Evet, Türkiyeli (IV)

HANİ ‘Türkiyeli’ üst kimliğini işlerken, ulus devletini model aldığımız Fransa’da bile Fransızların anadilde kendilerini ‘Fransalı’ diye sıfatlandırdığını söylemiştim ya, işte buna ‘atma Recep, din kardeşiyiz’ türünden bir alay tepki geldi.

Hayır, ‘atmıyorum’! Bu satırların yazarı işkembe-i kübradan maval okumaz.

Voltaire lisanı dersi verecek değilim ama biline ki, yerleri ses uyumuna göre izleyen ‘ais’ takısını kullanarak, Fransızlar kendilerini ‘F-r-a-n-s-a-l-ı’ diye tanımlar.

Hakim kavmi aidiyetin ‘franc’, yani ‘Frank’ sözcüğünü kullanmazlar.

O ‘Fransalı’ üst kimliğinde, Brötonunu, Oksitanını, Flamanını birleştirirler.

Kaldı ki, yukarıdaki örnekte tek değildir ve altıgen ülkeyle sınırlanamaz.

* * *

ÖYLE ve nitekim, ulus devleti en eskiye uzanan Büyük Britanya halkına İngiliz değil, o İngilizleri İskoç ve Galyalılarla bütünleştiren ‘Britanyalı’ (British) adı verilir.

Kuzey İrlandalılar eklendiğinde ise ‘Birleşik Krallık’ üst kimliği geçerli olur.

İspanya’da da hakim kavim Kastilyanların ‘İspanyol’ deyimi aşılır ve Baskları Katalanları ve Endülüsleri coğrafi ögeye kaydıran ‘Hispanico’ terimi öne çıkar.

Farklı etnisiteden ‘İsviçreli’ ise yer özellikli ‘Helvetica’ tanımıyla toparlanır.

Portekiz ‘Lüsitanyalı’sını bile buna katabilirim ama işe yaramaz, zira baştan belirttim ki hiçbir lisanda modern ulus devlet halklarını tanımlayan kesin kural yoktur.

Dolayısıyla, ben de ‘Türkiyeli’ üst kimliğini pragmatik biçimde savunuyorum.

Yani, káh doğru, káh yanlış; káh haklı, káh haksız, kendilerini ‘Türk’ hissetmeyen insanlarımızı da ‘b-i-r-l-e-ş-t-i-r-e-c-e-k’ bir formülasyon arıyorum.

* * *

DENİLİYOR ki, ‘Türkiyelilik’ tanımı ‘zorlama’ ve kavram daha önce olmadı.

Doğru! ‘Zorlama’ değil demedim. En azından ‘itekleme’ var!

Kabul ama, bir dizi insanımız da ‘Türk’ kimliği benimsemekte ‘zorlanıyor’.

Ortada böyle bir ‘zorluk’ olduğuna göre, çözümü de ‘zorlamak’ gerekiyor.

Yoksa, durup dururken ‘Türkiyelilik’ icad edecek kadar mazoşist değilim?

Kaldı ki, ‘Cumhuriyet ideolojisi’nin ‘hümanist’ bir varyantı olan ‘mavici’ akımın dahi çok uzun yıllar öncesinde ‘Anadoluculuk’ terminolojisini ortaya attığı düşünülürse, en baştan beri bir ‘zorluk’un varolduğu daha iyi gözler önüne serilir.

* * *

VE yine deniliyor ki, ‘peki, ‘Türkiyeli’yi başka lisanlara nasıl çevireceğiz’.

Al bir mazoşizm örneği daha! Bana ne ? Niye dert edinecek mişim ki!

Ben kendimi ‘Türk’ hissettiğime ve sözcük lûgatten silinmeyeceğine göre, müsaade buyurun da tercümeyi kendilerine ‘Türkiyeli’ diyecek olanlar düşünsün.

Zira, ‘Türkiyeli’ tanımı asla ne üst, ne de alt ‘Türk’ kimliğini ortadan kaldırır.

Kendimi ne hissediyorsam, ‘O’yum! Tersinin hayali dahi abesle iştigal eder.

Tıpkı, yukarıdaki tanımın bir ‘ilk taviz’ (!) olduğunu sanıp da, işin daha sonra ülkemiz bütünlüğünü ‘tırtıklamaya’ kadar varabileceğini ummak gaflet ve deláletine düşmenin de abesle iştigal etmesi gibi.

Havada bulut, sen bunu unut ve alnımda ne ‘enayi’, ne de ‘saftirik’ yazıyor.

‘Türkiyeli’ kavramını ‘birleştirmek’ için savunuyorum, bölmek için değil.

Biline ki, Çekoslovakya ve gelecekte muhtemelen Belçika gibi ‘kader birliği’ yoksunu nadir istisnalar hariç, ulus devletler sürdüğü müddetçe, o sıfata sahip hiçbir ülke ‘eh efendi, madem istiyorsun, ayrıl bakalım’ demez. Diyemez. Demeyecek.

Dolayısıyla tekrarlıyorum, bunu hayal etmek gafletine düşenler varsa tez elden yere ayak bassınlar ve ‘Türkiyeli’ üst kimliğindeki ortak ülkemize perçinlensinler.
Yazarın Tüm Yazıları