ÇOK marjinal kaldığından, Dink cinayetine paralel şu gelişmeyi kimse önemsemedi.
Fakat, zahir "sol" kültür ve etik geleneğinden indiğim için benim içimi cız ettirdi.
Şöyle ki, "liberal şov"a (!) dönüşeceği gerekçesiyle Türkiye Komünist Partisi maktulün cenaze törenine katılmadı.
Zaten bin bir dereden su getirerek de taraftarlarına katılmama çağrısı yaptı.
* * *
OYSA düşünün ki, "A. Saydam" müstear adıyla Ermeni kökenli Aram Pehlivanyan’ın en üst yöneticilik görevini sürdürmesi dahil, söz konusu TKP oran itibariyle, Cumhuriyet tarihinde gayrimüslim azınlıkları en yoğun biçimde bünyesine toplamış olan siyasi kurumdu.
Sezar’ın hakkı Sezar’a, tam zıt kampta olsam bile de, bu, onun onurunu oluşturuyordu.
Artı, "Komintern", "Kominform" falan, tüm Bolşevik örgütler gibi ve hiç olmazsa "resmi planda" (!), "proleter enternasyonalizmi"ni daima bayrak edinmişti.
Ve işte o TKP bugün, "liberal şov" (!) gibi bir bahane arkasına saklanarak HrantDink’in cenazesine katılmayı dahi reddetti.
* * *
İSTER"eski", ister "neo" olsun, burada kesin bir "milliyetçi dürtü" devreye giriyor.
Kabul, TKP’liler Leninist lügat parçalayıp yukarıdaki gelişmeyi "küreselleşmecilerle aynı kampta gözükmemek" veya "hepimiz Ermeniyiz" sloganını kastedip "kitle çizgisine uzak düşmemek" diye açıklamaya kalkışabilirler ama tabii ki, bu, işin yutturmacasıdır.
Çünkü en azından, "sol"un tarihi mayasında mevcut olduğu varsayılan hümanizma, etnik kimlikten ötürü işlemiş bir cinayette tavizsiz ve hesapsız tutumu zorunlu kılar.
O halde burada mutlak olan şey, "ötekine hasım" milliyetçiliğin bir "derin bilinçaltı dürtüsü" olarak Türkiye’de artık "klasik komünistler"i bile belirlediğidir.
* * *
KASTEN "klasik" dedim, zira çoktan faşistleşmiş olan ve "karanlıkçı Maocu"lardan "ordu göreve ulusalcıları"na uzanan "sol" maskeli kesimi zaten hesaba katmıyorum.
İnsaf, "nasyonal bolşevikler" dahil o "sol" kelimesinin de asgári bir namusu var!
Yukarıdaki "ultra sağcı" sahtekárları buna dahil etmek yakası açılmadık küfür olur.
"Öteki"ne husumeti dahi fersah fersah aşmış ve şoven milliyetçiliği "ötekine nefret"le özdeşleştirmiş bir "sol" hiçbir evrensel kıstasta yoktur ve olamaz.
Tekrar insaf, Mustafa Kemal’le Che Guevara’yı ve İttihatçı Talát’la Çinli Mao’yu aynı kefede değerlendiren ve sunan bir "sol" (!), heyhat, ancak Türkiye’den çıkabilir.
* * *
PEKİ de, öyle olduklarını iddia ettikleri için buna CHP’yi ve DSP’yi falan da katıyorum, evrensel tanımla uzak yakın ilintisi bulunmamasına rağmen neden Türkiye’de ciddi bir kesim siyaset yelpazesi hálá kendisinin "sol" (!) olduğunu öne sürüyor?
Nasıl oluyor da, aynı evrensel lugatte "sağ"; daha doğrusu "aşırı sağ" olarak nitelendirilen politikaları ve hedefleri "sol" (!) diye yutturmaya çalışıyor?
Ákil bir yurtseverlik yerine sabah akşam "öteki"ne nefret temelinde bir milliyetçilik vaaz etmesine rağmen, niçin dobra dobra "ultra sağ" olduğunu söylemeye cesaret edemiyor?
Baştan itibaren o "öteki"; yani Batı tarafından icát edildi. Teması ve nüansı saptandı.
Bu takdirde, e birader, tereciye tere satmanın ve nefret beslediğin aynı "öteki"nin lügatini paralamana rağmen içindeki bütün tanımları ters yüz etmenin anlamı var mı?
"Şarkta muteber" diplomalı solculuğunla kimi uyutabilirsin? Kimi kandırabilirsin?
Dolayısıyla, Allah rızası için artık şu "solcu", "komünist", "sosyalist", "ulusalcı", "sosyal demokrat" sıfatlarını bir kenara bırak da, eh ayıp değil, aslına rücu ve aslını itiráf et!