LATİN Amerika’nın bağımsızlık önderi Simon Bolivar, İspanyol İmparatorluğu’yla ipleri kopartarak ilk Büyük Kolombiya’yı oluşturan Şubat 1819 Angostura Kongresi’nde, delegelere şu uyarıyı yapmak ihtiyacını hissetmişti:
"Tek bir kişinin iktidardaki sürekli varlığı demokratik hükümetlerin sonu olur.
Hep aynı yurttaşı kumanda mevkiinde bırakmak kadar tehlikeli bir şey yoktur.
Çünkü halk ona itaat etmeye, o da ipleri elinde tutmaya alışkanlık kazanır".
* * *
BİLİYORUM, girizgáhı bu alıntıyla yaptığım için şimdi bana, "hayr’ola, onca güncel sorun varken láfa Yeni Dünya’nın Türkiye’ye en uzak yerinden başlamak ve de üstelik, haniyse iki yüzyıl öncesine uzanmak nereden zuhur buyurdu" demektesiniz. Lütfen acele etmeyin, bizimle olan dolaylı ilintisi dahil işte hemen sadede geliyorum.
* * *
EFENDİM, eğer Bolivar’ın uyarısından yola çıktıysam bunun nedenini, eh Kamber’siz düğün mü olur, tabii ki bizde de araba dolusu müridi bulunan Hugo Chavez oluşturdu.
Hani şu, "anti - emperyalizm" konusunda mangalda kül bırakmayan ve kürsüdeki son şaklabanlığına dayanamadığı için İspanya Kralı Juan Carlos’un "çeneni kapat" azarlamasına maruz kalan müthiş "ilerici" (!) Venezüella lideri var ya, işte onu kastediyorum.
Ve malûm, ister solcu, ister sağcı, ister dinci, ister laikçi olsunlar, kendi aralarında bir "kutsal ittifak" oluşturmuş olan bizim "ulusalcılar" da aynı Chavez’e toz kondurmuyorlar.
Muhteremi ikonaya dönüştüler ki, bir önünde mum yakıp secdeye varmadıkları kaldı.
Dolayısıyla, madem hazret sittin senelik ülkenin adını bile "Bolivarcı Cumhuriyet" diye vaftiz edecek kadar Simon Bolivar hayranı olduğunu söylüyor ve matem şarlatanlık nutuklarında dakka başı ondan alıntı yapıyor ya, şeytan dürttü ve ben de aynısını yaptım.
Ama, Karakas’ın karakaş ve karabaş "Senor"u bunu asla ağzına almıyor!
* * *
EVET,sıkı mı, Chavez o Bolivar’ın demokrasi uyarısını dilinin ucuna dahi getiremez.
Çünkü, Güney Kıta’nın çok alışık olduğu türden tipik bir popülist, demagog ve otokrat olan Venezüella lideri fiiliyatta, aynı Bolivar’ın söylemiş olduklarının tam zıddını yapıyor.
Zira düşünün ki, bu pazar 69 maddesini referanduma sunacağı anayasa taslağında sırf başkanlık süresini yedi yıla uzatmak ve defalarca seçilebilmek hakkını istemekle yetinmiyor.
Artı, danıştay, sayıştay, merkez bankası gibi her demokraside birer "karşı iktidar" dengesi addedilen kurumların bağımsızlığını sıfırlamayı; daha artı, ülkeye oluk oluk döviz akıtan petrol kumpanyasını ve ordu kurmayını yalnız kendi tekelinde yönetmeyi tasarlıyor.
Eh, Simon Bolivar bundan iki asır önce Latin Amerika haklarını "hep aynı kişiyi kumanda mevkiinde bırakmak kadar tehlikeli bir şey yoktur" diyeuyarmışmış, işte Hugo Chavez hiç utanmadan ve de üstelik onun adına, "ebedi kumandanlık" talep ediyor.
Açıkçası, otokratlıktan, "legalize edilmiş diktatörlük"e geçmek sevdasını kuruyor.
* * *
BURADA, daha düne kadar Chavez’in sağ kolu addedilen general Baduel dahil kendi taraftarlarının bile bu "legal diktatorya"ya karşı çıktığını; tasarıyı reddeden öğrencilerin ise "faşist" (!) damgası yiyerek milisler tarafından susturulduğunu uzun uzun anlatacak değilim.
Sormak istediğim yegáne soruyu şu muamma oluşturuyor. Nasıl oluyor da, gradosu bu denli kof popülist, demagog ve şarlatan bir adam, sırf "anti- emperyalist" láfazanlıkla, bizim her boy ve soydan "ulusalcı"yı bile tavlayabiliyor?
Hangi akla hizmet, Türkiye’de de onun sûretini ikonaya dönüştürenler çıkabiliyor?
Ve belki de cevap, Bolivar’ın iki asır önce Latin Amerika için kullandığı ama aslında çok daha genişletilebilecek olan o, "halkların itaat etmek alışkanlığı" uyarısında yatıyor.