Hayır, bazı Müslüman göçmenlerin yaşadığı Batı ülkelerine ne hoş, ne de sefa geldi!
Örneğin, ilk sahur gecesinin sadece Paris banliyösündeki bilançosu, komaya sokulmuş bilmem kaç polise ve kodese tıkılmış şu kadar it kopuğa tekabül etti.
Önceki gecenin Brüksel göbeğindeki "davulcu bahşişi" ise, yağmalanmış onlarca dükkán ve yine kodesi boylamış bir o kadar başka it kopukla ödendi.
Ramazan-ı şerife kimlerin böyle "hoş geldin" dediğini açıklamaya hacet var mı? Tabii ki, ezici çoğunluğu Mağribi kökenden inen ve "İslam" geçinen haşert takımı!
* * *
ANCAK, eyvah ki eyvah, henüz mübarek ayın başındayız ve dahası gelecek.
Şimdiden buraya yazıyorum ve eğer doğru çıkmazsa yüzüme vurun!
Yukarıdaki iki şehre ek olarak, Rotterdam, Bristol, Madrid ne bileyim ben Lyon gazetelerinde, "oruç tutmuyor diye fabrika kantininde bıçaklandı"; yahut, "teravih namazından sonra otomobiller kundakladı" türünden haberler yer alacak.
"Kelime-i şehadet getir" deseniz yüzünüze alık alık bakan ve sahte iftarını esrar çekerek açan her hangi bir hırbo ise bir melánetten dolayı yine suçüstü hakimi karşısına çıkartıldığında, "oruç başıma vurdu, farkında değildim" mazeretiarkasına saklanacak.
Zaten baronun temin ettiği avukat da "ibadete hürmeten" tahliye isteyecek. Artı, bazı "İslami ağırlıklı" mahallerde yerli ahali dahi cigarayla dolaşamayacak.
Gaflete düşen en hafifinden, "pis ırkçı, dinimize niye hürmet et" diye zılgıt yiyecek. Es káza, "dur yahu, burası benim memleketim ve üstelik laik bir ülke" cevabını verirse de, aynasızlar yetişene kadar, alimallah sokak ortasında mariz yiyecek.
* * *
SONRA, şükür bayram gelecek ama, en azından Belçika başkentinde, zaptiyenin tüm tedbirlerine rağmen "adet" yerini bulacak. Yıllardır yerleşmiş olan ritüel tekrarlanacak.
Yani, iki elini göbeğine değil iki bileğindeki eroin deliğine bağlayıp bayram namazına durmuş olan taife sünnet hutbeyi beklemeden ipini kopartıverecek.
Hurra ve zaten adı üstünde, "mal bulmuş Mağribi" güruhlar çete çete, önceki geceye taş tıkartacak yeni bir yağmayla "Aid"i "kutlamış" olacak.
Bunu bayram müjdesi sanan Hristiyan ahali de, "aman aman, sen sağ ben selámet şu Ramazan bitti ya, başımızın gözümüzün sadakası olsun" diye biraz rahat nefes alacak. O halde tekrar soruyorum, mübarek ay oralara hoş ve sefa gelmiş olabilir mi?
* * *
İNCİTİCİYMİŞ boş verin, artık bunları birilerinin dobra dobra haykırması gerekiyor. Artık, "ırkçı" ve "islamofobi" iftirálarına tınmadan "kral çıplak" demek gerekiyor.
Bilhassa ve bilhassa da, yukarıdaki gerçeği haykıranın bu satırlar yazarı gibi, kendini Müslüman aidiyetten hisseden insanlar olması gerekiyor. Mutlak bir zorunluluk oluşturuyor.
Çünkü, yukarıdaki sonsuz doğru ve sonsuz rezil manzara karşısında susmak, aynı "ırkçılık" ve aynı "islamofobi"nin değirmenine su taşımaktır. Gürül gürül beslemektir.
Zaten, bu "ırkçılık" ve bu "islamofobi"leri tartışılamayacak Sarkozy’ler, Le Pen’ler, Villiers’ler, örneğin Fransa’da gökten zembille inmiyorlar. "Sıradan insanlar"ın derece derece tepkisini derece derece demagojilerle yönlendirdikleri içindir ki "müşteri" topluyorlar
Dolayısıyla da, hoş ve sefa gelmiş olması gereken Ramazan, ibadet adına kendi dağ bağnazlığını üzümünü yediği bağa empoze eden ve etrafı haraca kesen lumpen ve fanatik gürûhların İslam’la özleşmesinden dolayı, Avrupa’ya öyle hoş moş değil, kábus gibi geliyor.
Doğruyu söyleyeni dokuz köyden kovabilirler ama o doğrular yine de inatçıdır! Mübarek Ramazan ayında ise, inatçılığın da ötesinde, sevaptır!