KENDİSİNİ kıskandım desem yeridir, Ece Temelkuran son İzmir mitingini dünkü "Milliyet"te gerçekten harikuláde ve gerçekten fevkáláde iki kelimeyle özetlemişti.
Hayatın kıvamı!
Nitekim, başlığı da ondan aşıremento ediyorum.
* * *
TEMELKURAN, nabız tutmak için katıldığı mitingde aşığıdaki sonuca varmıştı.
Kalabalık oraya şu veya bu somut bir öfkeyi dışavurmaktan ziyade, "hayat tarzı" dediğimiz o yekpáre şeyler bütününde "kıvamın kaçmış" olmasından dolayı toplanmıştır.
Yani, "muhafazakárlaşmaya hayatları daraltılan" insanlar "yeter yahu" demektedir.
Tabii ki öyle ve de zaten her şey burada odaklanıyor!
* * *
EVET evet burada odaklanıyor, çünkü bir; kürsüleri ele geçiren ve sloganları yönlendiren "azılı azınlıklar" aslında tabii ki "deryada damla" oluşturuyorlar.
Sayıları üfürsen uçacak kadar az olan ve siyasi lûgatte "ajitatör - propagandist" denilen bu fanatik ve partizan militanlar kitle psikolojisini kullanmaya çalışıyorlar.
Ancak, "kıvam meselesi" çözümlenmediği takdirde aynı kitlelerin onlara hibe ve hediye edilmesi rizikosu çok büyüktür ki, buna sonra değineceğim.
* * *
İKİ ve zaten hayati nokta bu, sırf İzmir kordonuna değil Tandoğan ve Çağlayan meydanlarına akan kalabalıkları da ezici çoğunluk olarak, aynı "kıvam meselesi" seferber etti.
Başka bir deyişle, son gösterilerin böylesine büyük ve farklı kitleler cezbetmesi, "Şeriat geliyor" ve "Cumhuriyet gidiyor" korkusundan kaynaklanmadı.
Çünkü, dini hassasiyetten ama kesinkes seküler ve cumhuriyetçi bir parti olan AKP ne laikliği, ne de rejimi hukuken zedeledi. Tersini söylemek dehşet bir iftiracılık anlamına gelir.
Zaten de, yukarıdaki "azılı azınlıklar" hariç Türkiye halkının yine ezici çoğunluğu böyle bir iftira atmıyor ve laik cumhuriyetin yasal varlığı konusunda tereddüde düşmüyor.
Fakat, yetmiyor ve yetemez!
* * *
YETEMEZ, çünkü hayat hiçbir zaman hukuki, adli ve zapti yörüngelere indirgenmez.
Hele hele, bireyin o hayatı yaşarken hissettiği "genelortam" ve aynı "genel ortamı" referans alarak belirlemek zorunda kalacağı kendi hayat tarzı, asla ve asla indirgenemez.
Kağıt üzerindeki kanunlar ve karakoldaki yönetmelikler "kıvamı ayarlayamaz"!
Örneğin, resmen yasak değildir ama, bırakın uluorta cigara bile içilemeyen taşra kasabalarını, İstanbul’un pek çok semtinde dahi Ramazan günü açık meyhane bulamazsınız.
Tesadüfen buldunuz, içeri girip bir kadeh atmak cesaretini göstermek yürek ister.
Veya tersine, üniversitede tesettürlü giyim tercihi yapmış bir genç kız, kokteylin ve flörtün gırla gideceği bir fakülte partisine katılmakta ruhi ve insani tereddütlere düşer.
Göze alıp partiden içeri adım attı, dans etmediği, limonatayla yetindiği, bilhassa da bakışları üzerine topladığı için büyük rahatsızlık duyar.
Oysa, birincisi gibi ikincisi de laik tercihlerdir ve her halükárda, hukuki açığı yoktur.
* * *
İŞTE, laik ve cumhuriyetçi AKP iktidarının da böyle bir yasal açığı mevcut değildir.
Sanal asker muhtırası ve azılı azınlık yaygarası her türlü hukuki argüman yoksundur.
Ama, Ece Temelkuran’ın saptadığı gibi AKP’nin bir "hayat kıvamı" açığı vardır.
Zaten varolduğu içindir de, büyük kalabalıkları buluşturan tek ortak payda o "kıvamın kaçtığı" hükmüdür ki, bunu yarın işleyeceğim.