İran füzesi Türkiye fezası

İRAN uzaya da füze attı! En azından, kendisi bu yönde bir deklarasyon yayınladı.

Ajanslara henüz rampa görüntüsü dağıtmadı ve diğer ülke radarları doğrulamadı ama, önceki gün yaptığı resmi açıklamada gelişmeden "sonsuz iftihar duyduğunu" belirtti.

Ancak, gerçek veya değil; doğru yahut "Acem palavrası", özünde bir şey değişmez.

* * *

ÖYLE, zira Farsi devletin "ileriye kaçış"ı seçmiş olduğu artık tam kesinlik kazandı.

Nitekim, füze zamanlaması bile başlıbaşına bir meydan okuma anlamına geliyor.

Çünkü, haberin tam BM Güvenlik Konseyi üyelerine Almanya’yı da ekleyen ve atom uzlaşmazlığından dolayı Tahran’a karşı alınacak önlemleri saptamak için dün Londra’da gerçekleştirilen toplantı arifesinde "müjdelenmesi" (!) tabii ki bir tesadüf oluşturmadı.

Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinejad cumartesi günü "İngiltere başkentinde ne karar alınırsa alınsın nükleer programdan gıdım taviz vermeyeceğiz" açıklamasını yapıyor ve hemen ertesi günü de Tahran bu defa "fezá gücü" konumu edindiğini duyuruyor.

Belli, İran, zaten füze teknolojisini edindiği Kuzey Kore’yi kendine örnek alıyor.

* * *

TAMAM
da, İran İslam Cumhuriyeti Kore Demokratik Cumhuriyeti değil ve olamaz!

Zira, Pyongyang’daki paranoyak yönetim tüm maceraperestliğine ve şarlatanlığına rağmen, son tahlilde can cekişen bir rejime tekabül etmektedir. Cirmi kadar yer yakar.

Başka bir deyişle, "medeniyetler çatışması" sürecinde "İslam havariliği"ne soyunan Tahran’ın tam tersine, Kuzey Kore’nin ideolojik planda hiçbir "sirayet tehlikesi" yoktur.

Artı, jeo-strateji ve doğal kaynak itibarıyla da Farsi devletin yanında sıfır kalır.

Dolayısıyla, ABD’nin Kore’ye gösterdiği "sabır"ı İran’a da tekrarlayacağı hayaldir!

O halde, daha önce de yazmıştım ve şimdi bir defa daha tekrarlıyorum:

* * *

BİLİNE ki, Beyaz Saray’da ister "W" rumuzlu George Bush, ister başkası oturuyor olsun, Birleşik Amerika İran’ın atom silahlarıyla donanmasına izin vermeyecektir! Veremez!

Vermesi dünya sathındaki stratejisiyle çelişir ve ABD böyle bir "lüks"ü kaldıramaz.

Bu durumda da, çok kısa vade için konuşmuyorum ama, "çizgiyi aştığı" kanaatine vardığı an, Washington Farsi nükleer tesislere karşı "yıkım operasyonu"na başvuracaktır.

Söz konusu harekát da Irak’taki gibi kalıcı bir işgal değil bir "vur-kaç" olacaktır.

Zaten buna can atan İsrail’le ortak yahut da "tek tabanca" gerçekleştirilebilir.

Uluslararası camiadan "cevaz" almış veya almamış da olabilir. Öz değişmeyecektir.

Yani ABD, henüz "Tahran’ı yola getirebileceğine" inanmak istediği o uluslararası camiadan "hayır gelmeyeceği" (!) kanısına vardığında, zurnayı mutlaka "zart" ettirecektir.

Amerikan kolektif hafızası rehin diplomatlar olayını asla unutmadığı için de, bugünkü Irak macerasına muhalefetten çok farklı olarak, kamuoyu böyle bir girişimi yadırgamayacaktır.

* * *

VE işin hazin yönü şu ki, tüm dünya Türkiye’ye komşu İran’ın nükleer silah üreterek uzaya füze göndermesiyle çalkalanırken, aynı konu o Türkiye’de cim karnında nokta kalıyor.

Ankara en önce kendi kaderini ilgilendiren bu hayati sorunla ilgilenmek yerine, kıyı yoksunu ve etrafı hasım ülkelerle çevrili bir Kürdistan kurulur mu diye hop, hop kalkıyor.

Ülkemiz somut bir "atom devleti"ne değil, farázi bir "hayal devleti"ne tasalanıyor.

İmparatorluk geleneğinden süzülen ve Asya’dan Kafkas’a rakip kimliği taşıyan Tahran uzaya füze gönderiyor ve dolayısıyla da "stratejik nükleer güç"e dönüşmek için adım atıyor.

Oysa siz ona aldırmayıp, kıytırık bir Kürt devleti paniğiyle gündem belirliyorsunuz.

Ne diyeyim, "fezá füzeli" bir İran’ın Türkiye’nin "feráh fezá" ufkunu, son tahlilde hısım ve akraba bir Kürdistan’dan sonsuz defa daha fazla sınırlyacağını anlayan beri gelsin!
Yazarın Tüm Yazıları