O küçücük kollarınla bütün herkesi kucaklayıp sarabiliyorsun. Umarım o kollarda seninle paylaşacağım mutluluk öyküm için de yer vardır. Ben 23 yaşında üniversitede okuyan, herhangi bir şehirde ikamet eden, sıradan bir insanım ve 10 Mayıs benim doğum günüm. Belki benimle aynı gün doğan milyonlarca kişi vardır. Ama sadece benim için tek bir kişi önemli. O da hayatımdaki yegane insan, ruh eşim, hayat arkadaşım, canım sevdiğim... İlginç ama, ikimiz de aynı gün fakat bir sene arayla doğmuşuz. Onu tanıdığım ilk günden beri sanki hayatımda hiçbir kadını tanımamış, bilmemiş gibiyim. Aslında biz çok iyi iki arkadaştık. Her şeyden öte dosttuk. Birbirimiz çok iyi tanıyorduk. Ama sonra ne olduysa oldu. Birbirimize delice tutulduk. Çok önemli sorunlar yaşasak da aşkımız, sevgimiz bizi hep birbirine bağladı. Neredeyse 1,5 senedir beraberiz. O bana bağlanmayı, insanlara güvenmeyi, merhametli olmayı, hayata olumlu bakmayı, sevmeyi, sevilmeyi öğretti. Hayatta çok mutsuz olsak da, çok kötü şeylerle karşılaşsak da umudumuzu kesmemeliyiz. Eğer bir insan içini temiz tutar ve sabretmeyi bilirse, Allah onu hiçbir şekilde yalnız bırakmıyor Güzin Abla. İnsanın şansı bir yerde dönüyor. İyi insanları karşısına çıkarıyor. Ben şansımı, sevgilimi, dostumu, sırdaşımı, en yakın arkadaşımı ilerde benim karım olacak insanı bulduğuma inanıyorum ve buradan onu ne kadar çok sevdiğimi, doğum günümde sizlere ve ona; onunla bir ömür boyu beraber olmayı dilediğimi haykırıyorum. Seni seviyorum kuzucuğum... "Doğum günümüz kutlu olsun!"
RUMUZ: ZIRHLI
Sevgili oğlum, hayatında beklediğin insanı, ruh eşini, seni bunca mutlu eden kızı bulduğun için çok sevindim. Böyle mutluluk haberlerini o kadar ender alıyorum ki... Ancak binlerce mektup arasında, doğum günü tarihinizde bunu yayınlamam mümkün olmadı. İnan artık yetişemiyorum, mektup yağıyor sanki... Bu nedenle üzgünüm, ama 10 gün gecikmiş de olsa, mektubunu yayınlıyor, ikinize de mutluluklar diliyorum. Umarım yine bir 10 Mayıs’ta evlenir, bana düğün resimlerinizi yollarsın.
Birbirinizin kıymetini bir ömür boyu bileceğinize de inanıyorum...
Bir anne evladını kıskanır
ona düşmanlık besler mi
Sevgili ablacığım, sence bir anne evladının iyiliğini istemez mi? Onu kıskanır mı? Ona hayatı zindan eder mi? Ona resmen düşman gibi davranır mı? İşte benim annemin durumu bu! Ben 21 yaşında, annesinin baskısı ve kötü muamelesi yüzünden ölümü düşünecek hale gelmiş bir genç kızım. İki erkek kardeşim gibi ben de çalışıyorum ama tüm kazancımı anneme vermek zorundayım. Bir çıkmazın içindeyim. Annemin tutumu beni dünyaya karşı karamsar ve umutsuz biri yaptı. Bundan iki yıl kadar önce bir genç tanımıştım. Onunla bir süre beraberliğimiz oldu. Fakat bu ilişki annem yüzünden bitti. Bu genç adam beni bırakmak zorunda kaldı. Çünkü annem ona inanılmaz kötü davrandı. Onu bir tehdit etmediği kaldı. Ona hakaretler yağdırdı. Sonunda o da, tabii ki dayanamadı. Beni bıraktı. Ben de olsam aynı şeyi yapardım. Ama şimdi hayata tümüyle küstüm. Artık annemin korkusundan kimselere yaklaşamıyorum bile. Annem sanki tüm duygularımı köreltti. Ben hayatımdan umudumu kestim, sen ne dersin, bana nasıl yardım edersin, bilemiyorum.
