Baykal mı CHP mi ideoloji mi? (I)

CHP’nin sorunu Deniz Baykal mı?

Hayır! Bin defa hayır!

Şüphesiz, altı oklu partinin uğradığı son seçim bozgununda muhteris, kavgacı ve demagog bir liderliğin taşıdığı devása pay inkár edilemez.

Oysa yine de "temel sorun" yukarıdaki Baykal’dan kaynaklanmıyor.

* * *

EVET ondan kaynaklanmıyor ve zaten de böyle kolaycı bir hükme varmak, ufuk açısını ağacın tekilliğiyle sınırlayarak ormanın bütününü görememek anlamına gelir.

Tamam, demokrasi etiğine göre CHP önderinin tabii ki derhal istifa etmesi gerekirdi.

Zaten Deniz Baykal’ın vurdumduymazlığına ancak kendi partizanları baháne buluyor.

Doğru ama, eğer Antalya milletvekili bir Mehmet Ağar’ın ahláki tavrını örnek alıp yukarıdaki etiğe sadık kalmış olsaydı bile, o "temel sorun" yine de çözümlenmeyecekti.

* * *

BURADA "temel sorun" derken aslında sırf CHP’yi kastetmiyorum.

Çünkü, madem ki söz konusu kurum Cumhuriyet tarihiyle özdeşleşiyor ve de bilhassa, madem ki kendisine "tek mirasçı" misyonunu vehmediyor, o halde bu partinin yaşadığı kriz bir bütün olarak "cumhuriyet ideolojisi"nin buhranını yansıtıyor. Gerçeğin aynasını tutuyor.

Zaten de öyledir. CHP’nin şahsında somutlaşan paradigma ve statüko iflas etmiştir.

Artı, hiç şüphesiz, aynı "temel sorun" evrensel nitelikli "sol" ve "sosyal demokrasi" kavramlarının Türkiye’de inanılmaz ölçüde ayağa düşürülmüş olmasını da kapsıyor.

Yine evrensel nitelik taşıyan siyasi terminolojiyi ülkemizde yüz seksen derece ters yüz etmiş olan lûgatin sayfalarını bir bir ve teker teker yırtıyor.

Fakat, bu "stratejik hezimet"in esas nedenlerini irdelemeden önce, CHP’nin, Baykal’ın ve kurmaylarının son beş yılı kapsayan "taktik bozgun"undan başlayacağım.

* * *

O da şu ki, CHP’si de, Baykal’ı da, kurmayı da tam anlamıyla "gaza geldiler"!

Toplum sosyolojisini okumak bab’ında tümden çuvalladılar. Affedilmez hata yaptılar.

Çünkü altı oklu parti yönetimi, "azılı azınlıklar" tarafından emme basma körükle üfürülen "yükselen milliyetçilik" rüzgárının gerçek bir fırtına olduğu zehábına kapıldı.

Dolayısıyla da, kitlesel derinliği asla yansıtmayan "ulusalcı-kuvvacı" şirretin genel kabul gördüğüne inanıp, "öteki"ne kompleks ve nefret eksenindeki politikalara sarıldı.

Yani CHP ricáli sandı ki, binde sıfır virgül küsuratlık "karanlıkçı Maocu"ların kılavuzluğunda kapalı, şoven ve militarist bir proje vaaz ettiği ölçüde, taraftar kazanacaktır.

Artı, her zamanki gibi laiklikle laikçilik (laicardisme) arasındaki kalın çizgiyi kasten görmezden gelerek de, dini hassasiyetten insanları tedirgin eden hırçın söylemini sürdürdü.

Başka bir deyişle, Deniz Baykal’lı CHP’yi 22 Temmuz hezimetine sürükleyen temel "taktik hata", ilkesel değil oportünist bir yaklaşımla, yönetimin gerçek olmayan trendlerin gerçek olduğunu varsayarak "nabza göre şerbet" vermek istemesinden kaynaklandı.

* * *

NEYSE, o nabzın şerbete mi, yoksa narkoza mı muhtaç olduğunu işte hepimiz gördük ama, yukarıda yaklaşımın ilkesel değil oportünist olduğunu kasten vurguladım.

Çünkü, "Yön - Devrim" darbeciliğinden inen ve nitekim bozguna sorumlu olarak da "mantıksız millet"i gösteren Onur Öymen gibi patolojik vakaları geçersek, başta Baykal, CHP yönetiminin yukarıdaki kendi söylemine kendisinin inandığına, ben inanmıyorum.

Zira bu parti ve dolayısıyla da "cumhuriyet ideolojisi", o "öteki" nefretinde, Batı kompleksinde ve köhnelik bekçiliğinde sonsuz kaba, sonsuz ham ve sonsuz cahil "ulusalcı" marjinallere oranla çok daha çetrefil ve de tabii ki çok daha rafinedir ki, yarına bırakıyorum.
Yazarın Tüm Yazıları