Otomobilim, kırk yaşını geçmiş olgun kadınların yine kırk yaşını geçmiş olgun ama yorgun erkeklerin bazen sahip olabildiği bu cins arabaları tanımlarken kendi aralarında kullandıkları ‘penisin uzantısı’ deyimindeki kategoriye girmiyor. Yine de gayet memnunum. Keyfime diyecek yok.Eskisi sizlere ömür, geçen yıl otomobil değiştirdim. Yok, malum bendeniz ebedi züğürt olduğumdan tabii ki altıma ‘Alfa Romeo’ bir safkan çekemedim.Yüz atmış bin kilometrede ve bin dört yüz santimetre küp hacminde son derece harcıalem bir Japon markasını üçüncü elden ve beş taksitte aldım. Eh işte ayağımı yerden kesiyor. Sefil küçük burjuva halime de hin gülüyor.Ama daha önceki düldülüm için ağıt yakarak gider eteri gelir beteri türünden bir yakınma içinde olduğumu sanmayın. Allahı var eski sahipleri iyi bakmışlar ve şimdiye kadar başımda bir akü, bir radyatör, bir conta, iki lastik de lastik patladı. Hepsi hepsi o kadar !..Sonra bu otomobilin bir özelliği var ki onu çok seviyorum. Üstü açılıyor.Hayır efendim hayır, sükse ve depar atarak avam domezleri top model niyetine kaldırmama yardımcı olacak tenteli ‘Porsche’ye tabii ki benzemiyor. Benim otomobilim, kırk yaşını geçmiş olgun kadınların yine kırk yaşını geçmiş olgun ama yorgun erkeklerin bazen sahip olabildiği bu cins arabaları tanımlarken kendi aralarında kullandıkları ‘penisin uzantısı’ deyimindeki kategoriye girmiyor. Yalnız, bir gıdımı kesilmiş küçük tavan bölümü açılıyor.Yine de gayet memnunum. Keyfime diyecek yok.Hayaller bedava, havalar da güzelleşti ya, manivelayı çevirerek tepemi açıkhavaya çıkartıyorum ve güneş gözlüklerimi takarak gaz topukluyorum. Kendimi büyülü ‘Ferrari’ direksiyonunda güney İtalya'ya inen mutlu azınlık mensubu sanıyorum. Bu arada da enfes müzikler dinliyorum.***Zaten ben otomobilde mutlaka ve mutlaka müzik dinlerim. Onsuz edemem.Nitekim, bu defa da olduğu gibi, daima ne yapıp yapıp en entipüften kaportama bile biraz kulak pası alacak gradoda bir radyo - kaset yerleştirdim.Sonra gelsin FM istasyonların çok sesli ve çok renkli gökkuşağı. Veya uzak BBC'nin dünya haberleri ve orta dalga İspanyol vericilerin Latin salsaları.Yine sonra, trafik buhranında kendimi Stravinski'den ‘Bahar Ayini’ yöneten bir ‘maestro’ sanarak notaların büyüsüne kapıldığım, ışığın yeşile döndüğünü farketmediğim için de arkamdakilerden küfür ve korne işittiğim oldu.Ya da, Miles Davis ‘Nefertiti’ üflerken ben de otoyol şeridinde caz ritmi tutturduğum için arkamdan yetişmeye çalışan aynasızların takibine uğradım. Otomobillerimin sefaletine karşı müziklerimin asaletiyle direndim.***Ve şimdilerde de harika tınılarda uçuyorum. Otomobilim Çingene oynuyor !Önce hemen bir parantez açayım, şu sıralar rağbet gören ‘Rom’ sıfatını arada sırada kullansam bile ben ‘Çingene’ sözcüğünden vazgeçecek değilim.Zira bu kelime bende en ufak bir aşağılama çağrıştırmıyor. Tersine, böyle rezil ve kepaze ırkçılıklara kapik vermediğim gibi, bana göre Çingene kavmimin muhteşem zenginliğinden gözleri kamaşmayanlar kendi ahmaklıklarına yansın.Çingene, Rom, Kıpti, onlar hayatlarını ve hayatlarımızı daha mutlu kılsın.Gelelim otomobilimin neden Çingene oynadığına...***Çünkü ‘Taraf’ı dinliyorum. Direksiyonu ‘Haydut’un ritmlerinde sallıyorum.Rumen Çingene grubu diye geçse de adı üstünde bizim sevgili ve sevdalı Rumeli'mizi kucaklayan bu emsalsiz müzisyenler başımı Balkanlı döndürüyorlar.‘Marşa Köyünden Dört Aş Şarkı’sı hoparlörlerden dökülmeyegörsün, motorun alçak devrini ve bet sesini kim takar, ben ecdad toprağından gelin alıyorum.Ya da istediği kadar Köprü trafiğinde sıkışmış olayım, ‘Kavallı Horon’ teybin bandında dönmeye başladığında Tuna'yı bir yaz günü geçiyorum.Çocuklar gibi şen, tınıların akıntısında akıncılarla beraber akıyorum. Kavşakta ‘Dumbala Dumba’ durduğumda ise ‘Cigarası Marlbora’ racon keserek açık pencereden dışarı izmarit fiskeliyorum. ‘Mihu’ geldiğinde de Panait İstrati romanından Kira Kiralina'yı kaçırmak için taka otomobilimi Köstence'ye dümen kıracak olan feribota yetiştiriyorum.Fakat ‘Orman, Yeşil Orman’ kemanlarının nostaljiyası torpido gözünden arka cama kadar olan hacmi doldurduğunda hiç tereddüte düşmeden direksiyonu Eflak'a, Boğdan'a, Macar'a çeviriyorum. Budin'e doğru gaza basıyorum.Sonra, debriyajın teklemesine zerre kadar aldırmadan Rumeli karşılamasında ‘Rüstem’le beraber tepiniyorum ve ‘Tambur Solo’ya geçildiğinde ayaklarımı biraz yere basıp trafik polisinin bakıp bakmadığını aynadan dikizliyorum.Bu olağanüstü musikide ‘Haydut’tan yana ‘Taraf’ oluyorum ve tavanı açıp sefil otomobilimin esaretini Kıpti asaletlerin özgürlüğüne kavuşturuyorum.‘Dumbala Dumba’ vur dümbeleğe kızanım vur be, senin sayende kara yürekli bir motoru Çingene pembesi mutluluklarda oynatıyorum. (HU)