Cumhuriyet numarası

"NUMARACI cumhuriyetçiler"!

Malûm, demokraside, sivillikte ve özgürlükte nitelik sıçramasını tanımlamak amacıyla Mehmet Altan’ın siyaset lûgatine malettiği "İkinci Cumhuriyet" terimi yerleşiklik kazandı.

Ancak, vay sen misin buna cesaret eden, post kaygısına düşen "statüko zaptiyeleri" o demokrasi, o özgürlük ve o sivillik savunucularına yukarıdaki deyimle lánet yağdırır oldular.

Yani, "numaracı cumhuriyetçi" diyerek sözümona kelime oyunu yapıyorlar.

Bir; rejimin sayısal sıfatla donatılamayacağı konusunda ahkám kesmeye kalkışıyorlar.

Ve tabii bilhassa iki, mecázi bir "numaracı" láfı kullanmakla, bu satırlar yazarı dahil, evrensel demokrasi yandaşlarının 1923 Cumhuriyeti’mizi yıkmak istediği iftirasını atıyorlar.

Zeká seviyesine ve mizáh gradosuna kitakse ki, eh, güler misin, ağlar mısın?

* * *

ÖYLE, çünkü yalap şalap mürekkep yalayıp Şark’ta muteber "aydın" (!) kesilenler en başta, söz konusu "statüko zaptiyeleri"nin fikir ve bilgi bab’ında tıntın olduklarını; dolayısıyla da ancak küfür, iftira, ihbar ve bedduadan medet umduklarını Bursa’daki sağır sultan dahi biliyor, görüyor ve okuyor ama, yine de cehaletin bile bir azámi sınırı var!

Ne demek "numaracı cumhuriyetçi"? Bunu kullanmak kimin haddine?

Sanki zıt şeylermiş gibi, aynı "statüko zaptiyeleri"nin kasten karşı karşıya getirdiği "demokrasi-cumhuriyet" ilişkisi ve bütünlüğünü şimdilik başka bir yazıya bırakıyorum.

Ama önce "numara" kelimesinin gerçek anlamından başlayalım ve yaldızı kazıyalım

Yani, rejimlerin sayıyla sıfatlandırılamayacağı yönündeki yalanı berhava edelim.

* * *

EVET evet, bir, üç, beş her neyse, cumhuriyetler de nu-ma-ra-lan-dı-rı-lır!

Bunun gerçekleştirilmesi ise esas olarak radikal bir dönüşüme paralel seyir izler.

Nitekim, şimdi sayıyorum:

* * *

1792 biir; 1848 ikii; 1870 üüç; 1946 döört ve 1958 beeş, söz konusu cumhuriyetin kundağı, beşiği veya anavatanı addedilen Fransa bugün işte onun be-şin-ci-si-ni yaşıyor.

Sonra, 1873, 1931 ve 1939 Franco’sununki dahil, İspanya’da da üç cumhuriyet oldu. Portekiz’de ise 1910 ve 1926 ertesi, 1974’den beri yine bir üçüncüsü hüküm sürüyor.

Háttá bunlara, rakam yerine isim kullanılan ve tarihçeleri çok yeni olan bir Almanya’da "Weimar", "3. Reich" ve "Bundesrepublik" ayrışmalarını; yahut İtalya’da Mussoli’nin "Sosyal" ve Roma’nın "İtalyan" cumhuriyetlerini de ekleyebiliriz.

Zaten Batı Avrupa’nın diğer ülkeleri de hemen hemen tümüyle kraliyet oluşturuyorlar.

* * *

EEE, hani cumhuriyet numaralandırılamazdı? Hani onu rakkamlaştırmak "günáh"tı?

İşte gördük, zaten Batı patentli olan ve nitekim bizim de ondan aldığımız cumhuriyet aynı Batı tarafından dizi dizi sayılaştırılıyor. Kimse bunda "suç" ve "ihanet" (!) keşfetmiyor.

Bazen kesintilerden, bazen de değimlerden dolayı tasnif ve kategorizasyona gidiliyor.

Fakat iş Türkiye’ye gelince, tereciye tere satmaya kalkışan ve başkasından aktarılmış bir sistemde dahi "biz bize benzeriz" ideolojisini empoze eden "statüko zaptiyeleri" sanki "Allah birdir" der gibi, "cumhuriyet tektir, numarası olmaz" diye yaygara kopartıyorlar.

Oysa üstelik o Türkiye, yukarıdakilerin çoğuyla kıyaslanamayak biçimde, yarım asırdan az sürede rejimi cebren devirmiş bilmem kaç askeri darbenin de ülkesini oluşturuyor.

Ama yook, siz ez kázá demokrasinin, özgürlüğün ve sivilliğin nitelik sıçramasını "İkinci Cumhuriyet" diye mi tanımladınız, cahil cüretiyle babalanan "zaptiyeler" ağzınıza biber sürmeye ve de alnınıza "numaracı cumhuriyetçi" iftirasını yapıştırmaya yelteniyorlar.

Mecázi "numaracı" sözcüğündeki bu rezil iftiranın ipliğini yarın pazara çıkartacağım.
Yazarın Tüm Yazıları