Paylaş
BASINIMIZ konuya yine pek ilgi göstermiyor ama, şu sıralar belki Soğuk Savaş'ın nihayete ermesinden sonraki en önemli diplomatik oyun oynanıyor.
Güney ve Kuzey Kore liderlerini, bu ikincisinin başkenti Pyongyang'da salıdan itibaren bir araya getiren üç günlük ‘tarihi’ zirveyi kastediyorum...
Zirve ‘tarihi’, çünkü 1953'deki Panmunjom mütarekesini saymazsak, bugün noktalanacak olan doruk toplantısı, Stalin fışfıklı Kuzey komünistlerinin Güney'e kalleşçe saldırdığı 25 Haziran 1950'den, yani tam tamına yarım asırdan beri ‘düşman kardeşlerin’ gerçekleştirdiği ilk resmi buluşmayı oluşturuyor.
Süper gizli görüşmeler henüz sonuçlanmadığından ve ortak bildiri daha yayınlanmadığından, şimdilik ancak aşağıdaki varsayımları dile getirebiliriz:
* * *
EĞER Güney'in demokrat ve özgürlükçü lideri Kim Dae Yung, soyadından başka hiçbir şeyi kendisine benzemeyen ve tarihin ilk kızıl hanedan kurucusu bir baba tarafından veliaht sıfatıyla tahta oturtulduğu için 1994'den beri Kuzey'in makus kaderine hükmeden, elli sekiz yaşındaki ‘tosuncuk kral’ Kim Jong İl'i biraz sağduyulu davranmaya ikna edebilirse, bir ihtimal, yerküredeki en ciddi çıbanbaşlarından birisinde tansiyon düşecek.
Örneğin, Seul yöneticilerine suikast düzenleyerek ve yolcu uçaklarına bomba koyarak açıkça devlet terörizmi uyguladığı yetmezmiş gibi, milyonlarca insanın ölümüne yol açan muazzam açlık ve tecritin faturasını ödetmek için bir de durmadan aşağıya yeni saldırı tehdidi savuran ve işi nükleer şantaja kadar vardıran rezil ve sefil Pyongyang, zirve sırasındaki pazarlıkta Güney Kore'den yeterince para kopartığına inanırsa, bunun karşılığı olarak, muhtemelen yukarıdaki haydutluğuna bir müddet ara verecek.
Hatta belki belki, Çin'in dahi kıçına okkalı tekme vurarak yallahı çektiği ve dünyada bir tek bizim binde sıfır virgül sıfır küsüratlık Maocu İP partisinin zavallı methiyeler düzdüğü bu korkunç Kuzey Kore, yarım yüzyıldan beri birbirlerini görmeyen ailelerin nihayet buluşabilmesi için, gıdım gıdım da olsa, yerküredeki en kapalı ve en totaliter ülkenin sınırlarını gevşetecek.
İki Kim'lerin ‘tarihi’ zirvesinde görece bir ilerleme kaydedilirse, Soğuk Savaş kalıntısı bir ‘soğukluk’ta buzlar bir nebze eriyecek.
* * *
FAKAT hemen şunu vurgulayalım, Asya'da da Almanya benzeri bir birleşmenin gerçekleşmesi, en azından şimdiki aşamada uzak bir ihtimal oluşturuyor.
Çünkü her şeyden önce, Seul'deki eski diktatörlüğe muhalefet ettiği için geçmişte hapse giren ve bugün Kıta'nın en demokratik lideri sıfatını taşıyan Kim Dae Yung Pyonyang despotuyla buluşmak inisiyatifini almış olsa bile, özünde yukarıdaki tür bir birleşmeyi istemiyor. Zaten ül e ahalisi de bunu istemiyor.
Zira, tamam, Güney Kore elli milyonluk nüfusu ve Portekiz ortalamasını aşan kişi başına GSMH'siyle, on altı milyonluk nüfusu ve açlık sınırındaki refah seviyesiyle bir yoksulluk devleti olan Kuzey'in yanında Karun zengini sayılır ama, işte bu yoksulluk müteveffa Doğu Almanya'yla kıyaslanamayacak ölçüde bir sefalete tekabül ettiğinden, Seul ekonomik açıdan, Bonn'un Berlin'i hazmettiği gibi, 38. paralelin üzerindeki ‘kardeş’ini kolay kolay hazmedemez.
Kaldı ki, ‘Tanrı’ (!) olarak takdim edilen Pyongyang'ın ‘tosuncuk’ Kim'i ve O'na hizmet eden gaddar ve kariyerist kızıl oligarşi, Kuzey Kore halkının çektiği korkunç acılar ne olursa olsun, kendi iktidarlarının sonu anlamına gelecek olan böyle bir bütünleşmeyi engellemek için savaşa kadar gidebilir.
Dolayısıyla, eğer ‘tarihi’ zirveden bir sonuç çıkarsa, bu ancak Asya yarımadasındaki nispi ve tedrici bir yumuşamanın başlangıcı olacaktır.
Kuzey'deki zır ve zırzop delinin yüzünden de her an tekrar yeni bir ‘sertleşmenin’ gündeme gelebileceği tehlikesini unutmamak gerekecektir.
Bakalım, bugünkü ortak bildiri nelerin umut ve haberlerini verecek...
Paylaş