Paylaş
Sevgili Güzin Abla, biz iki yıl önce Sapanca’ya taşınmış yeni evli bir çiftiz.
Oskar adında bir erkek Alman kurt köpeği ve Firuze adında bir kız İran kedisi çocuk sahibiyiz.
Hatta kısırlaştırmaya kıyamadığımız Firuze’nin iki çocuğu Sarman ve Duman’la birlikte altı kişilik bir aile sayılırız.
Oskar ve Firuze’yi bir kedimiz, bir köpeğimiz olsun diye değil, sahipleri onlara bakamadığından biz son aileleri olalım niyetiyle sahiplendik.
Ne mutlu ki tüm komşularımızın evcil hayvanları var ve hepsi birbiriyle dost.
Oskar’ın en yakın arkadaşı, karşı komşumu-zun köpeği Lucky’ydi. İki gün önce Lucky ve mahalledeki diğer köpekler feci şekilde can verdi.
Oskar şimdilik şanslıydı, çünkü zehir karıştırılmış etler, evimizin önüne atılmadan hemen önce Oskar akşam gezmesinden dönmüştü.
Çok üzgünüz, çünkü arkadaşlarının can çekişerek ölmelerine şahit oldu.
İnsanların, toplumların, kurumların ne kadar kötü, bencil ve barbar olabileceklerini, gelişme sürecinde olan bir ülkenin köpeği olmanın ne kadar zor olduğunu, o da bizim gibi gördü.
İlk gün zehri atanlar, ikinci gün köpek ölülerini toplayıp çöpe attılar.
Sapanca Belediyesi’ni aradım, haberdar olmadıklarını söylediler.
Lucky ve diğerleri artık yok. Onları geri getirmenin bir yolu da yok. Tek tesellim, ilahi adalet.
Bu ülkede hayvanın hakkı yok ama mazlumun ahı var.
Bu ülkede köpeklerimizin kaderi can çekişerek öldürülmek mi? Bir daha yaşanmaması umuduyla...
Burcu B. Y.
Sevgili Burcu, ne yazık ki bu ne ilk vahşet ne de son olacak maalesef... Hayvanlara yaşam hakkı tanınmıyor. Hele bir de ‘ölüm yasası’ çıkarsa, o zaman sahipli sahipsiz tüm hayvanlarımızın kaderi bizi yönetenlerin elinde olacak. Asıl vahşeti siz o zaman görün.
Hayvanın dilinden anlamak
Düşünün, hayvanlar size sesleniyor. Bir şeyler anlatmaya çalışıyorlar dillerince. Bazılarımız onları anlıyor ve gereğini yapıyor.
Hatta çoğu kez sese söze gerek kalmadan, gözlerini dikip öyle bir bakıyorlar ki, anlamamak mümkün değil.
Hayvanlar da bizim dilimizi anlıyor. Kızıyor muyuz, seviyor muyuz, çağırıyor muyuz, “Uzaklaş!” mı diyoruz, gerçekten anlıyorlar.
Sonra bir bakıyorum; bağıra bağıra konuşan, aynı sese, söze sahip insanlar birbirini anlayamıyor.
Hatta ‘sesin karmaşasında’ boğuluyorlar. Gürültü içinde herkes yalnız ve mutsuz ve huzursuz...
Hangisini seçer normal bir insan? Tabii ki huzuru, mutlak bir barış ortamını ve sessizliğiyle hüküm süren inanılmaz renkli bir yaşamı. Dışarıdan, anlamayanlar tarafından “hayvancı, deli, soyut” gibi kıskanç sözlerle adlandırılan şey bu işte.
Kim ne yaparsa yapsın, bir hayvanla iletişim kurup dünyasını, hayatını olağanüstü başka bir boyuta taşıyarak yaşayabilenler sizi hep anlayacak, bilecek ama ötekiler için hayat karmaşa olmaya devam edecek.
Keşke onlara yardımcı olabilseydik.
Av. Hülya Yalçın
İstanbul Barosu Hayvan Hakları Komisyonu Başkanı
Keşke sevgili Hülya Hanım, keşke... Hayvan sevmeyi manyaklık olarak kabul edenler o kadar çok ki... Umarım bu güzel ve anlamlı yazınızı okurlar.
Paylaş