EĞER CHP’ye illá bir "adaş" aranacaksa, bunun için Meksika’ya gitmek gerekecek.
Tabii ki farklılıkları mevcut ama yine de, o Latin Amerika ülkesinde 1929’dan beri varlık sürdüren bir siyasi örgüt bizimkisine çok benzer.
Kuruluş tarihçesi, ricálkimliği ve laikçi yörünge itibariyle haniyse "ikiz" sayılırlar.
Adı da "Kurumsal Devrimci Parti"dir!
* * *
EVET evet yanlış işitmediniz, kısaltılmış İspanyolcasında PRI denilen bu parti tıpkı bizim CHP gibi, "kurumsallık" ve "devrimcilik" kavramlarınıaynı kefede idame ettirir.
Yüzyıl başına uzanan Zapata Devrimi’nin "yegáne mirasçılık"nı sahiplenir.
Yani, nasıl ki hem Baykal liderliğindeki o CHP, hem de genel "statüko ideolojisi", 1920- 1940 Türkiye’sinde "ihtilálci" ve "inkılápçı" olan ama bugün muhafazakárlığın ve gericiliğin dik alásını yansıtan "altı ok"a sarılarak onu "dokunulmaz" (!) tabu kılıyor, işte Meksika’nın "Kurumsal Devrimci Parti" de aynı yolun yolcusudur
Oysa, böyle bir şey düşünülebilir mi?
* * *
HAYIR,asla düşünülemez! Tahayyül dahi edilemez!
Çünkü, hadi Stalin’in yine aynı Meksika’da katlettirdiğibir Troçki tarafından üretilen "sürekli devrim" teorisini geçeyim ama adı üzerinde, işte "devirmek" fiilinden "devrim"!
Bu "ási" kavramın, onun yüz seksen derece zıt kutbunda yer alan ve "kurmak" eylemini durağan kılan "kurumsallık" kavramıyla bütünleşmesi mümkün değildir. Olamaz.
Devrimlerin iyiliği-kötülüğü; doğruluğu-yanlışlığı; haklılığı-haksızlığı tartışması burada konuma girmiyor, fakat hangisi için olursa olsun, şu gerçekler kesin birer kuraldır.
* * *
EN önce, her devrim zamanda ve mekánda sınırlı ve istisnai bir "geçici durumdur".
Devrimciler muzaffer oldukları takdirde, o zamanın ve o mekánın ihtiyaçlarına cevap verdiği varsayılan (ki mutlaka öyle değildir) cebri ve iradi söylemler dayatırlar.
Program ve ideoloji çerçevesinde de eski statükoyu yıkarak yenisini inşa ederler.
Yani, sosyolojik evrimlerin tersine, geçmişteki defteri kapatarak bir başkasını açarlar.
İşte, Cumhuriyet Devrimi’miz ve "altı ok" ideolojisi de aynen bu içeriğe sahiptir.
Momentum virajda gerçekleşmiştir ve ideolojik hükümranlığını sağlamıştır ki, nokta.
* * *
SONRA, devrimler otururlar. Oturaklaşırlar. "Ási ihtilálci" kimliğini yitirirler.
Yani sonsuz doğal olarak, kendileri yeni bir "eski statüko" kimliğini kazanırlar.
Zaten "kurumsallaşmak" olgusu da işte tam orada gerçekleşir.
Oysa, kurumsallaşan hiçbir şey "devrimci" değildir. Olamaz da. Olması da istenemez.
Ancaak, her kim ki, geçmişi mirasını dogma, efsane ve fetiş kılarak, değişen zamana, mekána ve hayata rağmen "ihtiyaçlar"ın hálá aynı kaldığını; dolayısıyla da aynı yöntemler çerçevesinde aynı cevapları getirmek gerektiğini söyleyerek bir "kurumsal devrimcilik"ten (!) dem vurmaktadır, láfın cilásını tam tersinden okuyun, burada artık tek bir şey geçerlidir:
Kurumsal k-a-r-ş-ı devrimcilik!
* * *
EVET evet,ister Meksika’daki PRI partisinin tabelásında, isterse de Türkiye’deki CHP’nin ve statüko ideolojisinin "altı ok" tabusunda olsun, devrimi "kurumsallaştırmaya" kalkışan bir duraganlık zihniyeti adıyla ve sanıyla "karşı devrimcilik"in tá kendisidir!
Zaten de, o CHP’nin ve o ideolojinin uğradığı 22 Temmuz bozgunu, yeni tür bir "ási devrimcilik"in "kurumsal devrimci" safsatayı silip süpürmesinden başka bir şeydeğildir.
Eh, rahmetli Dario Moreno’nun mambo şarkısı aklıma geldi: Ole Meksikoooo!