İslam savaşları (IV)

GENEL uygarlıklar tarihini zaten geçtim, esas itibariyle 19. yüzyıl ortasından itibaren hüküm sürmüş olan klasik sömürgecilik, çağdaş zamanlar tarihinde dahi kısacık sayılır.

En kabadayısı yüz; hadi bilemediniz yüz elli senedir ki, takvimde bir hiçe tekabül eder. Artı, kolonyalist boyunduruk İslam toplumları açısından istisnai bir parantezdir. Müslüman kávim ve halklar modern emperyalizmin tahakkümü altına en geç girip, en önce çıkanlar arasında yer alırlar.

***

NİTEKİM, haritaya bakın ve hesaba vurarak kıyaslayın, Katolikleştirilmiş Amerika’lar; pagan Kara Afrika; Hinduist Altkıta; háttá Konfüçyanist Çin bile hilálli coğrafyadan çok daha uzun süre ve de bilhassa, çok daha derin biçimde "okka altına" gitmişlerdir.

Zaten, misyoner faaliyet aracılığıyla "İsevileştirilmiş" İslam ahali hemen hiç yoktur. O halde diyebiliriz ki, eğer "din" kelimesini genel ve elástiki anlamlı bir "medeniyet bütünü" olarak algılarsak, Müslümanlık "Hıristiyan sömürgecilik"ten etkilenmemiştir.

Veya, diğer inanç satıhlarıyla karşılaştırılmayacak ölçüde az etkilenmiştir.

Tabii buradaki "etkilenmek" fiilini yine klasik sömürgecilik ve onun halklara empoze etmiş olduğu bütün bir "kolonyal paradigma" çerçevesinde kullanıyorum.

***

PEKİ de, İslám áleminin tersine, yukarıda kısmen saydığım diğer "din kültürleri" öyle ciddi ciddi ve öyle aman aman bir "öteki" sorunu yaşamıyorlar. Yani, Batı’yı, Hıristiyanlığı, Siyonizmi, háttá bir zamanlar onun hükümránlığı altında yaşamış oldukları için Müslümanlığı "günáh keçisi" addetmiyorlar. Bulundukları durumdan dolayı bir başkasını ebediyen suçlu ve sorumlu tutmuyorlar.

Káhince "komplo teorileri" üretip sonra bunlara kendi kendilerini inandırmıyorlar. Kimse Hindistan’daki kast çatışmasında "İngiliz parmağı"; Çin’deki köylü isyanında "Amerikan dümeni"; Ruanda’daki etnik soykırımda da "Hıristiyan kumpası" keşfetmiyor. Ne Seylanlılar Tamil ayaklanmasını "Sevr hortlatılmak isteniyor"a tekabül edecek bir gerekçeyle açıklamaya; ne de Kongolular aşağı Katanga arbedesini "Belçika neo-emperyalizminin fışıklaması" teziyle yorumlamaya kalkışıyorlar.

Vietnamlılar ise sermaye yatırımlarına "finansal haçlı seferi" damgasını vurmuyorlar.

***

FAKAT kabul, Zimbabve’deki Hitler, Maoist diktatör Mugabe veya Kore’deki rezil despot Kim gibi bir kaç mendeburun, ülkelerini sürükledikleri feláketi "geçmişte sömürgeleştirildiğiniz için bu hallere düştük" diye yutturmaya çalıştıkları tabii ki oluyor. Ancak bunlar hem devede kulak kalıyorlar; hem de halkları fazla kandıramıyorlar. Her halükárda, İslam dışındaki "medeniyet bütünleri" sabah "öteki"nin kábusuyla uyanıp; gündüz ona beddua okuyup; akşam da diğer bir "öteki"nin dehşetiyle yatmıyorlar.

***

OYSA, dediğim gibi, sömürülmekse sömürülmek; aşağılanmaksa aşağılanmak; háttá sonsuz defa daha váhimi, beşeri ve insani katliámsa katliám, yukarıdaki bütün din kitleleri Müslüman áleminden çok daha ciddi biçimde ve çok daha uzun süre travma yaşadılar. O halde, hadi Hıristiyanlaştırılmışları saymamayım ama nasıl oluyor da, "öteki"nden neler çekmiş Konfüçyanist bir Çin’in; Budist bir Hindistan’ın; geçmişte Şintoist bir Japonya’nın inanç uygarlıkları, mazide ve şimdi karşılaştıkları sorunların "suçlu" ve "sorumlusu" nu o "öteki"nde "keşfetmek" áczine düşmeden yollarına devam edebiliyorlar?

Bütün iman kültürleri arasında niçin bir tek hilálli álem bugünkü durumu açıklamak için hem hep dünkü "şer"den yakınıyor; hem de hep "istavroz altında buzağı" keşfediyor? Bu hayati sorunun çok derinlerde yatan cevabını salı günü de arayamayı sürdüreceğim.
Yazarın Tüm Yazıları