Paylaş
Barselona
Bendeniz ‘denizden babam çıksa yerim’ diyen bir mide kültürünün aidiyetini taşıdığımdan ve bütün su ürünlerini kemal-i afiyetle işkembeye indirdiğimden, işte hafta sonu Barselona'ya kaçamak yapmışım, tabii ki ahtapota saldıracağım.
Cuma akşamı geç saatte refakatçimle beraber uçaktan inip çantaları otele atar atmaz, Gran Via yakınında ‘tapas’ çerezleri her zaman çok taze ve şükür alık turistlere namalum nefis bir lokanta vardır, acilen oraya damladık.
Akdeniz kenti bu taam vakti henüz yeni başlıyor, tezgahta yer yoktu. İster istemez masaya oturduk ve yiyeceğimizi camekandan seçmek yerine mönüye baktık.
Lakin liste yalnız Katalancaydı. Yani, Kastilya İspanyolcasına farklılığı devede kulak kalan ve bu merkezi İspanyolcayla kıyaslandığında İtalyanca ve Fransız Oksitancasına biraz daha benzeyen bölgesel Latin diliyle yazılmıştı.
Katalan ‘özerkçilerin’ son on - on beş yıldır zorlama bir seferberlikle Barselona çevresinde tekrar ivme kazandırdığı yerel lisan kullanılmıştı.
* * *
BANA ne ! İster Çinceyle, ister kuşdiliyle yazsınlar, biz halis zeytinyağı gezdirilmiş ahtapot salatasını ön yemek olarak ısmarlamakla ilgileniyorduk.
Katalan milliyetçilerinin Madrid hükümetini desteklerken daha çok özerklik için çingene pazarlığı yapmaları o an zerre kadar umurumuzda değildi...
Tabağımıza deniz mahsulü gelsin ve şarap şisesi açılsın, yeter ki yeter.
* * *
DEDİM ya Kastilya İspanyolcasıyla yerel dil arasındaki fark son derece sınırlı ve Cervantes lisanına vakıf olmasam da bütün Güney Akdeniz'de ‘pulpo’ sözcüğünün her hangi bir varyantı kullanıldığında ahtapotun önünüze geldiğini bilecek kadar damak ve seyahat kültürüm var, kelimeyi telaffuz ettim.
Ama o ne, garson aval aval suratıma bakıyor. Anlamazlıktan geliyor.
Refakatçim aynı İspanyolcayı bayağı bayağı konuşuyor, dolayısıyla kızcağız daha bir üsteledi. Herifçioğlu bu defa ‘Katalan, Katalan’ deyip duruyor.
Çakozladım, muhterem ateşli bir ‘özerkçi’dir ve ahtapotun mutlaka bu taraflardaki tanımının kullanılmasını istiyor. Milliyetçi damarı kabarmıştır.
Canına yandığımın, buraya ‘İberya Yarımadası’nda Yerelci Siyaset' başlıklı bilgiç tez yazmak için gelmedik, altı üstü iki lokma yutup iki kadeh içeceğiz.
Başlarım ‘Katalan, Katalan’ından. Şeytan kalk başka yerde zıkkımlan diyor.
Fakat girişte sanat şahaseri mezeleri gördüm ve midemiz çok gurulduyor.
Eh, kol dalgalandırarak ve vantuz işareti yaparak ahtapot tarif edecek halim yok, çaresiz garsonu camekana götürdüm. ‘Nah’ diye gösterdim.
Adam memnun ‘ha’ dedi ve öğrete öğrete kelimenin Katalancasını söyledi.
Bizim ahtapot salatası ancak bu sayede masamıza teşrif buyurdu.
* * *
HİÇ bir milliyetçilikten hazetmem ama bu mikro-milliyetçiliklerden tamemen nefret ediyorum. Katalanı, çakalanı, makalanı, hepsine ifrit oluyorum.
İşte İtalya'da Padanya hezeyanı, işte Fransa'da Korsika gangsterliği, işte Belçika'da Flamanya nemrutluğu ve işte İspanya'da Katalonya şımarıklığı...
Bunlar zengin hobisi... Öz itibariyle de faşizan dürtü barındırıyorlar.
Kuşkusuz, yerellikleri prangaya vuran ulus - devletin merkeziyetçiliğini savunmuyorum. Jakoben tornadan çıkmış bir ülke ve halkı asla benimsemiyorum.
Ama insaf ediniz, domuz gibi bildiği İspanyolcayı anlamazlıktan gelen bir Barselonalıya hak verilebilir mi ? Böylesine dar bir dünya onaylanabilir mi ?
Hayır, hayır, hayır !..
Tüm milliyetçilikler ama bilhassa da mikro - milliyetçilikler evrenselliği yakalayamazlar. İnsanlığın projesini hayata geçiremezler. Onu uygulayamazlar.
Şu biline ki, genelde milliyetçiliği özelde de mikro - milliyetçiliği aşamayanlar, yapışkan vantuzlu bir ahtapotun esaret kollarından kurtulamazlar.
Onlar engin denizin ufkunda yaşasalar da sığ suların ötesine taşamazlar.
Paylaş