Modern Zamanlar

Hadi ULUENGİN
Haberin Devamı

Yasakların kokusu

Duygulanmam, bütün markalar içinde ‘Opium’un apayrı bir yeri olmasından kaynaklanıyor. Başka hiç bir koku beni onun kadar heyecanlandıramadı. Bu parfümü ilk kez, çok eskiden hayatıma giren ve ilişkiyi yoğun yaşadığım birisinin teninde solumuştum, belki onun için.

HABERİ gazetelerde okuyunca içim cız etti. Hüzünlendim.

Çin ‘Opium’ marka parfümün ülke sınırları içinde satılmasını yasaklamış...

Nedenini Yves Saint Laurent firması tarafından üretilen kokunun vaftiz adı oluşturuyor. Çünkü malum, ‘opium’ Frenk dillerinde ‘afyon’ anlamına gelir.

Eh, Çinlilerin haklı olarak bu konuda kuyruk açısı var. Zira yine malum, İngiliz emperyalizmi ‘Merkez İmparatorluğu’nu 19. yüzyıldan itibaren sömürgeye dönüştürürken, Hindistan'da yetişen uyuşturucu bitkiyi rezil bir silah olarak kullanmıştı. Han ülkesine ‘piyasa serbestisi’ (!) dayatmış, buna direnen Pekin 'i ‘Afyon Savaşı’nda bozguna uğratarak da hem halkın dumana müptela olmasına zemin hazırlamış, hem de Çin ulusal onurunu ayaklar altına almıştı.

Dolayısıyla, her ne kadar bugün de ‘ruhi kirlenme’ yaratacağı gerekçesiyle Fransız parfümün men edilmesini abes bulsam bile, kollektif hafızaların kolay silinmediğini bildiğimdem, karara nispeten anlayışla yaklaşıyorum.

Ancak, bu hoşgörü içimin cız etmesini ve hüzünlenmemi engellemiyor.

* * *

BELKİ diyeceksiniz ki, ‘sana ne be adam, yoksa gizliden şoroluluk yapıp kendin mi sürünüyordun ?’ Haşa ! O taraklarda ezim yoktur...

Veya, kendime Sarı Diyar'dan cariye kapattığımı sanacak ve ben Nankin'e gittiğimde o artık ‘Opium’ kokamayacağından, buna üzüldüğümü düşüneceksiniz.

Yine değil ! Çin uygarlığı beni fetheder ama Çinli dişilerden ürkerim.

Duygulanmam, bütün markalar içinde ‘Opium’un apayrı bir yeri olmasından kaynaklanıyor. Başka hiç bir koku beni onun kadar heyecanlandıramadı.

Bu parfümü ilk kez, çok eskiden hayatıma giren ve ilişkiyi yoğun yaşadığım birisinin teninde solumuştum, belki onun için... Yok, yok, değil !

* * *

DEĞİL, çünkü ‘Opium’u hissettiğim an benim tahayyül dünyam genelde muazzam bir hızlı çalışmaya başlıyor. Neredeyse, adı gibi afyon etkisi yapıyor.

Net bir cinsellikle bütünleştiğini söyleyemeyeceğim, zira misk oranının yüksekliğine ve Doğu egzotikalarıyla Doğu erotikalarının çağrıştırılmak istenmesine rağmen tanıdığım bazı başka parfümlerde uyarıcılık daha fazla...

‘Opium’ bende esas olarak bir hal ve oluş tarzının kadınlarıyla; yani ‘lacivert kadınlar’ dediğim ortalama üstü kategoriyle özdeşleşiyor.

Havaalanlarında ‘Herald Tribune’ okuyan ve bacak bacak üstüne atarken iyi biçilmiş tayörlerini buruşturmayan o emsalsiz yaratıklar, velev ki eski bir Bai Gong tangosunun nostaljiyasını yakalamak uğruna Şanghay'a değil de, cansıkıcı bir seminerin istastistik rakkamlarını sıralamak için bir o kadar cansıkıcı Köln'e uçacak olsunlar, onlar aslında hep ‘Opium’ uçuyorlar.

İpek eşarplarıyla ense başlangıçları arasında uzak bir Greta Garbo filminin cazibe kokusu var. Bu koku ne romantik, ne de erotik ! Her ikisini birden kapsayan cinsten ‘enigmatik’ ! Yani esrarengiz... Yani mütereddit...

Dolayısıyla, marka şimdilerde domez hatunların bile püfpüfleyeceği kadar ‘avam’a (!) düşmüş hiç farketmez, benim kokular dünyamda Yves Saint Laurent'in formülünü daima ‘lacivert kadınlar’ sürünecek. Ve, bu ‘demokratik’ değilmiş !

Canı cehenneme, ben işte yalnız o ‘demokratik’ olmayan ‘Opium’u seviyorum.

* * *

SONRA, ‘oryantalizm’le suçlanacakmışım, onun da canı cehenneme !

Burada şişenin ‘şarkiyatçı’ tasarımını kestettim. Çünkü, bütün parfümler içinde ismiyle böylesine uyum sağlamış başka bir ambalaj dizaynı yok !

Ming sülalesine mensup bir imparotoriçenin mücevver kutusunu andıran alengirli form ve Çin kırmızısı fon üzerine yine Çin yaldızlısı yazı...

Sanki ‘Suyun Başında’ romanından çıkarak ‘Yasak Şehir’ haremine girecek efsunlu ve muhteris kadın, kendisini ‘birinci gözdelikten’ azlettiği için, tıpayı gizliden açarak İmparator'un bardağına yavaş yavaş zehir akıtacak...

Afyon buğularda uçmak şartıyla bu ağuyu bir solukta içebilir ve ‘Opium’ kokularda yıkanmak kaydıyla bu şişenin banyoma girmesine izin verebilirim.

* * *

AMA dikkatle baktım, banyomun ayna önündeki ‘garbiyatçı’ düzenine tecavüz ederek benim tuvalet edavatıma karışacak o ‘şarkiyatçı’ şişe orada yok.

Sonra hatırladım, farklı zamanlarda oraya ‘Opium’ şişelerinin bırakıldığı olmuştu. Fakat ben her defasında ‘kirlenme yaratıyor’ diye yasaklamıştım.

Şimdi kendi kendime soruyorum, acaba bana bütün bunları düşündürdüğü için midir ki Çin'in ‘Opium’ parfümü yasaklamasına hüzünlendim ?

Ey yasakların kokusu, ismin dahil, sen biraz da yasaklarla cazipsin !

Yazarın Tüm Yazıları