FİLİSTİN bölündü! Biliyorum, "insaf, jeton yeni mi düştü" diyeceksiniz.
Sonra da, İsrail’in kurulmasını onaylayan Kasım 1947 tarihli BM kararını hatırlatacak ve atmış yıl önce gerçekleşmiş bir malûmu ilán etmenin anlamsızlığını vurgulayacaksınız.
"Bölündü" derken neyi kastettiğime geleceğim ama, yine de teorik olarak haklısınız.
* * *
HAKLISINIZ ve de zaten müsaade buyurun, o kadar mürekkep yalamışlığım var.
Allah’a şükür, ne mütercim odası kapıkulluğunu sürdüren ve "Şark’ta muteber" cinsi kıymet-i harbiye taşıyan bir münevverim; ne de bilgi dağarcımı internet sitelerine borçluyum.
Ceháletini o sitelerdeki komplo teorilerinden edinen ve sonra da, İslami hassasiyetten ciddi gazetelerde dahi "dış politika yorumcusu" (!) diye sunulabilen meczûplardan değilim.
Dolayısıyla, "Batı Müslüman soykırımına hazırlanıyor" diye insan kışkırtmak; siste dağa çakılan pırpırı "ABD ve İsrail düşürdü" yalanıyla duyurmak; son Filistin bölünmesini de Gazze’deki doğal gaz kaynaklarının paylaşımıyla açıklamak bana sonsuz yabancıdır.
* * *
ARTI, aynı zihin şemasıyla aynı sonuçlara varan ve de aynı kışkırtıcı yöntemle sorumlu ve suçlu olarak yine bir "öteki"ni işaretleyen "ulusalcı" taifeden de değilim.
Aklımı peynir ekmekle yemediğim için, cáni Mao’yla Büyük Mustafa Kemal’i veya İttihatçı Talát’la İsmetİnönü’yü aynı kefede yüceltmeye kalkışacak kadar pervasız olamam.
Bush’tan tiksinsem de, Apo’yu kulağından tutup teslim etmiş ve tüm kartlarını Ankara için oynamış bir ABD’nin PKK’yı desteklediği türünden cinnet tezleriyle de vakit yitiremem.
Laik veya dindar bir "imánilik"ledeğil soğuk ve mesafeli bir akılcılıkla düşünmeye çalıştığım için, tercih ve sempatilerimi mümkün mertebe kenara bırakarak sentezi arıyorum.
* * *
BUNDA övünülecek, koltuk kabartılacak, paye çıkartılacak bir yan yok. Olamaz da.
Çünkü yukarıdaki yöntem o "mantıki akıl"ın en doğal ve en sıradan tezahürüdür.
Zaten tuhaf olan şey de benim böylesine bir yaklaşımı benimsemiş olmam değildir.
Garipsenmesi ve şaşırılması gereken yegáne şey, iyi kötü yüz elli yıldır rasyonaliteyle haşır neşir olan bir Türkiye’nin nasıl olup da hálá o rasyonaliteye bu kadar uzak düştüğüdür.
Tıpkı, Filistin’in ikinci defa bölünmesindeki gibi!
* * *
AYRINTISINA girmiyorum, evet, Filistin dünden beri ikinci bir defa daha bölündü.
İç savaş ertesi, şimdi Gazze Şeridi’nde Hamas denetimli mostaralık bir "Şer’i devlet" (!); Batı Şeria’da ise FKÖ kontrolunda başka bir "laik devlet" (!) nûmunesi hüküm sürüyor.
Ve tabii ki, BM temsilcisi De Soto’nun perşembe günkü raporunda da belirttiği gibi, gelişmeleri kışkırtmış olan İsrail ve ABD bu durum karşısında zil çalıp, göbek atıyor.
Ancak, ne İsrail, ne de ABD Filistinlerin yeni intiharından sorumlu değildir ve olamaz.
* * *
OLAMAZ, zira 1947’deki ilk bölünmeden beri atmış yıl geçti ki, hangi "yabancı güç", hangi "beşinci kol", hangi "komplo teorisi" adamı bu kadar süre parmağında oynatabilir?
Ama yüzün kızarmadan hálá oynatıldığını söylüyorsan, kabahatin özründen büyük.
Atmış yıllık tecrübeden ders çıkartmamış ve yine kumpasa gelmişsen, dur be birader! Dur, sus ve artık ne beni ve bilhassa ve bilhassa, ne de kendini kandır!
Bir defa olsun, suçluyu "öteki"nde değil de kendi "mantiki akıl" yoksunluğunda ara.
Bu denli tongaya bastığına i-n-a-n-a-b-i-l-e-n şu "imáni düşünce"ni sorgula. Yokla.
Ve işte, ikinci bölünmesini dahi komploya bağlayan Filistin’den, PKK teröründe ABD parmağı keşfeden Türkiye’ye, en laiğinden en dindarına bütün bir İslam Álemi’ni belirleyen tragedya, rasyonel düşünce sistematiğini reddeden bu "akıl ötesi imánilik"te hayat buluyor.