ŞU Allah’ın işine bakın! Kim derdi ki sivilliği sahiplendiği için adı "devlet düşmanı" na (!) çıkartılmış olan bu satırlar yazarı, gün gelecek ve o devleti savunmayı vazife edinecek.
"Ergenekon Çetesi" diye isimlendirilen ve hukuki sorgulama sürdüğü için hakkında çok şey yazamayacağım işgüzár grubuna "derin devlet" damgası vurulmasını kastediyorum.
* * *
ÖNCE şunu saptayalım: "Yamyam ülkeleri" dahil, "derin"i, "sığ"ı, "resmi"si veya "sáthi"siyle her devlet, o siyasi coğrafyadaki en zirve toplumsal mekanizmayı oluşturur.
Dolayısıyla da, iç bünyedeki gruplar, kamplar, háttá "çeteler" bile hem ideolojik, hem de maddi planda asgári bir donanıma sahiptirler. Gizli veya açık, örgütlenme marjları geniştir.
Üstelik, sosyal dokudaki diğer yapılanmalara oranla daha rasyonel çalışmaları gerekir.
Artı, bu zirve organizmaya dahil oldukları için de onun "nimetleri"nden nasiplenirler.
* * *
İMDİ, Allah rızası için söyleyin, böyle organizmalarda diş kovuğuna dahi kaçmayan ve melánet çevirmek için aradığı iki "milyoncuğu" çıkartamayan; üstelik, işportaya düşmüş Avusturya piştovunu bile bulamayan şu "Ergenekon Çetesi" bir "derin devlet" olabilir mi?
Geçtim devletini, bu züğürtlükle ve bu eblehlikle iş becerecek sivil gangster çıkar mı?
Çok daha önemlisi, mutlaka asgári bir ciddiyete ve gizliliğe ihtiyaç duyacak olan herhangi bir devlet, amatörce "vatan kurtarmaya" kalkışan Şaban’larla gerdeğe girer mi?
"Derin devlet"lerin en alargası bile, sille tokat "ulusalcı" saldırganlık yapan; uluorta "kuvvacı" yemin ettirten; álenen komplo teorisi yazan, dolayısıyla da kamuoyu ve emniyet nezdinde deşifre olmuş olan en hoyrat, en ilkel ve en kaba işgüzárlara kapik yatırır mı?
Bu kadar ahmak ve aptal bir devlet olabilir mi? Olursa, ona "devlet" denilebilir mi?
Hayır olamaz ve denilemez, çünkü bütün devletlerin kesin bir "alt sınırı" vardır.
Fersah fersah aşağısındaki "Ergenekon Çetesi"ni onunla özdeşleştirmek ise üyelerine páye biçmek ve de devlet kavramını ayağa düşürmek anlamına gelir ki, el insaf!
* * *
O halde bir; yukarıdaki "örgüt"ün devletle her hangi bir organik bağı yoktur.
"Çeteci"lerden bazılarının emekli subay ve istihbaratçı olması da gerçeği değiştirmez.
Kendisine "devleti kurtarmak" misyonunu vehmeden kafadarların eski "kanallar"ı kullandığı gün gibi áşikárdır ama, bu, hiyerarşik bir devlet yapılanması demek değildir.
İki; aynı "örgüt"ün, Sovyet işgaline karşı direniş amacıyla, ABD’nin "Soğuk Savaş" sırasında Batı’da ve Türkiye’de gizlice oluşturulan "Gladio" mekanizmasıyla da ilgisi yoktur.
"Ergenekon"un "ulusalcı - kuvvacı - anti-Amerikancı" söylemi zaten bir yana, hem mafyalaştığı, hem de varlık nedeni kalmadığı için "Gladio" çoktan tasfiye edilmiştir.
* * *
AMA üç; aynı mafyalaşma, aynı lumpenleşme, aynı kovboylaşma göz çıkarttığından, ideolojik değil "örgütsel miras" olarak, o "Gladio"nun kokuları da burun kırmaktadır.
Kolombiya’dan İtalya’ya ve solcu - sağcı, bu cins "vatan kurtarıcılar" (!) ibadullahtır.
Tortulaşma ve kompleksle yoğrulma, bilinçaltında böyle bir "kurtarıcı" vehim yaratır.
Artı dört; adı üstünde "çete", İttihatçıların komplo zorbalığını ve kaos maceracılığını hortlatmak isteyen "Ergenekoncular", her şeyden önce "öteki" düşmanlığının uzantılarıdır.
"Ulusalcılık" veya "kuvvacılık" diye piyasaya sürülen hastalıklı düşmanlığın en kaba, en hoyrat, en ilkel, en cüretkár; dolayısıyla da aslında en amatör ve en çaylak temsilcileridir.
Yine dolayısıyla, özünde, onların tesbit ve denetimi diğerlerine oranla daha kolaydır.
Nihayet beş; melánet çeteleri tabii ki tasfiye edilecektir ve mutlaka edilmelidir ama, tek gerçek çözüm "öteki" düşmanlığını çeteleştiren ideolojiyi tasfiye etmekten geçmektedir.
Çağdaş devlet işte burada "devlet"tir ve de işte bununla modern devlet olur!