Paylaş
Yaş 65, oyunun ikinci devresindeyim
Merhaba dostlar, bugün 65’inci yaşıma girdim. Hâlâ hayatta olan anam son güne kadar köyün üstündeki taşlı tarlada çalıştıktan ve bütün gece doğum sancısı çektikten sonra sabahın ilk saatlerinde beni dünyaya getirmiş. Ve bir hafta sonra yine babamın ardında ekin tarlasına dönmüş...
Doğduğum yıllarda ülkemizde ortalama 50-55 olan erkek ömrü 68’e dayandı! Yani henüz miadımı tamamlamadım!
İlk sevgilimin eli elime bile değmedi, evlendiğim yıllarda henüz kızlar göbeklerini açmamışlardı! 18’inde kitaplara geçen şiirler yazdım, 35’imde tescilli komünist, 50’lerimde müflis kapitalist idim, 60’ımda aslıma rücu ettim! Huşu içinde Hac görevimi yaptım, 65’imde dua kitabı yazdım... (derledim)
Biliyorum oyunun ikinci devresindeyim. Forvet oynamayı bırakalı epey oluyor, her gün biraz daha defansa çekiliyorum. Dost ve yakınlarımdan bir haylini bir şekilde kaybettim ama eski dostlarıma daha çok bağlanıyor, yeni dostlar edinmeye devam ediyorum.
Okuduklarımın, öğrendiklerimin, bildiklerimin çoğunu unuttum, sadece dip notları ve özetleri kaldı hafızamda; yine de her gün yeni bir şey öğreniyorum. Mazideki acılarımın ve tatlılarımın sadece tortuları kaldı damaklarımda ama henüz bugünü bırakıp mazideki hatıraların girdabına kaptırmadım kendimi.
YOLUN SONU GÖZÜKÜYOR!
Her ne kadar gönül ferman dinlemese de merhum Mahzuni Şerif’in de yıllar önce haber verdiği gibi, ağıran saçlarım, dökülen dişlerim, sağırlaşan kulaklarım, körleşen gözlerim, küçülen kemiklerim, zayıflayan kaslarım, kısalan boyum, artan ağrılarım, her gün biraz daha yere yakın ve paralel giden adımlarım, çoğalan ilaçlarım daha çabuk yorulup daha geç dinlenen bedenim ve Halim’leşen huyumla görüyorum ki yolun sonu gözüküyor!..
Rahmetli Neşet’imizde “yalan dünya” diye nida etmemiş miydi? Maalesef yapacak pek bir şey yok; bundan gayri. Her gelecek yakındır. Aslında bu durum siz gençler için de geçerlidir.
Yaşam dediğin nedir ki, her şey bir göz açıp kapatma süreci içinde olup bitiyor. Paniğe kapılmadan geriye kalan meçhul zaman dilimini kaliteli bir şekilde yaşamanın düşlerini kuruyor, uğraşını veriyorum.
Bu durumda en büyük kazancım “kimin ömrünü uzatıyorsak, yaratılışta onu tersine çeviriyoruz, hâlâ akıllanmayacak mısınız!” diyen Yasin süresinin 68. ayetini çok önceden kayıtsız şartsız kabul edip iman etmiş olmamdır (86’lık Çetin Altan bile ölüm korkusundan bahseden son yazılarından birisinde, “.... Becerebildiğim kadar şimdiden başlıyorum duaya” diyor...
Ben de çoktan başladığım dualarıma zikirler ilave ederek artırıyorum. Bir filozofun dediği gibi “bu dünyaya gelen herkes gibi payıma düşen sefayı da cefayı da çekiyorum”
DÜN DÜNDÜR, BUGÜN BUGÜNDÜR!
Henüz gençler benden uzak durmuyorlar ki bu iyi bir sinyal. Hâlâ yapacak çok şeyim olduğuna inanıyorum bu âlemde. Muktedirlerin anlamak istemediklerini, insan bu yaşlarda daha iyi anlıyor. Bence Sayın. Süleyman Demirel’den geriye tek şey kalmıştır “dün dündür, bugün bugündür” kısacası, “her dönemin sorunları ve çözümleri yani koşulları kendine özgüdür.” Yıllardır başta kendim (nefsim) olmak üzere hayatla, insanlarla itişip tepişip, kavgalaşmaktan bıktım artık. Düşmanlarımın bile dost olmalarını, lafın kısası hepinizin de (benimle ve birbirilerinizle) kavgasız olmanızı, biraz sükûnet, huzur yani “fair play” istiyorum final yıllarım için vesselam...
Ama bir gün ansızın ölüm meleği gelirse ona da “hoş geldin” demeye kendimi şimdiden alıştırmak o olgunluğu göstermek istiyorum.
Henüz oyunun-maçın başında veya ortalarında olan eş ve dostlarımın bilgilerine sunarım. Selam ve sevgilerimle...
Hüseyin D.
Paylaş