Paylaş
‘Kırk imamlar’ın ‘fetva’sını (!) okudum ki, içimden ‘Allah’ım, neden daima kırk satırla, kırk katır arasında tercihe zorlanıyoruz' diye haykırmak geçti.
Cezayir ülkesini ve Enrico Macias vukuatını kastediyorum... Anlatayım.
* * *
EFENDİM, en mütevazi Samatya sakini olsalar ve tek kelime Voltaire lisanı kelam buyurmasalar bile, eğer şehir kültüründen bir nebze nasiplenmişlerse, benim kuşağım mensupları ‘Oh, guitare’yi ya da ‘El Porompompero’yu işitmeye görsünler, derhal assolist kesilir ve Fransevi melodi mırıldanmaya başlarlar.
Normaldir, çünkü tınıları icra eden Enrico Macias nostaljiyalı radyo günleri, müzik dolaplı langırt salonları ve fos notalı ‘düğün orkestraları’ aracılığıyla bizim ülkemize neredeyse kırk yıl önce girmiştir. Hem de, her İstanbul konseri hala olay yaratan şantör Cezayir asıllı bir Yahudidir.
Kendisi, Mağribi ülkenin bağımsızlığı ertesinde Fransa'ya yerleşen ‘kara ayak’ göçmenlere dahildir ve kulak aşinası olduğumuz Doğu ritmlerini söyler.
Macias bu açıdan, Emevi Gırnata'dan Pay-i Taht Balat'ına dek Şark musikisini büyük üstadlarla donatmış olan Musevi geleneğin uzantısıdır.
Dolayısıyla, bizlerin de ‘Enfants de tous pays’i duyunca sanki Sulukule havasıymış gibi şıkıdım oynamaya başlamamız kadar doğal bir şey olamaz !
* * *
EH, madem biz böylesine haz alıyoruz, şantörün asli ülkesi olan Cezayir ahalisi mutlaka O'nu bizden bin defa daha fazlasıyla göklere çıkartıyordur...
Zahir, dar ve yokuş ‘kazba’lardan Enrico Macias ritmleri yükseliyordur...
Zaten, ana lisanı Arapça'da da nağme söyleyen hümanist şarkıcı ‘Elveda memleketim’den ‘Benim diyarın kızları’na dek, bestelerinde doğduğu liman kenti Oran'ı anlatmıyor mu? Portakal bahçelerinin kokusunu özlemiyor mu ?
Demek ki, şantör hem çat kapı Mağribi ülkeye gidip oradaki dinleyicilerine konser veriyordur, hem de bu sayede vatan hasreti gideriyordur...
Ne gezer ! Enrico Macias Yahudi ve Cezayir de uzun süre keskin ‘üçüncü dünyacılık’ oyununu oynadı ya, milyonlarca hayranına rağmen şarkıcının ayrıldığı günden beri bir defa dahi ülkesine dönmesine izin çıkmadı.
Fakat geçende bir mucize gerçekleşti ve Cumhurbaşkanı Abdülaziz Buteflika, aynı zamanda UNESCO elçisi olan sanatçıyı ilk kez Berberi diyara davet etti.
Sen misin bunu yapan, kıymat koptu ve ve sonunda da davet ‘ertelendi’ !..
* * *
İLK curcunayı çıkartanlar, en başta belirttiğim gibi, ‘kırk imamlar’dı !
Bunlar İslamcıların sözümona ‘ılımlı’ kanadına mensup olan ve Oran kenti camiilerinde vaaz veren iman efendiler ki, ‘Yahudi şarkıcı dinlemek haramdır’ diye fetva buyurdular. Anti - semitizmle anti - Siyonizmi yine karıştırdılar.
İkinci kesim ise,onların tam zıddında gözüken ve iktidardaki sosyal faşist oligarşinin bir kanadını oluşturan ‘laikçi’ tandansta odaklandı.
Buteflika'ya ‘uzlaşmacı’ diyen bu hazretler yine Macias'ın Museviliğine çullanıp, ‘İsrail’le ilişkileri normalleştirmek için tezgah hazırlanıyor' diye kıyameti kopardılar. ‘Devrimci şehitlerin ruhu sızlar’ edebiyatı döktürdüler.
Al birini vur ötekine, tekrar kırk satır ve kırk satır tercihi dayattılar.
* * *
YETER yahu, Yahudi şarkıcı dinlenirse abdestiniz mi bozulacak bre ‘kırk imamlar’? ‘Oh, guitare’nin gitar telleri sizin bir yerinize mi batacak?
Ve siz bre ‘kırk laikçiler’, ilgisi yok ama velev ki öyle olsun, Arafat dahi İsrail'le ilişki ‘normalleştirmişken’ Cezayir yiğitliğe bok sürdürmeyecek de bir karış boyunuz mu uzayacak? Hariçten gazel okumanız hiç bitmeyecek mi ?
Yeter, yeter, yeter !
Artık kırk satırla kırk satır arasında tercih dayatmayı bırakın ve ‘Enfants de tous pays’in musikisinde bütün insanlığı sevmesini öğrenin !
Paylaş