Paylaş
İlaçta sıkıntı iddiaları gündemdeki yerini korurken, Eko-Nabız sayfası konuyu en iyi bilen isimlerden birini konuk etti. Ankara Eczacı Odası Başkanı Taner Ercanlı, alınan önlemlerin sorunu gidermediğini belirtirken, “Pansuman tedbirler işe yaramıyor” diyor. Yeni bir modele ihtiyaç olduğunu belirten Ercanlı’ya göre ilaç sektörel, stratejik ürün olarak konumlandırılmalı. Ercanlı böyle bir modelin kurulması durumunda Ankara’nın savunma sanayiinde olduğu gibi ilaç sanayiinde de ‘başkent’ olabileceğini belirtiyor. Ercanlı’ya yönelttiğimiz sorular ve aldığımız yanıtlar özetle şöyle:
Fotoğraflar: Selahattin SÖNMEZ
ANTİBİYOTİKLER, TÜP BEBEK İLAÇLARI, ÇOCUK ŞURUPLARI...
*İlaçta hâlen sıkıntı var mı?
Bu dönem için söylenebilecek şey hasta olmamak lazım. Bize depoların söylediği yüzde 25’in üzerinde ilaç yok. Her dört ilaçtan biri yok diyebiliriz. Bir gün belli miktarda ilaç geliyor ama ertesi gün tekrar sıkıntı oluyor. Net olan şey ise ilaç yokluğunda oran yüzde 15’in altına hiç düşmedi. Görünen o ki pansuman tedbirler işe yaramıyor. Mevcut ilaç fiyat kararnamesi, 18 yıl öncesinden. İlaç fiyat kararnamesi de ilaçla ilgili politikalar da neredeyse 20 yıl öncesinin politikaları. Yeniden sıfırdan bir ilaç politikası belirlenmeli. Bunu sağlamadığımız müddetçe, sadece kura dayalı bir sistemle bu sorun çözülmez. Şu anda antibiyotiklerin, çocuk şuruplarının bir kısmında, tüp bebek tedavisinde kullanılan ilaçlarda, hormon preparatlarında, özellikle ithal gelen ilaçlarda sıkıntı var. İlaç fiyat kararnamesi ilaç yokluğuna da yol açıyor. Ayrıca yeni nesil ilaçların, nanoteknolojik ilaçların yüzde 80’i de gerçek kurla kararname kuru arasındaki farktan dolayı Türkiye’ye gelmiyor. Bu da ikincil bir ilaç yokluğu demek.
Dünyada artık kişiye özel ilaçlar geliştiriliyor. Fiyatın yanı sıra ilaçların ruhsatlandırılmasında sürecin uzaması da ilacın bulunmasında sıkıntıya neden olabiliyor. Uygulanan ‘İlaç Fiyat Kararnamesi’ ne eczacıların ne ecza depolarının taleplerini karşılıyor ne de vatandaşa çözüm oluyor. Eczacıyla vatandaş karşı karşıya geliyor. Muhakkak bu sistemin değişmesi gerekiyor. Bunu yaparken de tüm sektör oyuncularıyla bir araya gelinmesi gerekiyor. İnanır mısınız eczacıların whatsapp gruplarında konuşulan tek konu ‘bu ilaç siz de var mı’ konusu. Takasla veya eczaneler arasında yardımlaşmayla sorun hafifletilmeye çalışılıyor.
*Ne yapılmalı ki sorun çözülsün?
Dünyada en önemli iki ticaret unsurundan biri ilaç. İlki silah, ikincisi ilaç. Nasıl savunma sanayiine önem veriyorsak, ilaç da böyle sayılmalı. Kendi ilaç molekülünü geliştiren bir ülke olmalıyız. Biz şu anda jenerik ilaç üreticisiyiz. Bu ne demek? Avrupa ve Amerika’daki ilaçların patentleri bitince üretimini yapıyoruz. Kutu bazında Türkiye’de ithal edilen ilacın toplam kutudaki oranı yüzde 12. Harcamalardaki oranı ise yüzde 50’ye çıkıyor. Demek ki ithalatın payı hâlâ yüksek. Yüksek katma değeri olan ilaçların üretimi bizde yapılamıyor. İşin bir de diğer tarafı var. Türkiye, dünyadaki ilaç sanayisinde 19’uncu sırada, üretilen ilacın kalitesi anlamında ise 8’inci sırada. Çok iyi eczacılık fakülteleri var. Bugün İrlanda’da dört tane eczacılık fakültesi var. Bu ülkedeki bir ilaç firması ise dünyada ilk 10’da. Biz de niye olmasın? Yetişmiş insan kaynağımız var. Öncelikle ilaç sektörünün özel bir statüye alınması gerekiyor. Yerli ve milli ilaç politikalarının geliştirilmesine ihtiyacımız var. Aşı ve serum yapımında başarılarımız var. Hıfzısıhha örneğimiz var. ‘Var’lar bir araya geldiğinde neden olmasın, yapılabilir işler bunlar. COVID süreci gösterdi ki, bir aşı bir füze sistemi kadar kıymetli.
