DENİZ Baykal’ı can-ı gönülden kutluyor ve bütün kalbimle destekliyorum.
Çünkü muhalefet önderi, darbelere ‘mazaret’ diye yutturulan ‘TSK İç Hizmet Kanunu’ndaki 35. Madde’nin TBMM’de değiştirilmesi için hükümete çağrı yaptı.
Doğru kimin ağzından çıkarsa çıksın, ‘doğru’dur!
Kaldı ki, kapalı kapılar ardındaki mahremde günübirlik politikacıretoriğinden çok daha sivil bir kimlik sergileyen Baykal bu cesur açıklamasıyla, bana göre, kendi gerçek benliğindeki ‘öz’ü nihayet ‘alenileştirmek’ sağduyusunu gösterdi
CHP liderini tekrar kutluyor ve bu ‘aleni sağduyu’yu sürdürmesini diliyorum.
Gelelim, malûm ‘otuz beşinci madde’ meselesine?
* * *
DEMOKRATİK rejimlerde, ‘dahili’si veya ‘harici’siyle hiçbir kanun; hiçbir yönetmelik; hiçbir talimatname asla ve asla ‘a-na-ya-sa’yla çelişemez!
Zaten işte adı üzerinde, istisnasız diğer bütün yasaların ‘a-n-a’sı!
Yahut eskinin ‘kanun-i esasi’ tanımındaki gibi, tüm kanunların ‘e-s-a-s’ı!
Fakat, Hasan Celal Güzel dünkü ‘Tercüman’da da enine boyuna ve harika biçimde açıkladı, 27 Mayıs 1960 müdahalesi ertesi ‘meşruluk’ (!)sevdasına kapılan darbeciler, istim arkadan gelsin misali, ‘TSK İç Hizmet Kanunu’na madde eklediler.
‘Silahlı Kuvvetlerin vazifesi Türk yurdunu ve Anayasa ile tayin edilmiş Türkiye Cumhuriyetini kollamak ve korumaktır’ diye bir 35’incisini formüle ettiler.
Ve de ‘mazeret’e (!) kitakse, daha sonraki darbelerde söz konusu ‘hizmetname’ bir ‘hukuki dayanak’mış (!) gibi gazlanmaya çalışıldı.
* * *
TABİİ aslına bakarsanız, minare burada dahi bir nebzecik kılıfa sığmıyor.
Çünkü, 35. Madde’de bile ‘anayasa ile tayin edilmiş’ ifadesi zikrediliyor.
Lakin, eh pazısı güçlü olan bu ‘tayin etmek’ fiilini kendi kıstas ve ölçeklerine göre yorumladığında, sıkı mı aksini söylemek, çaresiz, akan sular duruyor ve durdu.
Dolayısıyla, ‘postmodern’ kimlikli son 28 Şubat’ı geçeyim ve sayıvereyim:
27 Mayıs 1960; 21 - 22 Mayıs 1962; daha bir alengirli 12 Mart 1971 ve 12 Eylül 1980, sabahın köründe radyo ibresini çevirin ve de ‘Harbiye Marşı’ndan sonra, ‘TSK, İç Hizmetler Kanunu uyarınca, milletin ve cumhuriyetin esenliği için yönetime el koyarak TBMM’yi ve hükümeti lağvetmiştir’ anonsunu dinleyin.
Zaten, bugün için de bilhassa dikkatinizi çekerim.
Çarşaf çarşaf ‘ordu göreve’ pankartı açan ‘Saddamcı Atatürkçü’sünden, ajan provokatörlükle Kıbrıs fetheden ‘Karanlıkçı Maocu’suna, şu sıra feryat figan çağrısı yapan her boy ve her soydan reziller, Silahlı Kuvvetleri anayasal legalitenin dışına kışkırtabilmek için ‘TSK’nın yasal hakkı’na dair geviş getiriyorlar.
O ‘yasal hak’la (!) da, ‘anayasal hak’ ötesi bir ‘35. Madde’yi kastediyorlar.
* * *
ZORUMUZ ne ki ve de sırtımızda yumurta küfesi mi var, değiştirelim !
Madem ki, asla anayasa ‘harici’ olamayacak olmasına rağmen bu ‘dahili’ madde ‘elastik’ (!) bir yorumla darbecilere ‘gerekçe’ sunuyor; madem ki TSK’nın en üst düzey komutanı demokratik ve sivil legalite güvencesi veriyor; ve de madem ki ana muhalefet lideri hükümete ortak önerde bulunuyor, sen sağ ben selamet şu 35. Madde’yi değiştirerek her türlü spekülasyon ve ‘mazaret’in önünü tümden keselim.
Böylelikle de sahte ‘hukuki’liği kökünden hadım eder ve mevcut, müstakbel veya potansiyel ‘statüko zaptiyeleri’nin totaliter heveslerini gırtlaklarına bırakırız.
Hayati konuyu gündeme getiren Deniz Baykal’ı tekrar kutluyorum.