Paylaş
"Estetik" kelimesi "hissiyat" anlamına gelen "aisthetikos"tan türemiştir.
Modern lûgatte genel bir "uyum"u tanımlar. Esas olarak da "göz adábı"nı çağrıştırır.
Bu uyumu az çok açıklayabilmek için de Hegel’den Lucaks’a sayısız teori üretilmiştir.
O halde şunu da ekleyebiliriz: "Estetik" son tahlilde öznel ve göreceli bir kavramdır.
Toplum ve çağlara koşut olarak hem zamanda, hem de mekánda değişkenlik arzeder.
* * *
"EROTİKA" veya "erotizm" tanımının kökeni ise evrenin kaosundan doğmuş olduğu varsayılan ve cinsel cazibeyle özdeşleşen Kádim Yunan tanrısı Eros’a uzanır. Ancak, dikkat!
Dikkat, çünkü Eros her ne kadar aşk tanrıçası Afrodit’le paralel gözükse bile, onun sözcük türevini oluşturan "erotika" daha ziyade içgüdüsel ve tensel bir "şehvet"le bütünleşir.
Ve, tıpkı "estetik" gibi bu kavram da öznel, izafi ve değişkendir. Sonra açıklayacağım.
İkisi arasındaki ilişki ve "iliş-K-İ-sizlik"e tekrar dönmek üzere daldan dala atlıyorum.
* * *
TÜRKİYE’nin pek çok yerinde olduğu gibi, hemen her yaz hafta sonu, Trakya içlerinden gelen insanlar Silivri’den Tekirdağ’a uzanan kuzey Marmara şeridine akarlar.
Cümbür cemaat ve epey defa da kamyonet kasalarında sahile ulaşan bu kalabalık esas itibariyle "mütevazı" kesime mensuptur.
Sayfiye edinememiş olduklarından kum ve deniz hasretini günü birliğine giderirler.
Zaten de o kadar yolu boşu boşuna kat etmediler ya, tabii ki denize girerler.
* * *
SONRA, erkeklerin bazısı bermuda mayo, ama bazısı da paçalı don giyerler.
İkincilerde kumaş ıslanır. Arada bir lastikleri de kopan donlar tümüyle vücuda yapışır.
Dolayısıyla, "er kişi"ye ilişkin bütün "anatomik tesisat" olduğu gibi ortaya çıkar.
Kadınlarda ise yine bazısı, kendilerini yekpáre yahut bikini mayoyla sulara bırakırlar.
Fakat diğer bazısı da basma entari veya naylon kombinezonla "bıcı bıcı"ya dalarlar.
Aynı ıslaklık bu defa "hatun kişi"ye ilişkin aynı anatomik teşhiri yaratmakla kalmaz.
Bazen giysi dalgaların etkisiyle şişer. Etek suyun içinde çok, çok yukarılara yükselir.
Duruma göre de, şen şakrak Rumeli şivesiyle işveli kahkaların işitildiği; yahut, öyle entarili kadınlarını kollamakta olan öyle donlu erkeklerin "edebe gel" küfrü savurduğu olur.
* * *
AYNI sınıf kökenini, háttá aynı aile mensubiyetini taşısalar dahi, erkeklerdeki "mayo - don" ve kadınlardaki "bikini - entari" ikilemi hayati bir sosyal dönüşümü yansıtıyor.
Paça donlular ve basma entarililer, "köylü estetik" değerlerden kopamamış olanlardır.
Zaten hafta içi onlara traktörde tarla sürerken veya tarlada ayçiçeği ekerken rastlarsınız.
Kadın - erkek mayoyla girenleri ise önce o traktör tamircilerinde çırak ve o ayçiçeği rafinelerinde işçi; sonra da, ücretli ve esnaf olarak tedricen topraktan kopmuş olanlar oluşturur.
Mümkün mü, Çerkezköy fabrikalarında fon müziği dinleyerek vida sıkan genç adamı, boynunu kör testereyle kesseniz, artık paçalı donla suya daldıramazsınız.
Ne yapar yapar, Çorlu’daki fabrikaların tekstil dükkánlarından moda bermuda alır.
Zaten o dükkánda tezgáhtar olan genç kız da "bıcı bıcı"ya artık entariyle dalmaz.
Yekpare yahut bikini, günü birlik Marmara kıyısına giderken, harcıalem mayo giyinir.
Aile baskıcı veya kendisi muhafazakár olabilir ama artık yine de, suda şişen elbisedeki rezil "göz tecavüzü"nü ve "erotika" teşhirciliği görecek kadar "estetik adáb" edinmiştir.
O cinsel "erotika"nın "açıklık - kapanıklık" durumu haydi haydi aştığını; hatta, çoğu defa hiç ilgisi bulunmadığını, "estetik" kelimesine köken oluşturan "hissiyat"la anlamıştır.
Bu estetik uyumla bu erotika cazibe arasındaki ilişki ve ilişkisizliği yarın işleyeceğim.
Paylaş