Başbuğ, EMASYA ve TSK’nın hızı

CEVAPLADIKLARI ve cevaplamadıklarıyla Genelkurmay Başkanı’nın “Hürriyet”e yaptığı son açıklamaları; artı, sivil rejim üzerinde bir askeri vesayet kılıcı olarak sallanan “EMASYA” protokolunun nihayet kaldırılmasını, aşağıdaki çerçevede ele almak gerekiyor.

Haberin Devamı

DURUM şu ki, Türkiye’nin hanidir yaşadığı ve de geri dönüşü artık asla mümkün olmayan değişim sürecinde herkes aynı süratle ilerlemiyor. Motor ortak vites kullanmıyor.

Kademeli olarak, bir bölüm kitleler, kurumlar ve şahıslar cimnastik adımıyla yürüyor.

İstim arkadan gelsin hesabı da diğer bir bölüm kaplumbağa hızıyla ayak sürüyor.

Hatta aslında dinamiği önlemek için her çareyi deneyenler devinimin kaçınılmazlığını nihayet anladıklarında, metozori itekleme sonucunda ve kerhen kıpırdıyorlar.

Ve, “yasalcı” bir asker olduğuna inandığım Orgeneral Başbuğ, belki şahıs olarak değil ama, onun ağzından ifade ettiği görüşlerle TSK kurum olarak bu son kesim içinde yer alıyor.

Dolayısıyla, şimdi bunun açıklamasını Komutan’ın demecinden yola çıkarak yapalım. 

* * * 

Haberin Devamı


DİKKAT
ettiyseniz yazıya “cevapları ve cevaplamadıklarıyla” diye başladım.

Zira iyi güzel, Başbuğ cihet-i askeriyenin anti-türban zorbalığı ve ordu içindeki “bazı kişisel hatalar” konusunda kısmi bir özeleştiri yapmış ama, Enis Berberoğlu ve Metehan Demir’in kendisine yöneltmiş olduğu iki “hayati soru”ya yanıt vermeyi kabullenmemiş.

Hatırlatırım ki bunlardan birincisini, TSK İç Hizmet Kanunu’nda yer alan ve darbelere “gerekçe” (!) olarak sunulan 35. maddenin değiştirilmesi oluşturuyor.

Diğeri “iç tehdit-irtica” bağlamlı “Milli Güvenlik Siyaset Belgesi”ne odaklanıyor.

İmdii, burada itibaren eğri oturup doğru konuşalım ve açık kart oynayalım.

* * * 


BİR
; Genelkurmay Başkanı’nın “Hürriyet” yöneticilerine demeç vermek ihtiyacını hissetmesi veya gazeteden gelen talebi kabullenmesi; üstelik de yumuşak ve uzlaşmacı bir üslupla yukarıdaki kısmi özeleştiriyi yapması, zaten başlı başına bir de-ği-şim işaretidir.

Ama heyhat, bu, gönüllü biçimde gerçekleşmedi. Şartların zorlamasından kaynaklandı.

Çocuk değiliz ve hepimiz farkındayız, “Ergenekon”lar, “Kafes”ler, “Balyoz”lar ortaya çıkmasaydı, kellim kellim layen fa, TSK bildiğini okumaya devam edecekti.

Özeleştiri ne kelime, tekrardan yumruk vuracaktı ve tekrardan gürleyecekti.

* * * 


İKİ
; yukarıdaki gelişmelerden sonra, İlker Başbuğ’un bir gün önce verdiği demeçte “EMASYA”nın kaldırılabileceğini söylemiş olması, aynı “zoraki ilerleme”nin diğer delilidir.

Çünkü komutan o açıklamayı yapsaydı da, yapmasaydı da protokol yine kalkacaktı!

Askeri vesayeti kurumsal kılan uygulama kamuoyu tarafından nihayet kavranmışken, her kim iktidar olursa olsun, hiçbir sivil rejim buna hala “eyvallah” demezdi ve diyemezdi.

Dolayısıyla, AK Parti burada “kibar” davranmış ve Genelkurmay Başkanı’nın sanki “izin veren” (!) açıklamasından sonra karar bildirmiş oldu ama, öz ve esas yine değişmiyor.

* * *


EVET
değişmiyor ve nitekim onun içindir ki üç; Başbuğ kendisine yöneltilen iki “hayati soruda” da ketum kalmakla, zaten ancak ve ancak şartların dayatmasıyla gerçekleşen izafii değişime rağmen TSK’daki “duraklatma refleksi”nin devam ettiğini ortaya koyuyor.

Türk Ordusu’nun hem evrensel demokrasilerdeki genel işleyişe mesafeli durduğunun, hem de yapısal ve kurumsal bir dönüşüme ayak sürüdüğünün “sessiz sinyalini” veriyor.

Başka bir deyişle, toplumsal devinimin süratine ayak uyduramayan bir portre çiziyor.

Oysa hayat ve Türkiye sonsuz hızlı bir değişim dinamiğinin motorunda dönüyor ki, teknolojik açıdan zaten jet türbiniyle donanmış TSK ideolojik açıdan süvari hızıyla yetinemez.

Yazarın Tüm Yazıları