RUMUZ: UMUTSUZ
Sevgili kızım, ben bir annenin isteyerek, dileyerek kendi evladına kötülük yapabileceğine asla inanmam. Burada elbette ki bir terslik var. Annen bu anlattığın gibi seni hayatından bezdirmişse, bu işin altında bir iş var gibi geliyor bana. Belki de sen yalnızca sorunu kendi açından ele alıyorsun. Yine de bazı annelerin kızlarıyla ilişkilerinin oldukça çekişmeli sürdüğünü biliyorum. Anneler yanlış anlaşılıyor, evlatlar aşırı tepki gösteriyor. Ama şunu da söyleyeyim ki, bazı anneler de oldukça despot davranıyorlar. Evde onlardan başka kimsenin sözü geçmesin isterler. Çocuklarına, kendi akıllarına göre yön verirken, tabii ki bencilce hatalar yaparlar. Kendi doğrularından başkasını göremez, bu yüzden de çocuklarıyla büyük çelişkiler yaşarlar. Bilmem seninki böyle biri mi? Annenin kendi kişisel sorunlarını böyle ters davranışlarla ört bas etmek istediğini de düşünüyorum. Ama sonuçta, tabii ki annene saygısızlık etmeden, kendi kişiliğini ezdirmemeye çalışmalısın. Madem çalışan bir genç kızsın, bağımsızlığını elde etmiş sayılırsın. Örneğin kazancının hepsini annene vermemelisin. Bir miktar kendine ayırmalısın. Zaman içinde elbette seveceğin ve evlenebileceğin biri daha çıkar karşına. Annen yine itiraz ederse, bir süre konuyu açma hiç... Belki de senin evlenip gitmeni istemiyordur oysa sen evlenip kendi yuvanı kurmalı, bu baskıdan kurtulmalısın. Bu arada hiç babandan söz etmemişsin? Yoksa, baban da mı, annenin bu tavırlarına dayanamayıp kaçtı?
Eşini ve çocuğunu terk edip benimle evlenmesini istiyorum
Ben 34 yaşında bir firmada iyi bir pozisyonda çalışan, işletme mezunuyum. Bekarım. Karşıma daha önce 1-2 kız çıkmıştı ama yürümedi. Ben aslında, bunu söylemeye utanıyorum ama galiba bizim bölümdeki sekreter hanıma aşık oldum. Ama kadın, evli ve bir çocuklu. O bana hep çok iyi davranır. Bana baygın baygın bakar. Hatta beni şımartır. Onun yanında olmak için sürekli iş çıkartıyorum ve aptal aşıklar gibiyim. Bir toplantı sırasında kocası ve çocuğuyla tanıştım. Onlardan ayrılmasını ve beni tercih etmesini bekliyorum. Onları terk edip benimle evlenmesini istiyorum, ona çok daha lüks bir hayat sağlayabileceğimi biliyorum. Size sormadan ona açılmak istemedim. Yanlış mı yapmak üzereyim? Eğer bana karşılık vermezse, tekrar onun yüzüne nasıl bakarım? Acaba ilgimi ona nasıl belli etsem? Kafam çok karışık...
RUMUZ: BUM BUM
Sevgili oğlum, büyük bir hata yapmak üzeresin. Bence bu hanımın sana karşı iyi niyetli, saygılı davranışını yanlış anlıyor olmalısın. Bir sekreter olarak, üst düzey pozisyonun nedeniyle, sana titizlikle hizmet etmek istiyor olmalı. Oysa sen onun her hareketini, kendine karşı yakınlık olarak kabul etmektesin. Erkekler bu hataya sıkça düşerler; aman oğlum, vazgeç. Kadıncağızın yuvasını tehlikeye atma, senin uğruna eşini ve çocuğunu terk etmeyi düşünebileceğini hiç sanmıyorum.