Hepsi aynı köpeğin ismiydi. Evet,onu anlatmak, onun için bir şeyler yazmak gerekiyordu, çünkü Kara buna değerdi. Çünkü 11 yıl boyunca bir sokak köpeği insanlara hep sevgi verdi.
Fenerbahçe Parkı’nda ilk doğumundan olan yavrularının peşinde dolaşırken tanıdım onu. Yavrularına pek yüz vermemesi dikkatimi çekmişti. Sonraları onu tanıdıkça, çok akıllı olduğunu ve nasıl olsa yavruları ile olamayacağını hissettiğinden onlara fazla bağlanmamak için böyle yaptığını anlayacaktım.
Kadıköy Belediyesi’nin Fenerbahçe Parkı’nda başlattığı sabah sporu ile bizim köpeğimiz oldu ve bizi sahiplendi. Biz spor yaparken yanımıza kimseleri yaklaştırmadı. Müziğin sesinden sporun biteceğini nasıl anlardı, hiçbir zaman çözemedik. Parkta kalan en son kişiyi de evine kadar götürürdü.
Tam bir serseriydi. Çok gezerdi. Bostancı-Kızıltoprak arasında ona her an rastlayabilirdiniz. Yaya kurallarına harfiyen uyardı. Ölene kadar hep kırmızıda durdu, yeşilde geçti.
İkinci doğumu çok ilginçti. Fenerbahçe Parkı’nda 20-30 kişinin yerlerde oturmuş, piknik yaptığı bir akşamüstü, grubun hemen yanında bir ağacın altında dünyaya getirdi bebeklerini. Veteriner o kalabalık ve gürültüde doğum yapabilmesine şaşırdı ve bunu bizlere ne kadar güvendiğinin bir işareti saydı.
Bir gün Fenerbahçe Parkı’ndan köpeklerin toplandığının ve bunlar arasında Kara’nın da olduğunun haberini aldık. Çözüm Kadıköy’ün hayvansever Belediye Başkanı Selami Öztürk’ten geldi. Ataşehir Hayvan Barınağı’ndan Kara’yı bulup bize geri getirdi.
Kasdav-Fenerbahçe Mahallesi Gönüllü Evi açılınca artık Kara’nın da bir evi oldu. Hiç tanımadığımız bir sürü insan buraya Kara için uğrar oldu. Öyle çok seveni vardı ki... Ayşe’ye yemek getirenler, Sakızlı’ya yemek getirenler... Meğer bizim Kara’mız başka isimlerde de kendini sevdirmiş. Adeta bir fun club oluşmuş.
Köpek korkusu olan çoğu kişi onun sayesinde bu korkusunu yenmişti. Park ziyaretçilerinin çoğunda Kara’nın patisini verirken çekilmiş fotoğrafları vardı. Hırpani kılıklı ve elinde sopası olmayan herkes onun dostuydu.
Bir gün Kara ortadan kayboluverdi. Onu aramaya çıktım. Ama içimde bir sızıyla, olanları hissetmişçesine ağlayarak... Korktuğum haberi aldım. Kara, sevgi yumağımız, Fenerbahçe de, trafik ışıklarında, sarhoş bir sürücünün ışık ihlali sonucu aramızdan ayrılmış.
Teşekkürler verdiğin sevgi için, teşekkürler bizlere yaşattıkların için Kara.
á YILDIZ OSMANOĞLU
Sarıyer’de itlaf yerine rehabilitasyon yapılıyor
Sarıyer Belediyesi’nde bir mucize oldu ve olağanüstü bir insan olan Kazım Bey itlaf ekibine atandı. Ve itlaf yerine artık Hayvan Rehabilitasyon ekibi devrede! Bu nedenle Belediye Başkanı Yusuf Tülün’e teşekkür borçluyuz. Sarıyerliler, hayvanseverler, hayvan korumacılar....
Tüm yakalama programını Kazım Bey oluşturuyor. Tüm şikayetlere cevap verilmeye çalışılıyor; şikayet edilen köpeklere kısırlaştırma ve aşılama yapılıyor, yaşam hakkı tanınıyor. Kendisinin gerçek bir hayvansever olmasından kaynaklanan özel durumu, bizlerden aldığı destek ile güçleniyor. İlk defa bir güneş doğdu, ne olur batmasın. Sarıyer bölgesindeki köpeklerinin kısırlaştırılmasını isteyenler için Kazım Çağın’ın Tel. No: (0212) 242 64 04
á L. HALİMOĞLU
www.evsizhayvanlar.org
Kurban kesimini çağdaşlaştıralım
Televizyon haberlerini izledikten, Hürriyet gazetemizin orta sayfasındaki görüntüleri gördükten sonra, yine size yazmaya karar verdim: Yaşantımızın her alanında, teknolojinin en ileri nimetlerinden faydalanıyoruz. İnternet artık köylerimize kadar ulaştı. Çok şükür ki ülkemiz, bu modern çağa uyum sağlıyor. Peki, en son teknolojik gelişmelerden yararlanıyoruz da neden hálá kurban kesimini de modern ve çağdaş bir şekilde yapamıyoruz?
Bir dananın dört ayağına ipler bağlanmış. Dört kişi çekiştirerek hayvanı yere devirip kestiler. Hayvan, can çekişirken de titremesin diye üzerine ayakları ile bastılar. Koçları evine götürmeye çalışan vatandaşlar, boynuzlarından tutmuşlar, yerlerde sürüklüyorlar. Bu manzaraları televizyon ekranlarından, gazetelerden tüm dünya izliyor.
Neden bu dini vazifeyi de çağa uygun yapamıyoruz? Her ilde, ilçede, kasabada, köyde, devlet modern kesimhaneler kursa; sadece buralarda, hem satış hem kesim yapılsa da bu hayvancıklara bu çağdışı eziyet uygulanmasa... İnsanlar bu tesislerde kurbanını seçip alsa; öbür kapıdan da kesilmiş parçalarını alıp evine gitse, olmaz mı? Modern kesimhanelerde, kurban edilecek hayvanlar vahşice değil de veteriner kontrolünde uyuşturularak kesilse.
İnsanoğlu ameliyat olacağı zaman, vücuduna bıçak değmeden önce narkozla uyutulur. Vücudunda en küçük bir kesi olduğunda, dikiş atılmadan önce, o bölge uyuşturulur. Neden kurban edilecek hayvanın boğazı, canlı canlı kesilir?
Türkiye Cumhuriyeti, dünyadaki diğer Müslüman ülkeler içinde, tek laik ve cumhuriyet ile yönetilen ülkedir. Bu konuda da bütün Müslüman ülkelere örnek olsak, bir ilki gerçekleştirsek, bir reform uygulansa olmaz mı?