DÜN burada aktardığım gibi, "ulusalcı" cihetin en sivri isimlerinden ve 28 Şubat zorbalığının en ünlü simalarından olan emekli Tümgeneral Doğu Silahçıoğlu, "Atatürk’ü anlayan tek şef: Hitler" manşetli "Cumhuriyet" gazetesinde ibretlik bir yazı kaleme aldı.
Diğer Hitler’ci Nihál Adsız’a hayranlık beyán etti ve de "İstiklál Marşı"nı eleştirdi.
Bunun nedenini de, ümmetçi inancını zaten hiç gizlememiş olan Büyük MehmetÁkif’in manzûmeye "Hakk", "vecd", "secde" gibi dini kavramlar yerleştirmiş olması oluşturdu.
Burada ilkin, yüksek müsaadesine sığınarak paşamızın sözünü balla keseyim.
* * *
HATIRLATIRIM ki aynı şiirde, "ümmet"e tümden zıt olan "ırk" sözcüğü de geçer.
Yani, tıpkı "Yıldırımlar yaratan bir ırkın ahvadıyız" diyen "Harbiye Marşı"ndaki gibi Ákif de "İstiklál Marşı"nda, "Kahraman ırkıma bir gül, ne bu şiddet, bu celál" der.
Ama eminim, Silahçıoğlu dini lûgate taktığından ve kafatasçı Atsız’ı örnek aldığından, buradaki "ırk"ı çok seviyordur. Amayine de "ADN niye yok" diye kızıyorsa, eh n’apim! Her neyse, işte hatırlatmamı yaptım ve günáh benden gitti ki, şimdi sadede geliyorum.
* * *
EN önce, zaten adı üzerinde "milli marş", o "pathos" dediğimiz türden heyecanları ve duygusallıkları kamçılayan ve müzikle söylenen güfteler, ulus-devlet sürecine uzanır.
Nitekim, ilk marşları besteleyen Hollanda da, İngiltere de yine ilk ulus-devletlerdir.
Ancak, onlar tabii ki esas olarak "aydınlanma düşüncesi"nin, yani sekülerleşmek irádesinin çocuklarıdır ama, kendilerini hiçbir zaman din metafiziğinden soyutlamamışlardır.
Yani, Hitler perçemli Nihal Adsız’a hayran paşamızın buyurduğunun tam tersine, ulus -devletler kendi "milli marşlar"ını illá "lá-dini" kılmak işgüzarlığına heveslenmemişlerdir.
Çünkü bir; her "din" insan topluluklarında harmanlayıcı bir ortak payda yaratır.
Ve çünkü iki; aynı "din"ler semávi inançları aşar ve söz konusu laik ulus-devletlere ulaşabilmek azminde dahi bir "seferi uyarıcılık"; bir "iláhi toparlayıcılık" işlevi görür.
* * *
EVET öyledir ve nitekim, Kuvva-ı Milliye kongrelerinin; Ankara Meclisi açılışının; veya taarruz öncesi komutlarının hep dinî retorik ve dualarla gerçekleşmesi, tesadüf değildir.
Zaten, bırakın yerli inanç ve tarikát önderlerini, Şeyh Şûnisi Efendi’yi bile táa Afrika Trablusgarp’inden Anadolu’ya çağıracak kadar öngörülü ve pragmatik olan Büyük Mustafa Kemal, o toplumsal "imán gücü"nün yarattığı sonsuz dinamiği kavradığı için de büyüktür!
Dolayısıyla, yine paşanın iddialarının aksine, Büyük Mehmet Ákif "İstiklál Marşı" nda iláhi tema işleyerek o dinamiği daha çok bileylemiş olduğu içindir ki, sonsuz mil-li-dir!
İnsaf, "ey nazlı h-i-l-á-l" ve "i-m-á-n dolu göğüs" demeyen bir güftenin, "ulus"a kavramına yabancı bir dokuda "pathos" yaratamayacağını görmemek için kör olmak gerekir.
* * *
KALDI ki, aynı iláhi tematikleri içeren diğer milli marşlardan hangi birini sayayım?
Zaten adı "Tanrı Kralı esirgesin" olan İngiltere’ninkini mi ? "İmán ettik Allah’a" diyen ABD’ninkini mi? "Rabb’ım, takdis eyle bizi" diye başlayan Letonya’nınkini mi?
General Silahçıoğlu yine "onlar zaten sofudur" diyerek bu örnekleri 28 Şubat’taki gibi elinin tersiyle; pardon pardon, tankının topuyla mı itti?
O halde, laik Garibaldi İtalya’sının "Tanrı için birleştik" dizesine ne buyuracaktır?
Bilhassa da, o laikliği bile ultra Fransa’nın "Marseillaise"sinde dahi, "Büyük Allah, zincirli ellerimizle" ifadesinin geçmesine nasıl bir "ümmetçilik" suçlamasını getirecektir?
Bari, kimi Hitler perçemli Nihal Adsız’ın hayranlık beyan eder; kimi de benim gibi, Ákif’ingüftesinden asla gocunmaz diyerek, "İstiklál Marşı"mızın son mısraını söyleyeyim.