka kahvesini içecek de; o vakte kadar bagajdaki dondurulmuş maddeler tropikal meyveye dönüşmüş olur.
YAP ÇARŞI PAZAR FASLINI
Dolayısıyla, yüklen peder bey, bütün market nevale ve edevatını yine ben taşıyacağım ve şu şuraya yerleşecek, bu buraya konacak derken de bütün cumartesimi piç edeceğim.
O halde, madem "natürel beslenmek" istiyormuş, alışverişi kendisi yapsın bakalım. Hanya’yı Konya’yı öğrenir.
Kazık kadar keráta gündelik gaileye zaten el değdirmek tenezzülünde bulunmuyor.
Eksik olmasın, Şaziye Hanım her pazartesi bütün evi ve bilhassa da onun odasını silip süpürmese, af buyurun, etrafı bok götürecek.
Beyimiz "sağlıklı yemeyi" mi arzuluyor; "sıhhatli yaşamayı" mı temenni ediyor; "doğal ürünleri" mi tercih ediyor, hodri meydan, sebzeyi, meyveyi, eti, nohudu, bulguru kendi paşa gönlüne göre seçeceği şu çarşı-pazar faslını kendisi üstlensin!
Aman aman, mutfağa girip bunları hazırlamasını, pişirmesini, kaynatmasını falan da talep edecek değilim, yoksa orası da şimdikinden bin beter olur.
Tekrar hodri meydan, peder bey parayı bayılacak, sen şu istediğin "natürel nevále"yi eve getir, yeter!
Zaten, gayet harcıálem günlük mutfak masrafımın ániden zirvelere çıkması ve ocağımı batıracak raddeye varması, alışverişi canım ciğerim oğlumun yapmasıyla birlikte başladı.