İsrail-Türkiye: Gizli temastan sonra

TÜRKİYE ve İsrail taraflarının Çarşamba günü Brüksel’de gerçekleştirdiği “gizli görüşme” son derece olumlu bir adımdır. Ülke ve halklarımızın dostluğu adına selamlıyoruz.

Haberin Devamı

Çünkü bu sürpriz temas hem uluslararası ilişkiler açısından realpolitik bir gelişme oluşturdu, hem de zararın neresinden dönülse kârdır ilkesine uygun bir atılıma tekabül etti.
Şu an buz kesmiş ilişkilerin yeniden “normalleşmesi” şansını yarattı.
Dolayısıyla her şeyden önce, yukarıdaki insiyatifi almak becerisini gösterdikleri için iki ülke “karar vericileri”ne; veya iddia edildiği gibi “telkin”(‘!) ABD lideri Barack Obama’dan geldiyse de, söz konusu “çöpçatanlığı” reddetmedikleri için hem yine aynı iki ülke yöneticilerine, hem de girişimin mimarı Washington’a şükran belirtmeyi borç biliyoruz.

AMA doğru, ilk olumluluğa saptasak bile ihtiyatı elden bırakmamak  gerekiyor.
Zira, nasıl ki erkenci bir kırlangıç zemheri ayında yuva yaptı diye baharın geldiği zehabına kapılmak hayal kırıklığı yaratır, Davutoğlu ? Bin Eliezer temasıyla birlikte her şeyin tekrardan süt liman olacağını söylemek de aynı ölçüde yanılgıya sürükleyebilir.
Böylesine mutlakiyetçi bir varsayım kehanetten öteye gitmez.
Ancak, tabii ki önce iyimserinden başlayalım ve zaten de temennimizi o oluşturuyor, Çarşamba günü Brüksel’de ve kapılı kapılar arkasında yapılan mahrem temas belki de şu an ilişlilerde hüküm süren kutup buzullarını tedricen eritecektir.
Hatta daha uzun vadede ve yine tedrici bicimde, Antalya’yla Hayfa arasında esecek sıcak rüzgarlar belki de Doğu Akdeniz akıntılarını tekrar doğal rotasına döndürecektir.
Fakat yine de gerçekçi davranalım, zira aksi de mümkündür!

Haberin Devamı

EVET aksi de mümkündür, çünkü “Mavi Marmara” vukuatından sonra gerçekleşen ilk nabız yoklamasında Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun Yahudi meslektaşı Binyamin Ben Eliezer’e ilettiği malûm Ankara talepleri Tel Aviv tarafından ne ölçüde  cevaplayacaktır?
Siyonist devletin bugüne dek vermiş olduğu “asgariyetçi” yanıtlar, Türkiye’nin “azamiyetçi” yaklaşımını hiçbir şekilde tatmin edecek nitelikte değildir.
Üstelik Brüksel’deki temasın Başbakan Netanyahu’dan bile “şahin”, daha doğrusu “akbaba” olan Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman bile gizlenmesi ve söz konusu hazretin de kasten “frikikte bırakıldığı” için küplere binmesi, İsrail koalisyonundaki hassas dengeler göz önüne alındığı takdirde, cevabın içeriğine ilişkin tereddütleri daha da arttıracak yöndedir.
Kaldı ki, eğer aynı İsrail’in kafasındaki bir gizli plan varsa ve bu da AK Parti’nin iktidar olmasını önlemek strateji üzerine kuruluysa, işler çatallığını koruyacak demektir
Yani, aynı partiye ve Erdoğan’a seçim platformunda “işte istediğimi söke söke aldım” kozunu sunmamak için, Siyonist devlet Türk taleplerini  bilhassa  yokuşa sürecektir.  Ama burada bir de Netanyahu’nun Obama’yla yapacağı temas devreye girecektir ki, ABD önderinin Türkiye konusunda söyleyeceklerine Kudüs lideri cidden kulak verecektir.
Her halükarda, İsrail’in yukarıda kasten “eğer” diye muallakta bıraktığım türden bir “hesap”ı varsa, sonsuz yanlış bu entrikanın ceremesini orta yine aynı İsrail çekecektir.

Haberin Devamı

ÖTE yandan, stratejik açıdan hayatiyet arzeden Türkiye-İsrail ilişkilerinin normale dönebilmesi için artık Türk hükümetinin de Frenklerin deyimiyle şaraba su katması gerekiyor.
Kraldan fazla kralcı belâgat zaten bir yana, madem Türk diplomasisi bu kadar faaldir, o halde işte hem Filistin’i, hem İsrail’i hoş tutacak arabuluculuğa tüm ağırlığıyla yüklensin.
Hamas’ı razı etsin ve Gazze’deki esir-değiş tokuşuna öncülük yapsın.
Böyle bir gelişme Arap kamuoyu kadar İsrail kamuoyunda da puan toplayacaktır.
Dolayısıyla da, Ankara-Tel Aviv ilişkileri siyasetçileri aşan bir ivme kazandıracaktır.
Türkiye mazlum ve mağdur Filistin halkını namuslu biçimde kolladı, eh şimdi onlardan da Türkiye’yi kollayacak küçük bir jest yapmalarını beklemek bizim hakkımızdır.

Yazarın Tüm Yazıları