Lokumun fendi çikolatayı yendi!

KABUL, aklımı peynir ekmekle yemediğime göre şu yarım porsiyon Belçika’nın yarın da bir devlet olarak kalacağı konusunda bahse giremem. Sermayeyi kediye yatıracak değilim.

Fakat bilin ki, ister üçe bölünecek, ister başkasına ilhak edecek olsun, o Belçika’da dahi bir ulusal bilinç mevcuttur. Háttá, şovenizme varan millliyetçilikten bile söz edilebilir.

Tabii, gırtlak bab’ını kastediyorum!

***

EVET evet, birbirlerinin o gırtlaklarını boğazlasalar dahi iş táam faslına geldi miydi, akan sular durur. Flamanı da, Valonu da, Brüksellisi de ánında "Belçikalı" kesiliverir.

Yerden göğe kadar da haklılar, zira yapay ülke tam Latin, Cermen ve Sakson álemlerin kesişme noktasında yer aldığından, onları sentezi çok sofistike bir mutfak kültürü yaratmıştır.

Midye buğulamasından, karides köftesine de nefis spesiyaliteler listesi upuzundur.

Hátta, gurmeliklerine toz kondurmayan o burnu büyük Fransızlar bile Belçika’ya geldiklerine pek bir apışıverir ve memleketlerine ancak mide fesádına uğradıktan dönerler.

Neyse, burada mönü sıralayacak değilim ve dillere destan "esas" spesiyaliteye gelelim.

***

ÇİKOLATAYI kastettim, çünkü Yeni Dünya mahreçli kakao çekirdeğinin en rafine biçimde işlendikten sonra en álá tadla damağınıza ulaştığı yer Belçika’dır. Bu, tartışılmaz.

Loncası, üstádı ve üstád-ı azámıyla, çikolatacılık burada zenáatten sanata geçmiştir.

Zaten de, dünyada kişi başına en çok tüketimi gerçekleştiren Benelüks ülkesi ahalisi İsviçre mamulátına burun kıvırarak, "eh, inek yemi olarak ehvendir" diye onu alaya alırlar.

Sonra, kraliyet familyasına üretim yapan istisnayı hariç tutarsak, lüks veya süper lüks; veya da ultra lüks, onca çikolata firmasının içinde tek bir tanesi zirveye çıkar: "Godiva"!

Söz konusu marka, o olmayan Belçikalılığı dahi "Belçikalılık" kılar ki, muhtemelen "ulus bilinci"ni (!) kısmen ayakta tutan birkaç ortak paydadan birisini oluşturur.

***

EYVAAH, işte şimdi o da gitti! Üstelik de, kör talihe bakın ki, elin Türk’üne gitti!

Dün bizim medya "dünya çikolata devini ’Ülker’ aldı"; yabancı gazeteler ise en iyi tercümeyle, "lokumun fendi, çikolatayı yendi" türü manşetlerle duyurdu ki, zaten Amerikan çorpacısı "Campbell"in mülkiyetinde olan ve yılda yarım milyar dolar ciro yapan o anlı şanlı "Belçikalılık sembolü"nü, 850 milyon doları bastıran "Yılmaz Holding" satın almış.

Sizin anlayacağınız, tıpkı 2. Savaş ertesindeki Alman mucizesine simge addedilen "Grundig"in de "Koç"a geçmesindeki gibi, küreselleşme bir "milli efsane"yi daha yıktı.

***

BELÇİKA’da gerçekleşen bu son el değiştirme ne demektir, biliyor musunuz?

Boyut ve hacimler çok daha sınırlı olsa bile, örneğin, bizim kendi kimliğimizle özdeşleştirdiğimiz bir "Ali Muhittin Hacı Bekir ve Mahdumları"nın; yahut bir "Vefa Bozacısı"nın; yahut bir "Koska Helvacısı"nın önce bir Çin şirketine; sonra da, lokum, boza ve helva ustalarının ruhu bile duymadan, tekrar başka bir Maçin firmasına satılması demektir.

Peki, bu faraziye gerçekleşse o lokum, boza ve helva artık Türk olmayacaklar mıydı?

Ne münasebet, tabii ki yine Türk olacaklardı! Tabii ki yine "milli" kalacaklardı!

Tıpkı, aslında zaten tá kırk yıl önce Amerikan sermayesine geçmiş olmasına rağmen "Godiva"nın bugün de içeride ve dışarıda bir "Belçikalılık" alámet-i farikası olması gibi!

Nasıl ki "Campbell"in veya "Ülker"in mülkiyeti o álámet-i fárikayı değiştiremez, eh, kapital lokuma nişasta, bozaya fıçı, helvaya şeker değil; hele hele, üretenlerin el becerisi ve tüketenleri kolektif hafızası hiç değil, böyle durumlarda da Türklüğe hálel falan gelmez!

Eveet, işte lokumun fendi çikolatayı yendi ve Kurban Bayramı şerefine birincisiyle, "küresel bayram"ın yüzü suyu hürmetine de ikincisiyle ağzınızı tadlandırın, afiyet olsun!
Yazarın Tüm Yazıları