Paylaş
Free shop havaiyat
Hesap kitap meydanda, Avrupa free shop'ları KDV ödeyerek de daha önceki fiyatlarla satış gerçekleştirebiliyor ve yine kar sağlayabiliyorlarsa, o halde vergi vermedikleri yıllarda ‘ucuz’ palavrasıyla bizleri dolandırdılar. En başta da beni...
NE zaman havai düşüncelere dalacak olsam aklıma hemen Ahmet Hamdi Tanpınar'ın Paris Tesadüfleri'ndeki ‘Bir Uçak Yolculuğundan Notlar’ denemesi gelir.
Pilot koltuğunda oturan Saint Exupery'yi hariç tutarsak, Usta'nın sözkonusu yolculuklardaki mekan tecritliğini ve zaman duraganlığını vurguladığı bu emsalsiz deneme, en azından benim okuduğum kadarıyla, dünya edebiyatında hava seyahatlerine ilişkin olarak yazılmış en mükemmel satırları oluşturur.
Havai yolculuklar tıpkı havai düşünceler gibi, gizemlidir.
* * *
HAVAİ düşünceler şuradan aklıma geldi: AB Komisyonu'nun kararı uyarınca, Ortak Pazar havaalanlarında vergiden muaf satış yapan ‘free shop’ların bu muafiyet ayrıcalığı 1 Temmuz tarihinden itibaren sona erdi.
Çünkü, Brüksel'in hesaplarına göre söz konusu dükkanlardaki KDV'siz mal satımı Avrupa devletlerine her yıl on yedi milyar dolar kaybettiriyormuş.
Doğrudur! Portekiz plajından dolmuş uçağıyla dönen Norveçli küçük burjuvalar her halde pahalı bir vatanperlik ispatına sevdalanarak cigaralarını her bir izmariti bir altın eden kendi ülkelerinden alacak değiller.
Eminim ki Bodö'ye indiklerinde onların çıkınında, konyak şişelerine ek olarak Porto havaalanından düzülmüş üç aylık tütün stoğu olacaktır.
Veya, kontrat imzalamak bahanesiyle Berlin'e giderken oradaki metresine zaten Roma'dan gayet şık bir hediye götüren; üstelik, Cermen kadınla birlikte pahalı masasına oturduğu Charlottenburg lokantasında fena halde soyulan İtalyan editör bu imanı gevremiş halinde tekrar Roma'ya uçarken, evde bekleyen Latin karısına Friedrichstrasse üzerindeki sinye butikten döpiyes almayacaktır.
Hiç olmazsa şimdi tasarruflu davranmak kaygısıyla davranacak ve kafasında ‘bak eski günleri unutmuyorum’ demek kumpasını kurarak, biletini mıhlattıktan sonra gireceği ‘free shop’ dükkanda, yasak savmak için, ilk tanıştıklarında ve henüz çocuklar doğmadan karısının kullandığı parfümden isteyecektir.
Dolayısıyla, AB Komisyonu'nun hesabı üç aşağı beş yukarı doğrudur!
O vergisiz, bu KDV'siz, Ortak Pazar her yıl şu kadar milyar kaybediyordur.
Ve işte şimdi bu ‘free shop’ mağazalar ya kepenk indirecekler, ya da ticarete devam edebilmek için kar marjlarını metazori azaltacaklar.
* * *
AMA o ne? Battık batıyoruz, yandık yanıyoruz diye ağlaştıktan ve Brüksel geri adım atsın diye bin bir lobiye başvurduktan sonra ‘free shop’ patronları nihayet açıkladılar ki, ikinci şıkkı seçmişler. Cigara ve içkiler hariç diğer hiçbir şeyde fiyatlara dokunmayacak ve etiketleri değişmeyeceklermiş.
‘AB ülkelerinin ‘‘free shop’’ federasyonu olarak sevgili müşterilerimiz için fedakarlık yapmaya karar verdik’ türünden bir bildiri yayınladılar.
Hıh, fedakarlık yapıyorlarmış!.. Sevsinler ve külahıma anlatsınlar!..
Ama yok eğer şimdi gerçekten fedakarlık yapıyorlarsa, o takdirde daha önce düzenbazlığın dik alasını yapıyorlardı.
En başta bendeniz, milleti soyup soğana çevriyorlardı.
Çünkü hesap kitap meydanda, Avrupa ‘free shop’ları KDV ödeyerek de daha önceki fiyatlarla satış gerçekleştirebiliyor ve yine kar sağlayabiliyorlarsa, o halde vergi vermedikleri yıllarda ‘ucuz’ palavrasıyla bizleri dolandırdılar.
Yine tekrarlıyorum, en başta da beni...
* * *
EVET, evet, dünyanın çok farklı havaalanlarında küçük bir servet bıraktım.
Tamam, ben ayağını yorganına göre uzatan cinsten insan değilim ama siz de itiraf edin ki ‘free shop’ların cazibesine kapılmamak imkansızdır.
Büyülü bir Şanghay'a kalkacak uçağı anons eden ses mağazanın fon müziğine karışmaktadır ve siz Viyana'da hazin bir Varşova aktarması beklemektesiniz.
Aslında hep kendi kokunuza sadık kalmış olsanız bile, ayakçı ama endamlı kızın ‘piyasaya yeni çıktı’ diye bileğinize sıktığı losyonu almakta tereddüte düşmessiniz. Onun lüksünde gideceğiniz şehrin hüznünü unutmak istersiniz.
Ya da, işte Dublin'e kadar gelmişsiniz ve varsın ‘ucuz’ fiyatı dahi çok pahalı olsun, tabii ki halis malt İrlanda viskisini reyondan seçersiniz.
Veya, Tokyo dönüşü ikmal için uğradığınız Anchorage havaalanında kızınıza Japonya'dan adam gibi bir şey getiremediğinize hayıflanırsınız ve Alaska ayısı postundan bir gocuğun çok hoşuna gideceğini düşünerek, etiketteki dolar sıfırlarını saymadan kredi kartını uzatırsınız.
Ve yahut, en erken Londra uçağının kahve salonunda ‘Herald Tribune’ okuyan lacivert kadın o an o kadar hoşunuza gider ki, kepenklerini henüz açan ‘free shop’a dalarak sinye ve frapan bir eşarp seçer ve varış havaalanına inişten sonra ama, belki kocasının dikilebileceği bagaj çıkışından önce yanına giderek, ‘tayyörünüze çok yakışacak’ diye takdim etmek deliliğinde bulunabilirsiniz.
Ay sonunda kredi kartı dökümünün inanılmaz rakkamı geldiğinde de değişik intihar yöntemlerinden hangisini seçeceğiniz hakkında düşünceye dalarsınız.
Eğer Ahmet Hamdi Tanpınar Usta'nın uçak yolculuklarını zamandan ve mekandan soyutlayan emsalsiz satırlarını okumuşsanız, çare yok, havaalanlarındaki ‘free shop’ mağazalar tarafından avlanırsınız.
* * *
VARSIN yine avlanayım... Varsın yine tuzağa düşeyim...
Biliyorum ki bundan böyle de ‘free shop’ların cazibesine dayanamayacağım.
Şu aksesuvar, bu elektonik, o içki derken kendimi zamanda durağan ve mekanda tecrit yolculukların sanal büyüsüne bırakacağım.
N'apim, Tanpınar Usta'nın havaiyat notlarından haz alabilmek için havai düşünmeyi ve havai yaşamayı sürdüreceğim.
Paylaş