Ağıt

Ben onu öyle ayyaş şoförlerin kullandığı ‘‘Mercedes''lere emanet edecek kadar yeni zengin müsrifi davranmazdım. Yol yordam ve kadir kıymet bilirdim. Küheylan atımın terkisine atardım ve Paris'in ‘‘Ritz'' Oteline kelime, yecüc mecüclerle çala kılıç, Leydimi Kaf Dağı'nın ötesine aşırırdım. Kaderin bu denli hain bir oyun oynayacağını bilemeden daha önce de çalakalem yazmıştım, şimdi inandığı Rabb'ın mağfireti üzerinde olsun, ben Diana'cığı pek severdim. Sevmek ne kelime, Winsdor hanedanının gelinine alenen abayı yakmıştım.İşte bir o, bir de Monaco Sarayı'nın büyük kızı Caroline, paparazzilerin rahat bırakmadığı aristokratik kadınlardan yalnız bu ikisine sevdalanmıştım.* * *AH Diana !.. O beygir suratlı Charles'tan ayrıldıktan sonra teselliyi meymenetsiz kriket oyuncularında ve Arabi zampara bozuntularında aramasıydı, gencecik yaşında böyle korkunç bir kazaya kurban gider miydi ?Madem ki Doğu egzotikalarından hoşlanıyor, yedi göbek seceresi Dersaadet taşlarına nakışlı kulunuzdan daha mükemmel bir şehzade bulabilir miydi ?Ben onu öyle ayyaş şoförlerin kullandığı ‘‘Mercedes''lere emanet edecek kadar yeni zengin müsrifi davranmazdım. Yol yordam ve kadir kıymet bilirdim.Küheylan atımın terkisine atardım ve Paris'in ‘‘Ritz'' Oteli ne kelime, yecüc mecüclerle çala kılıç, Leydimi Kafdağı'nın ötesine aşırırdım. Sefil bir paparazzi deklanşöre basmak gafletine düştüğü takdirde de, fırlattığım oku tam objektiften içeri geçirirdim.Sonra, Acem seccadesi ve Zümrüd-ü Anka sütü, Spencer ailesinin kızını Fellah bir hovarda gibi değil, Şark'ın gün görmüş sultanı olarak ağırlardım.Altın kupadan da ölümsüzlük iksirini içirirdim.Ah Diana, ne idüğü belirsiz bir adamın yanında ecel otomobiline oturarak beni elim kederlere garketmenin ne anlamı vardı ?* * *İSA Mesih'in mağfireti tekrar üzerinde olsun, pazar veya değil ben daima horozlarla uyanıyorum ya, Diana'cığın vefatını da çok erken saatte öğrendim.Rock istasyon dinleyerek banyoda diş fırçalıyordum ki, spiker korkunç haberi verdi. Donakaldım. Ağzımı gargaraladım ve televizyona saldırdım.O andan itibaren de aparatın karşısına oturdum ve bütün gün zappingledim.* * *BENİM biri sabit, öteki rotorlu iki çanak antenim var. Dünyayı gözlüyorum.Yakaladığım kanallardan bazıları her hangi bir yerden merkeze imaj gönderecek değişik istasyonlar tarafından link hattı olarak kiralanıyor. Diyelim ki Patagonya televizyonu Grönland'dan röportaj iletiyor, siz hem Grönland'daki gazeteciyi henüz montaj olmadan izliyorsunuz, hem de yayın önce ve sonrasında bu gazeteciyle stüdyo arasındaki geçen konuşmaları işitiyorsunuzİşte, Diana'nın vefatı ertesinde ben bu brüt imajlara döndüm. Paris ve Londra'dan yayın yapacak yedi düvel televizyonlarının mahremine daldım. Leydi Di'min acısında ilk saatleri böyle yaşadım.* * *YOK, burada ülkelerin ve istasyonların adını açıklamayacağım ama, doğrusu, kendimin de dahil olduğu gazetecilik mesleğinden utandım !Efendim, bir kere, Diana'cığın naaşının bulunduğu Paris hastanesi veya Leydi'ciğin oturduğu Londra sarayı önünden görüntü sunacak medya erbabının hemen hepsi, pazar günleri piç olmuş olduğundan burunlarından soluyorlardı. Kimisi apar topar ilk uçakla Fransa başkentine gönderildiğinden, kimisi de Güney İngiltere sahilindeki hafta sonununu yarıda bıraktığından, merkezdeki stüdyolarla yaptıkları konuşmalarda Galler Prensesi'ne beddua okuyorlardı.Sonra, paparazzilere olan hıncını kamera karşısındaki televizyonculardan almak isteyen ahalinin ikide bir onlara laf atması karşısında, neredeyse bunlarla kavgaya tutuşuyorlardı. Kendi dillerinde küfür savuruyorlardı.Artık canlı yayına geçileceğini haber veren geri sayım başladığında ise önce ceplerinden ayna çıkartıp saç, kravat, makyaj düzeltiyorlar; ardından hüzünlü bir çehre takınarak sahtekar sözler yumurtluyorlar; bunlar bittiğinde de bilmem kaç yüz kilometre ötedeki stüdyoya şen şakrak laf yetiştiriyorlardı.Leydi Di ölmüş, kalpsiz gazeteciler zerre kadar umursamıyorlardı.* * *HELE, yukarıdaki taifeden bir tanesi yayın ertesinde ve sırıtarak merkeze Diana hakkında öylesine edepsiz bir söz söyledi ki, kafamın tası tam attı.Bin bir zahmetle o ülkedeki o televizyon istasyonunun telefon numarasını buldum. Metazori stüdyoya bağlattım. Karşıma çıkan sekretere de dümdüz gittim. Ne yani, ciğeri on para etmez bir gazetecinin Leydi'me saygıda kusurlu davranmasını yiyip yutacak mıydım? Matemime tecavüzü kabullenecek miydim?Alimallah, uğruna Kaf Dağını aşmaya bile karar verdiğim sevgili merhumenin arkasından kötü konuşmaya yeltenecek olanın ağzını cart diye yırtarım. Serde şark şehzadeliği ve gönülde aşk acısı var...Rahat uyu Diana'cık, cennete seni yeni zengin hovardaların ‘‘Mercedes''inde değil, Kafdağı'nı aşan küheylanımın terkisinde kaçıracağım.
Yazarın Tüm Yazıları