BURASI MERKEZ OLABİLİR
Çağın gerekliliklerine uygun bir yapı oluşturulmalı. İlacın reçetesini oluşturan ham madde ve yardımcı madde üretimi de Türkiye’de olabilir. Ama İstanbul çok dolu, Çerkezköy’e kadar dolmuş durumda. Burada Ankara öne çıkıyor. Savunma sanayiinde olduğu gibi Ankara burada da merkez olabilir. Bir kararla ilaç stratejik sektör olabilir ve tüm altyapısı oluşturulabilir. İnsan gücü, kurumsal altyapı hepsi mevcut. Türkiye’nin en köklü 3 eczacılık fakültesi Ankara, Hacettepe, Gazi burada. Ankara’daki eczacılık fakültelerinin sayısı da 7’ye ulaştı. Hıfzısıhha geçmişte buradaydı. Sanayii kültürü gelişmiş durumda. Bunların hepsi avantaj
ECZACININ YÖNLENDİRMESİNE KULAK VERSİNLER
*Bu dönem için vatandaşlara tavsiyeniz ne?
Eczacıların yönlendirmesine kulak versinler. Sağlık birinci öncelik. ‘Yok’ ilaçlarla ilgili şöyle bir durum var. Bir ilacın olup da hastaya verilmemesi gibi bir durum yok. Doktorlarla sürekli temas halindeyiz. Bir ilaç eczanede varsa o hastaya verilir. Eş değer ilaç verilmesi zaten eczacının yasal hakkı. Bu konularda eczacılara güvensinler.
YÜZ YIKAMA JELİ AMA DETERJAN KOKUYOR
*Dermokozmetik ürünler de artık eczanelerde. Ama bir yandan da internetten satışlar giderek artıyor. İnternetten satılan ürünleri öneriyor musunuz?
Dermokozmetik veya gıda takviyeleri olarak sayılan ürünlerin halka ulaştırılması gereken noktalar eczaneler. Avrupa’da da bu model böyle işliyor. Çünkü en doğru bilgi eczanede bulunuyor. Fikir alma anlamında, ilaç etkileşimleri anlamında da tek ve yetkili bilgi sahibi eczaneler. Çünkü bu işin eğitimini üniversitelerde alıyorlar. Avrupa’daki modelin Türkiye’de de yerleşmeye başlaması olumlu. İnternetten veya sağlık profesyoneli olmayan kişiler tarafından bu ürünlerin satılması doğru değil. Çok basit bir ürünün dahi ciddi yan etkileri olabiliyor. Takviyeleri ve dermokozmetikleri eczanelerden alma çağrısında bulunuyorum. Eczanede aldığınız ürünün muhatabı var. Karşınızda hem eczacı var hem de ürünün tedarikçisi firma var. Ayrıca danışmanlık hizmeti de alıyorsunuz. İnternetten aldığımız ürünün sahte olma ihtimali var. Daha yeni karşılaştım. Dermokozmetik bir markanın yüz yıkama jelinin bire bir sahtesini yapmışlar, kutusu aynı ama ürün bulaşık deterjanı kokuyor. Keza bir güneş kreminde denk geldik, ciddi oranda sahteleri var. Ayrıca ürün orijinal bile olsa saklama koşulları, size gelme sürecindeki koşullar bunların hepsi ürüne olumsuz etki edebilir.
ORİJİNAL PLAKLARIN TINISI FARKLI
*Nasıl başladı eczacılık hikâyeniz?
25 Temmuz 1976 yılında Ankara’da doğdum. 1997 yılında Gazi Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden mezun oldum. 2000 yılında Gazi Üniversitesi Farmasötik Kimya alanında yüksek lisansımı tamamladım. Türkiye ilaç sanayiine katkıda bulunmak amacıyla 2006 yılında kurulan Koç İlaç Limited Şirketi’nin kurucularındandım. 2009-2011 yılları arasında Türk Eczacıları Birliği Büyük Kongre Delegeliği, 2011-2013 yılları arasında Ankara Eczacı Odası Yönetim Kurulu Üyeliği ve Muvazaa Komisyonu Başkanlığı yaptım. 22 yıldır serbest eczacıyım.
*Neler sizi mutlu eder?
Boş zamanlarımda plak merakım var. Ankara’da Gürkan Plak var. Kızılay’da Zafer Çarşısı’nın arkasında. Hem dostum hem de en iyi arşiv oradadır. Orada vakit geçiririm. Koleksiyonumda 200-300 kadar 45’lik, 200-300 kadar da longplayim var sanırım. Orijinal plakların tınısı farklı. Dinlerken yanınızdaymış gibi hissediyorsunuz. Bir de futbol tutkum var. Fenerbahçe Kongre üyesiyim. Üç kızım var, ailem de çok kıymetli. Üç kızımla Fenerbahçe-Adana Demirspor maçına gideceğiz.
Paylaş