Bu öykü Türkiye Meme Vakfı’ndan Dr. Can Gürbüz tarafından okurlarımdan sevgili Dilek Eren’e gönderilmiş.
Altına bir de not düşülmüş: ’Bir mumun, diğer mumu yakarak aydınlatmasıyla kaybedeceği hiçbir şey yoktur. Lütfen bu hikáyeyi yayarak diğer mumları da aydınlatın.’ Ben de, önce bu çok önemli ve yararlı girişimi için Dr. Can Gürbüz’e ve meme kanseri açısından çok uyarıcı bu yazı için sevgili okuruma da teşekkür ediyorum. Dileğini yerine getirip, bu yazının birçok okuruma ulaşmasını sağlıyorum.
Uzmanlar meme kanserinin 10 kadından 3 ‘ünde görülebilme olasılığından söz ediyorlar. Bu dehşet verici bir oran. Ancak başımızı deve kuşu gibi kuma gömmemeliyiz. Lütfen, uzmanların size öğrettiği meme muayenesini sık sık kendi kendinize uygulayın. Yılda bir kez olsun, hiç değilse memenizi sonografi ile taratın. Herhangi bir kuşku karşısında da mamografi yaptırmaktan kaçınmayın. Genç olduğunuzu düşünüp, ya da bizde pek yaygın olan cahilce, ‘Bana olmaz’ düşüncesine kapılmayın. Ne yazık ki, son zamanlarda hayat dolu pek çok yakınımda bu hiç yakıştıramadığım hastalığın ortaya çıktığını görüyor ve korkuyorum. Lütfen hanımlar kendinizi ihmal etmeyin, sevdiklerinize ve sizi sevenlere kabuslar yaşatmayın. Meme kanseri erken dönemde yakalanırsa, düşündüğünüzün aksine, göğsünüz alınmadan da tedavi edilebiliyor.
Orta yaşlı ve düzgün giyimli bir adam sessizce kafeye girerek köşedeki masaya oturur. Garsona sipariş vermek için beklerken yan masadaki gençlerin kendisine bakarak gülüştüklerini fark eder. Belli ki yakasına taktığı küçük pembe kurdele şeklindeki rozete gülmektedirler. Bu alaylı bakışları görmezden gelen adam, yan masadakilerin ısrarlı sırıtmalarına dayanamayarak elini lacivert ceketinin yakasındaki rozete götürerek, ‘Bu mu?’ diye bakışanlara sorar. Yan masadakiler yüksek sesle güler ve , ‘Küçük güzel pembe kurdeleniz lacivert ceketinize pek de yakışmış!’ diyerek sırıtmaya devam ederler. Orta yaşlı adam bu sözü söyleyen delikanlıya dönerek, ‘Lütfen masama buyurun bunu tartışalım’ der. Biraz önce tüm sevimsizliğiyle sırıtan delikanlı, sebebini anlamadığı bir utanma ve sıkıntı hissine kapılsa da gelip, masaya oturur.
Adam yumuşak bir sesle, ‘Bu rozet tüm dünyada, içinde olduğumuz ayda, kadınların arasında meme kanseri bilincini yaygınlaştırmayı ifade ediyor. Ben bu rozeti annemin adına takıyorum’ der. Bu açıklama karşısında başkalaşan delikanlı, ‘Çok üzüldüm, anneniz meme kanserinden mi öldü?’ diye sorar. ‘Hayır’ diye cevap verir orta yaşlı adam ve devam eder: ‘Annem sağ çok şükür. Küçük bir çocukken kendimi yalnız hissettiğim korkulu anlarımda her zaman başımı saklayabileceğim ve huzur bulacağım yumuşak bir yuvadır annemin memeleri. Annemin memesi ve sağlığı için dua ediyorum.’ ‘Hımm’ diye kekeler delikanlı. ‘Bu rozeti karım için takıyorum’ diye devam eder orta yaşlı adam. ‘Karınız da herhalde iyi’ diye sorar delikanlı. ‘Evet’ der adam, ‘Karımın memesi her ikimiz için aşk ve sevgi kaynağı olmuştur her zaman. 23 yıl önce sevgili kızımızı beslemiştir memesiyle. Karımın memesi ve sağlığı için Tanrı’ya şükrediyorum.’
Delikanlı sorar: ‘Sanırım kızınızın sağlığı için de takıyorsunuz?’ ‘Hayır. Kızımı bir ay önce meme kanseri nedeniyle kaybettik. Yaşının çok genç olduğunu düşünerek ihmal etmiş memesinde fark ettiği kitleyi. Bu nedenle geç kaldık.’
Genç adam, yüzünde beliren utangaç ve üzüntülü bir ifadeyle,’Çok üzgünüm. Özür dilerim’ der. Orta yaşlı adam ‘Kızımın anısına övünerek takıyorum bu küçük pembe kurdeleyi. Bu sayede çevremdekileri de aydınlatabilme fırsatım oluyor. Şimdi evine git, karınla, kızınla, annenle konuş, anlat bu anlattıklarımı’ deyip, cebinden çıkardığı küçük pembe kurdeleden rozetini uzatır. Delikanlı da öne doğru eğilir ve ’Takmam için yardım edebilir misiniz?’ diye mahcup mahcup sorar...