Paylaş
Benim dağarcığım bizde 1878 Osmanlı-Rus harbinden, Batı’da ise 1870 Prusya-Fransa savaşından başlayıp bugüne dek uzanır. Demek ki altı üstü bir buçuk asırla sınırlı kalır.
Ve Allah yazdıysa bozsun, bu ilgim militarizme hayranlık duymaktan kaynaklanmıyor.
Askeri tarihe meraklıyım, çünkü ilkin yanağını şamara dönen bir Mesih değilim. Sonra da Clausewitz’in “savaş siyasetin şiddet boyutlu uzantısıdır” sözünü düstur belliyorum.
Üstelik “cinnet yılları” sırasında Mao’nun, Ho’nun, Giap’ın, bilmem kimin konuya ilişkin onca cildini devirmişliğim var. Az daha alaylı erkan-ı harp diploması alacaktım.
Eh, bunlara bir de yirmi sene boyunca diplomatik muhabirlik eklendi. Yok NATO’nun “elâstiki mukabiliyet” doktrini; yok MBFR görüşmelerinin silah indirimi; yok “ferah feza” müzakerelerinin radar açıları falan derken cihet-i askeriyeyle bayağı bayağı haşır neşir oldum.
O halde şimdi, belirli bir birikime dayanarak iki çift lâf söyleyeceğim.
*
EFENDİM malûm, “Taraf” Gazetesi’nin ortaya çıkarttığı “manevra” kumpasından sonra “en iyi müdafaa hücumdur” refleksiyle hareket eden ve hiç çekinmeden de “tosun” mosun diye resmen efelenen şu “Balyozcu” paşa daha ilk baştan tevile kalkıştı.
Darbe ortamı yaratabilmek için camide bomba patlatmaktan, Ege’de kendi uçağını düşürmeye uzanan iddialara mırın kırın edip, “canım harp oyunu”dur diye yuvarlıyor.
Pardon, işitmedim, tekrarlar mısınız?
*
EVET tekrarlar mısınız, zira her şeyden önce bir, doğru, dünyanın tüm ordularında bu tür masa başı tatbikatları yapılır. Ama bunların hemen hepsi dış tehdit ekseninde gerçekleşir!
Yani harici düşmanın muhtemel saldırısına karşı hem savunma, hem de karşı-saldırı önlemleri üzerinde çalışılır. Hatta stratejik savunmaya yönelik direk taarruzlar bile tasarlanır.
Fakaat, “çıngar çıkartmak”, yani kendi uçağını düşürterek veya düşürerek savaş provokasyonu yapmanın modern askerlik tarihinde en somut ve en bildik tek örneği vardır.
O da, 1 Eylül’deki saldırıya bahane yaratmak için Polonya üniforması giydirilmiş SS askerlerinin 31 Ağustos 1939 gecesi Gleiwitz’deki Alman radyo vericisini basmasıdır.
Kaldı ki burada bile Reich ordusu Prusya “askeri asalet”ine sadık kalmıştır. Böyle bir bel altı vuruşa yanaşmadığından pis iş Gestapo subayı Alfred Naujocks’a havale edilmiştir.
Nerede kaldı, Atina’yla gerilim yükseltmek için kendi uçağını düşürmeyi tasarlamak?
*
ÖTE yandan, ben dâhil NATO’daki muhabirlere Türk askeri temsilciliğinden kasten sızdırılan haberleri kendi elimle yazdığım için, söz konusu paşaya bir de şunu soruyorum:
Seksenli yıllarda, aynı NATO’nun aynı tür tatbikatlarından birisindeki senaryo SSCB ordusunun Türkiye’ye inmesini öngörüyordu. Diğeri de Türk-Yunan savaşını çağrıştırıyordu.
Oysa, Halep oradaysa arşiv buradadır, Ankara tarafı her defasında “böyle harp oyununda biz yoğuz” diye yeri göğü inletti. Ya konuyu değiştirtti, ya da manevradan çekildi.
Peki, üyesi olduğunuz ittifakın sizi savunmaya ve krizi yönetmeye ilişkin senaryoları karşısında dahi kıyamet kopartan o siz, nasıl olur da yoktan bir “dış tehdit” yaratır ve kendi ordunuzda bunun “provokasyon oyunu”nu oynarsınız? Bu, hangi askerlik tarihinde yazıyor?
Ve sonsuz daha vahimi, eğer iddialar doğruysa bizzat kendi halkına balyoz indirmeyi tasarlayan ve bunu gerçekleştirmek için de her türlü kışkırtıcılık planını en ince ayrıntısına dek hesaplayan bir “harp oyunu”(!) senaryosu hangi askeri tarihin sayfasında yer alıyor?
Ama daha girişte dağarcığım sınırlı olduğunu söyledim. Dolayısıyla belki de benim bilmediğim ve duymadığım bir “Balyozcubaşı Paşa Tarihi”nde yazıyordur ki, belli mi olur?
Paylaş