ŞİMDİYE dek cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda tek, ama tek bir satır yazmadım.
Sadecene ’Hürriyet’in internet sayfasındaki sondajı cevaplandırdım ki, orada da ’Erdoğan adaylığını koyacak mı, koymayacak mı’ sorusuna ’hayır’ yanıtını verdim.
Ve şimdi kendi kendime soruyorum: Bu cevap bilinçaltımdaki dileği mi yansıtıyordu?
Yani, ’aday olmayacak’ demekle aslında o tahminin gerçekleşmesini mi istiyorum?
* * *
BİLMİYORUM. Evet evet, yemin ediyorum ki bilmiyorum. Hálá net bir fikrim yok!
Zaten açıkçası, Çankaya’ya kim çıkacak diye de içim içimi yemiyor. Heyecan duymuyorum. Benim ufkum Ankara bozkırıyla sınırlı değil ki, bunu büyük dert edineceğim.
’Ali’ de olsa, ’Veli’ de olsa ne dünyanın, ne Türkiye’nin sonu gelecek.
Kaldı ki, o Türkiye başkanlık veya yarı - başkanlık sistemiyle yönetilmiyor.
Bu ülkede ’nihai çark’ı daima hükümetle döndü, dönüyor ve dönecek ki, nokta!
* * *
ÖTE yandan, AKP liderinin adaylığını kastederek ’Ali’ye alışamayız’ diye feryát figán edenlere de metelik vermiyorum. Meraklanmayın, alışırlar! Bal gibi alışırlar! Aynı yaygarayı Turgut Özal için de kopartmışlardı da, sonrasını biliyoruz. Zaten insaf eyleyin, geçmişte, háşá huzurdan lákabı herkesçe malûm bir Cevdet Sunay’a bile alıştıktan sonra, her hangi bir ’x’nin veya ’y’nin láfı mı olurmuş?
Dolayısıyla da, sanki ülke batıyormuşçasına piyasaya sürülen ’tehlikenin farkında mısınız’ sloganlarına; sanki 1923’te kurulmuş devlet yıkılıyormuşçasına düzenlenen ’cumhuriyetçi yürüyüşlere’; sanki rejim militarizmle özdeşleşiyormuşçasına fışfıklanan ’ordu göreve’ provokasyonlarını ciddiye almıyorum. Cirmi kadar yer yakarlar.
Eğer paşa gönlü öyle çekiyor ve demokratik mekanizmayla uyuşuyorsa ’Ali’;yani burada kastettiğim Recep Tayyip Erdoğan cumhurbaşkanı olur ve de kimsenin gıkı çıkamaz.
* * *
TAMAM da, tabii ki çocuk değilim ve gerek Türkiye’nin, gerekse Erdoğan’ın ’nev-i şahsına münhasır’ kimliklerinden dolayı işin yukarıdaki kadar kolay olmadığını biliyorum.
Ülkemize ilişkin birinci özellik konusunda ayrıntıya girmeyeceğim. Eğer o ülke ki bir bütün olarak genelkurmay başkanının basın toplantısına ve onun iki dudağı arasından çıkacak sözlere kilitleniyor, yorumu ortadadır.
Demokrasi vardır ama eh işte, söz konusu demokraside de ’özel’ bir şey vardır.
* * *
AKP liderinin yukarıdaki ’münhasırlık’ı; yani gelmiş geçmiş cumhurbaşkanlarına olan farklılığı ise kendisinin sırtına yapışmış olan ’siyasi İslam’ etiketinden kaynaklanıyor.
’Sırtına yapışmış’ ifadesini kasten kullandım. Zira aslında ne Başbakan, ne de partisi ’siyasi İslam’ı temsil ediyorlar. Böyle bir ideolojiyi sahiplenmiyorlar. Ama doğru, Erdoğan ve AKP belki ’Müslüman hassasiyetten’ diye tanımlanabilirler
Ancak her ikisi de evrensel demokrasi kıstaslarına ve siyaset terminolojisine göre ’seküler muhafazakár’ kategoriye giriyorlar. ’Dinci’ değil, olsa olsa dindar sayılabilirler.
Dolayısıyla, Erdoğan’ın Çankaya’ya çıkması durumunda sanılmasın ki hiç olmassa ’Şeriat’ın ’ş’si öncekinden daha vurgulu teláffuz edilebilecek.
Hayır, çünkü ne kendisi, ne de partisi böyle bir hedef ve proje güdüyorlar!
* * *
PEKİ, eğer gerçekten içimde varsa, ’Hürriyet’in sondajına vermiş olduğum ’hayır, Erdoğan aday olmayacak’ cevabımdaki bilinçaltı dilek nereden kaynaklanıyor? Çok muhtemelen ’kozmetik’ dediğimiz ’dış şeylerden’ kaynaklanıyor ve kaynaklanabilir ki, bunu salı günkü yazımda daha derinlemesine açacağım.