Darbe mi

DARBE olur mu?

Hayır olmaz! Olmayacak ve olamaz!

Ve de üstelik kötü Türkçe’yle, "o-la-bi-le-mez"!

* * *

ASLINDA, bir müddet önce yine aynı soruyu sormuş ve yine aynı cevabı vermiştim.

Fakat, hangi gerçek demokraside başka örneği görülmüştür ben bilmiyorum ve bilen varsa bir zahmet bana da öğretsin; Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükyanıt’ın şu kadar TV kanalında naklen yayınlanan ve üstelik, Başbakan’ın "ultra süper güç" lideriyle görüştüğü güne denk getirilen konuşmayla birlikte, yukarıdaki "denklem" (!) tekrar gündeme oturdu.

Eh, Büyükyanıt toplumsal ütopyamızı oluşturan AB’den, sivil şeffaflık ilkesini sahiplenen TESEV’e kadar bir dizi kurumu hedef aldı ya, bazılarının etekleri zil çalıyor.

Özünde "darbe olur mu" değil "ah bir darbe olsa" diyen ve "ordu kılıcını atar, ha" tehdidiyle aba altından yaba gösterenler sevinçten uçuyor.

Tamam da, onların hevesleri kursaklarında kalacak ve ülkemizde bundan böyle ne "klasik" anlamda modern; ne de "andıç" türünden postmodern bir darbe olacak ki, nokta!

* * *

ÖNCE, Türkiye’deki askeri müdahaleler dış konjonktüre koşut veya ona zıt düşmeyen zamanlamada başarılı olabilirler. Oysa ne bugün, ne yakın ufukta böyle bir momentum vardır.

Bocalamalara rağmen çağımızın "esas doğrultusu" demokrasi rotasını izlemektedir.

Ülkemiz ise bu rotaya "fasulye devletler"le de kıyaslanmayacak oranda girmiştir.

OYAK’taki yabancı sermaye şaka değildir ve ekonomimiz dünyayla eklemleşmiştir.

Bir darbe macerası ise bunun derhal tırpanlanması anlamına gelir ve gelecektir.

Daha ertesi sabah, o maceraperest burun içinden çıkamayacağı kaosa sokulacaktır.

Siyasi iplerin anında kopması bir yana, ithalat yasaklamaktan kredi sıfırlamaya, bu kez ABD’de de dahil tüm demokrasiler, bizim darbecilerin gırtlağına "iktisadi ilmik" atacaktır.

* * *

OYSA, potansiyel sergüzeştler radyoda marş çalarak ve markette marş marş komutu vererek ülkeyi "bir ekmek, bir hırka" mahrumiyetine razı edemezler. Devrán değişmiştir.

Köprülerin altından çok sular akmıştır ve iktidar gaspından bir hafta sonra benzin dolduramayacak bir halk, aynı gaspçıları bir ay sonra o köprü suyunun bir kaşığında boğar.

Dolayısıyla, Türkiye’deki çoğulcu demokrasinin temel iki güvencesi bugün şunlardır:

Bir; ulaştığımız refah seviyesi ve iki; bütünleştiğimiz küresel kapitalizm!

* * *

ARTI, Ankara’da "dini hassasiyetli" bir hükümet bulunduğu için "dış konjonktür"ün "laikçi" bir darbeye "müsamahayla bakacağı" tezi tam anlamıyla bir hezeyandır.

Tersine, bugün böyle bir "müsamaha" dünkünden bile daha çok imkánsızdır.

Hür iradeyle seçilmiş ve seküler kimlik korumuş bir iktidara piştov sıkıldığında Batı’nın bunu yiyip yutacağı; dolayısıyla da, İslam álemi radikallerinin "işte kefere demokrasisi" diye medeniyetler çatışması tırmandırmasını en baştan kabullenmiş olacağı düşünülebilir mi?

Hayır, o İslam álemindeki tek demokrasiye kılıç atmaya yeltenecek gafilleri önce İsevi demokrasiler cezalandıracaktır ki, maceraperestler tüm ülkemizi okka altına sürükleyecektir.

* * *

HA, tüm bu nesnel gerçeklere rağmen bir serdengeçti taife darbeye niyetlenemez mi?

Büyük konuşmamak lázım, delidir ne yapsa yeridir misáli, tabii ki yeltenen çıkabilir.

Ancak, radyodaki ilk marştan itibaren o darbenin ve o darbecilerin geleceği yoktur.

Halkın demokrasi iradesi ve refah seviyesi bu defa onları bir kaşık suda boğacaktır.

Dolayısıyla, şu "darbe olur mu" dehşetini unutalım ve tabii ki marş marş komutuyla falan değil, adımımız tıpış tıpış ve gönlümüz feráh fezá, demokrasi yolumuzda yürüyelim.
Yazarın Tüm Yazıları