MALÛM, George Bush’un kullandığı yukarıdaki ifade büyük kıyametler koparttı.
Doğaldır, zira bu deyim semávi bir inançla modern totalitarizm arasında ilişki kuruyor.
Artı, "dinime küfreden bari Müslüman olsa" misáli, láfı söyleyen kişinin şeceresi zaten belli olduğundan, daha ilk anda ortaya bir iticilik çıkıyor.
Peki ama, bunlara rağmen gerçekten de bir "İslami faşizm" var mıdır ve olabilir mi?
* * *
EVET, vardır! Mevcuttur!
Zaten sadece "İslami faşizm" değil, bir "Katolik faşizm"; bir "Protestan faşizm"; bir "Yahudi faşizm" de vardır. Yukarıdaki 20. Yüzyıl modernitesiyle birlikte oluşmuştur.
Ve, kimin ağzından çıkarsa çıksın, doğru "doğru" olduğu içindir ki, gerçeğin Bush gibi bir "yanlışlıklar timsáli" tarafından dile getirilmiş olması o "doğru"yu değiştirmez.
Nedenlerine gelmeden önce kısa bir parantez açacağım.
* * *
BEN burada, ırkçılık dahil her türlü zorba ve ceberrut totalitarizmi tanımlamak için başvurulan "faşizm" deyimini ancak kerhen kullanıyorum. Çünkü genelleme "y-a-n-l-ı-ş"tır.
Evrensel lügatteki hatayı Nazizm’in ikiz kardeşi komünizm, Radek’in 3’üncü Enternasyonal’de yaptığı ve cahil ve cáni Hitler’i; estetikten felsefeye çok daha sofistike bir "muhafazakár devrim" ideolojisi olan faşizmle kasten aynı kaba koyan, sözümona tahlille empoze etmiştir.
Oysa, kısmi benzerliklere rağmen bunların ikisi arasında dağlar kadar fark mevcuttur.
Bugünkü durumda da "İslami faşizm"den ziyade bir "İslami Nazizm" söz konusudur.
* * *
ÇÜNKÜ,din uhrevi bir inançtır ama onun yansımaları dünyevi biçimde ortaya çıkar.
Ve, her dindeki bazı unsurlar da, o dünyevilikte seküler olarak hüküm süren siyaset pratiklerinden ve ideolojilerinden etkilenirler. İtiraf etseler de, etmeseler de, etkilenirler.
Sayısız örnek sıralayabilirim ama Almanya’da Paul Schaffer’in "Protestan Nazizmi" veya Slovakya’da Jozef Tiso’nun "Katolik faşizmi" gibi çok bildik emsállerle yetineceğim.
Buradan itibaren modern totalitarizmin yöntem ve şiarlarına "semáviyet" kazandırılır.
İsa Mesih adına Yahudi, Bakire Meryem adına da Çingene kesmeye "cevaz" çıkartılır.
Peki, İslam’ın bağışıklığı mı var ki o İslam’ı "faşistleştiren" Müslüman çıkmayacak?
* * *
NE kendimizi, ne başkasını kandırmaya kalkışalım, tabii ki çıktı, çıkıyor ve çıkacak.
Savaşı Berlin’de geçirecek ölçüde bir Hitler çömezi olan ve Reich altınıyla beslenen dünün Kudüs Müftüsü El Hüseyni’den; Bin Ladin’i, Zerkavi’si ve fasa fisosuyla bugünün "terör mücahitleri"ne, "İslami faşist"ler; daha doğrusu "İslami Nazi"lerortada kol geziyor.
Buradaki "İslami" sözcüğünden mi rahatsızlık duyuyoruz? Niye duyacağız ki?
Tersine, cesur tanımlamalardan korkmadığımız takdirde, o "İslam"ın asla "İsla-Mİ" faşizm olmadığını ve olamayacağını bizzat biz; hem retorikte, hem de pratikte ispatlayacağız.
* * *
ARTI, siyaset terminolojisi ana hatlarıyla nesneldir. Dini sıfat o nesnelliği değiştirmez
"Müslüman demokrat" denildiğinde álá da, "Müslüman faşist" denince kaka mı?
Oysa her ikisi de önce bir imani eksen, sonra da bir siyasi tercih yansıtıyorlar.
Ve, "İslam faşizmle bağdaşmaz" tezi "İslam demokrasiyle bağdaşmaz" tezi kadar soyuttur ki, biri ne denli doğru ve yanlışsa, diğeri de o denli doğru ve yanlıştır.
Üstelik, işte meczûp bir eline Kur’án’ı, diğer eline "Kavgam" kitabını almış ve Mussolini’nin de değil, Hitler’in yaptıklarını Müslümanlık adına sahipleniyor ve uyguluyor.
"Dindaş"ımızdır(!) diye havaya bakıp ıslık mı çalacağız. Adını koymayacak mıyız?
Onun bir "İslami faşist", daha doğrusu bir "İslami Nazi" olduğunu es mi geçeceğiz?
Bunun yerli versiyonu olan bizim "İslami ulusalcı"ları başka yazıya bırakıyorum.