TEKRAR sayalım, Irak, Afganistan, Cezayir, Sudan, Lübnan, Somali falan derken, Müslüman alemde yaşanan "din eksenli" iç savaşlar kervanına şimdi bir de Filistin katıldı.
Tabii, buradaki "din eksenli" tanımını çok genel anlamda kullanıyorum.
Kabul, yangın henüz alt düzeyde seyrediyor. Son gelişmeler de kısmen umut veriyor.
Ama hiç belli olmaz, kutsal toprakların gürül gürül "kardeş kanı"yla sulanması ve o kanın da gövdeyi götürmesi rizikosu asla ortadan kalkmış değildir.
Oysa malûm, ebedi Filistin sorunu o Arap-İslam Dünyası açısından hem bir turnusol kağıdı işlevi görüyor; hem de, dobra dobra söyleyeceğim, "ácziyetin aynası"nı yansıtıyor.
* * *
BİLİYORUM biliyorum, yukarıdaki saptamayı yaptım ya, softa veya laikçi; ümmetçi yahut "ulusalcı"; sağcı ya da solcu bilûmum "komplo teorisyenleri" şimdi derhal ve ortak koroda şu bitmez tükenmez şarkıyı terennüm ve tegánni etmeye başlayacaktır:
"Bre bedbaht; bre gafil; bre ebleh; Filistin’deki iç çatışmanın aslında bir siyonist-emperyalist kumpastan kaynaklandığını görmüyor musun?
Hamas’ın seçimleri demokratik biçimde kazanmasına rağmen Batı bunu hazmedemedi ve de İsmail Haniye hükümetini boğmak için ekonomik yardımları kesti.
Dolayısıyla da, maaşlar ödenmeyip, tayınlar dağıtılmayıp, iláçlar yollanmayıp iktisadi plandaki iç çelişkiler keskinleşince, bugünkü iç savaş durumu doğdu".
Buna bir alay "hamasi edebiyat" daha ekleyeceklerdir ama, orasını geçiyorum.
* * *
EEE? Sonra? Dahası? Quo vadis?
Tüm bunlar neyi ifadebilir eder ki? Nasıl bir bahane oluşturabilir ki?
Velev ki yukarıdaki argümanların istisnasız hepsi doğru olsun!
Zaten özrü kabahatinden büyük diye buna denir ki, parantez içinde şunu da ekleyeyim:
Bu satırlar yazarının da tá ondört yıldır yazdığı gibi, El Fetih’inetkinliğini kırabilmek için İsrail’in ilk İntifada sonrası ve el altından Hamas’ı "kayırmış" olduğu da bir vakıadır.
Fakat bunu dahi saymıyorum, çünkü öz yine değişmez ve değişemez!
* * *
DEĞİŞMEZ ve değişemez, çünkü buradaişin en temel ve en hayati gerçeğini, dindarı ve laiğiyle tüm İslam alemine damga vuran "rasyonel düşünce" yoksunluğu oluşturuyor.
Zira bir; Batı en başta ilán etti ki, terörü benimseyen ve İsrail’i reddeden Hamas iktidar olduğu takdirde, Filistin’in tek gelir kaynağı oluşturan yardım musluğu anında kapatılacaktır!
İki; bu mutlak "re-a-li-te"yi sen de görürsün ve illá siyaset yapmakta ısrarlıysan, yukarıdaki "mantıksızlık hissiyatı"yla köprüleri atmış bir kurum olarak sahneye çıkarsın.
Üç; hayır, dediğim dedik ve inadım inat Hamasbuna yanaşmadı ve yanaşmıyor.
O halde, ey Filistinli birey aklını kullan ve onun hükümet kurması durumunda başına gelecekleri öngörerek, hayalciliği seçme! Hamaseti değil, gerçekçiliği tercih et!
Böylelikle de, eğer varsa ne "Siyonist dümene", ne "emperyalist kumpasa" gelirsin.
* * *
OYSA, ya seyyid, madem sen bile ládes diyerek "gayr-ı mantıkçı" tercih yaptın, şu an yaşamakta olduğun yeni badirelerin sorumluluğunu neden yine "öteki"nde arıyorsun ki?
Ebedi "mağdur" (!) ve ezeli "mazlum" (!) "pathos"u arkasına sığınıp, Gazze veya Eriha’da kendi kardeşine kurşun sıkıyor olmanın suçunu hangi yüzle başkasına atıyorsun ki?
Artı, yine öz be öz kardeşin, soydaşın, ırkdaşın ve dildaşın olan Hıristiyan Filistinliler üzerinde baskı uyguluyarak, niçin onları kendi öz yurtlarından usul usul göçe zorluyorsun ki?
Bu soruların cevabı, dini ve seküler olarak bütün bir İslam-Arap Áleminde hüküm süren "rasyonel düşünce yoksunluğu"ndan kaynaklanıyor ki, konuyu yarın da işleyeceğim.