Paylaş
Feyza Ablacığım, ben İstanbul’da üniversitede okuyan bir genç kızım. Benim sorunum cinsel baskılarla ilgili.
Anneme, “neden ben bakire kalayım da erkek istediği gibi yaşasın” diye sorduğumda, “erkekler evlenirken bu gibi şeylere dikkat eder” yanıtını aldım.
Kendimi erkekler için saklamak beni mutlu etmez, aksine bir kadın olarak vajinismus hastalığına sürükler. Bana göre ülkemizde kızlara uygulanan bu baskı, kızların psikolojik olarak dengesini bozduğu için sürekli mutsuz evliliklere yol açıyor.
Düşünün ki, Kanada’da “sen daha önce ilişkiye girdin mi?” diye sormak kadına hakaret içerdiği için mahkeme açılacak kadar ciddiye alınırken, bizdeki bu durum beni erkekler karşısında köle gibi hissettiriyor.
Evet tabi ki sadece aşık olduğum insanla cinsel ilişki yaşarsam çok daha fazla etkilenirim ama bu erkek beni sırf kızlık zarım olduğu için istiyorsa, benim gözümde küçülür de küçülür...
Ayrıca diyelim ki ben 25 yaşında evlensem, 25 yaşına kadar insan bu en doğal arzularını nasıl bastırabilir?
? Rumuz: Yeni nesil sorgulayan genç kız
Batı ülkelerinde bu tür sorunlara çoktan çözüm bulunmuş, ama bizde hâlâ ortaçağ zihniyeti hüküm sürüyor. Hâlâ kızlarını baskı altında tutup erkeklerden bucak bucak kaçıran, üniversitede okusa bile, erkek arkadaşı olmasına izin vermeyen, onları da tıpkı kendi gençliklerinde yaşadıkları baskılarla yetiştiren aileler çoğunlukta.
İnsan bir geçmişine döner, ben ne zorluklar çekmiştim diye hatırlar. En azından kendi evlatlarına bunu yapmaktan kaçınır.
Sevmek, sevilmek, sevgiliye sarılmak, bütünleşmek elbette ki çok güzel şeyler... Ha sonunda hüsran olabilir mi, tabii ki olabilir...
Ama en azından “ben yaptım, benim hatam, kimsenin suçu yok”, diyebilir çocuklarımız.
Ama ya ömür boyu ailelerini suçlarlarsa, daha mı iyi?
Biz onlara doğru yolu gösteririz ve uyarırız. Bu bizim görevimiz ama ondan ötesine karışamayız.
1 Mayıs Bahar Bayramı ve doğum günüm
1 Mayıs, ülkemizde benim çocukluğumda ve gençliğimde Bahar Bayramı olarak kutlanırdı. Yurtdışında İşçi Bayramı olarak kutlansa da, biz daha çok pikniğe gider, dostlarla toplanıp bu güzel tatil gününün keyfini çıkarırdık.
Yıllar geçtikçe Bahar Bayramı düşüncesi kayboldu, tüm dünyada kabul edilen “İşçi Bayramı” bizde de kutlanmaya başlandı. Ama nedense, bütün dünyada keyifle kutlanan bu İşçi Bayramı, bizde kabus oldu. Hiçbir şeyi layıkıyla yerine getiremeyecek miyiz biz?
Yasaklarla engellerle insanları huzursuz etmenin ne gereği var? Üstelik 1 Mayıs hem benim hem de gazetem Hürriyet’in doğum günü olduğu için bu gerginlikler beni çok daha fazla üzüyor.
Bahar Bayramımız, ya da İşçi Bayramımız, aslında fark etmez. Hepimize kutlu olsun, olaysız geçsin...
Paylaş