Numaracılık mı

"NUMARACI" kelimesini mecázi anlamda kullandığımız zaman ne demek isteriz?

Tabii ki, söz konusu şahsın esas gerçeği sakladığını çağrıştırırız.

Amacını gizlemek için yalan söylediğini, rol yaptığın, riyakár davrandığını kastederiz.

İşte, bir defa daha çamur at izi kalsın taktiğine başvuran "statüko zaptiyeleri" de, demokraside, özgürlükte ve sivillikte gerçekleşecek nitelik sıçramasını "İkinci Cumhuriyet" deyimiyle sıfatlandıranlara "numaracı" yaftasını yapıştırırken, aynen bunu kastediyorlar.

* * *

YANİ demek istiyorlar ki, bu "ikinciciler" aslında "cumhuriyetçi" falan değildirler.

En azından, 1923 Cumhuriyet’inin köküne kibrit suyu ekmek peşinde koşmaktadırlar.

Numaralandırmayı da, birinciyi tasfiye için siper ve "takiyye" olarak kullamaktadırlar

Yalan! Kuyruklu yalan! İftira!

* * *

EVET yalan, çünkü insaf, Türkiye’de padişahlığın dönmesini isteyen kaç kişi vardır?

Devede kulak marjinallerin dışında hangi meczûp bunu bir "siyasi proje" diye sunar?

Hadi sundu, etrafına kaç taraftar, kaç partizan, kaç mürit toplar?

Dolayısıyla, "statüko zaptiyeleri"nin demokrasi, özgürlük ve sivillik yandaşlarına "numaracı" diyerek onların "cumhuriyetçi" olmadığı söylemesi bir hezeyan oluşturuyor.

Böyle bir saçmalığa láf yetiştirmeye çalışmak ise ancak boşa satır karalamak olur.

Peki o halde, "İkinci Cumhuriyetçiler"in "birinci"yi yıkmak amacıyla "numara yaptığı" ve esas emellerini gizlediği iftirasında bir nebze doğruluk payı varmı m?

* * *

YİNE hayır! Yine asla! Yine katla!

En önce şunu tekrar tekrar ve döne döne vurgulayayım:

Gerek "Cumhuriyet Devrimi"miz, gerekse onun lideri Kemal Atatürk sırf Türkiye ve İslam Álemi nezdinde değil, dünya çapında da büyük bir "öncü" ve büyük bir "emsál"dir.

İnkára, tevile, küçümsemeye yeltenen çarpılır. Biz hem devam, hem de devamcısıyız.

Nitekim, o "Cumhuriyet"in ve o Kemal’in ürünü olan bu satırlar yazarı da ne gökten zembille indi; ne de yumurtadan çıkıp kabuğunu beğenmeyen civciv misáli haram süt emdi.

Dolayısıyla, "İkinci Cumhuriyetçiler"in "Kurucu Cumhuriyet"i reddederek laik, üniter, sosyal ve demokratik hukuk devletini dinamitlemek istediği iftirası da tümden yalandır.

Bir defa daha haykırayım, "1923 Cumhuriyet"i "t-e-m-e-l"dir ve de "e-s-a-s"tır !

* * *

ANCAK seksen dört yıldan beri hayat da, dünya da, Türkiye de değişti. Sonsuz değişti.

Çok kavimli imparatorluktan rötarlı ulus - devlete geçerken ve üstelik totalitarizmlerin yükselik çağında kurulmuş olan o "Birinci Cumhuriyet" günümüze cevap veremiyor.

Veremez de! Bunu beklemek, ummak, hele hele iddia etmek saçmalıktır.

1923’ü reddetmek ne denli abesse, onu durağan ve tabu kılmak da o denli abestir.

Ve şimdi, yukarıdaki ana öğelerin ruhuna harfiyen sadık kalmak kaydıyla, demokratik sıçrama yapan ve devlet - birey ilişkisini sivilleştiren bir "restorasyon" gerekmektedir

* * *

DİKKAT restorasyon dedim, yani eskiyi yıkmaktan değil yenilemekten söz ediyorum.

Zaten "İkinci Cumhuriyet"le kastedilen şey de işte bu yenilenmenin tá kendisidir.

Devamlılık kesindir! Fakat aşıcı, yükseltici ve yüceltici bir devamlılık söz konusudur.

Diyelim ki temeli, iskeleti, cephesi aynı kalacak binanın odalarını feráh fezá genişletmek; elektrik, su, gaz tesisatını değiştirmek; badanayı, sıvayı, parkeyi pırıldatmaktır.

Ve eğer "statüko zaptiyeleri" hálá "numaracı cumhuriyetçi" iftirasını atmayı sürdürecekse, bari o numarayı tüm ulusun ikámet edeceği gıcır gıcır yapının kapısına assınlar.
Yazarın Tüm Yazıları