Güneydoğu’da hálá amca kızı ya da oğluyla evlendiriliyoruz
Paylaş
LinkedinFlipboardLinki KopyalaYazı Tipi
Ben Güneydoğu’da yetişmiş, 19 yaşında, üniversite okuyan genç bir kızım.
Bundan 3 yıl önce ortak arkadaşlarım tarafından biriyle tanıştırıldım. Çok efendi biriydi, 2 ay aradan sonra bir gün beni sevdiğini söyledi, reddettim. Çünkü o amca kızıyla sözlüydü, ama onu istemiyordu.
2 yıl boyunca bana olan sevgisini dile getirdi, benim için alkol almaya, eve gitmemeye başladı. Onun daha fazla acı çekmesine dayanamadım, çünkü ben de onu çok seviyordum. 8 aydır beraberiz, çok mutluyuz. Tek sorun onun sözlü olması. Annesi beni biliyor ama elinden bir şey gelmiyor. "Bekleyin" diyor. Babasıyla konuşamıyor, istemediğini dile getiremiyor.
Bilirsiniz ablacığım, Güneydoğu’da amca kızıyla veya oğluyla evlendirmeye çok meraklıdırlar. Bizi sevmediğimiz insanlarla evlendirirler. Ayrılmayı denedim, yapamadık; 2 saat geçmeden telefona sarıldık. Hep kendini suçluyor. İnanın ikimizin de psikolojisi bozuldu, kendimizi öldürmeyi bile düşündük. Ben kendimden vazgeçtim artık, ama onun acı çekmesine dayanamam abla. Lütfen yardım et, son çare sensin. Ya kendimizi öldüreceğiz ya da sevmediğimiz insanlarla evleneceğiz. Allah’a yalvarıyorum "bir çare" diye...
RUMUZ: SON DUA
Kızım, bu tür ailelere deli oluyorum. Bile bile çocuklarının mutsuzluğunu hazırlıyorlar. Yalnız kendi çocukları değil, o evlendirmek istedikleri kız ya da erkek de mutsuz oluyor. Üstelik bu yakın akraba evliliklerinin ne kadar sakıncalı olduğunu anlata anlata dilimde tüy bitti. Ama boşa kalem sallıyorum.
Kızım, olay babasına karşı gelmek değil elbette, ama aklı başında bir insan oturup ailesiyle düzgün bir şekilde konuşur, bu işin olmayacağını söyler. "Başkasını seviyorum" demesin başta, ama "Ben onu kardeş bildim" desin. Akraba evliliğinin sakatlıklara ve hastalıklı çocuklara neden olduğu ortada... Birkaçı tesadüfen sağlıklı oluyor, geri kalan sıklıkla hasta oluyor. Yazık değil mi?
Yine bir süre önce kan hastalıklarını yazdım, genetik olarak geçen ve çocuklarda ortaya çıkan... Sevdiğin genç bunları anlatsın, bu konu üzerine gitsin bence. Aman ölmeyi, öldürmeyi düşünmeyin. Mutlaka bir şekilde o genç bu durumu ailesine kabul ettirmeli. Gerekirse kızın ailesiyle de konuşmalı. "Mutlu olamayız" desin, "Kızınızı mutlu edemem" desin. Hatta sözlüsü kızla da konuşsun, anlatsın bütün bunları. O da karşı çıksın bu evliliğe...
Siz gençler bu yanlış geleneklere ve törelere mutlaka bir dur demelisiniz artık. Boyun eğdikçe bu böyle sürüp gidecek. Bu kısacık ömürde, bunca mutsuzluğa ne gerek var? Bu çağda hálá bu ilkel zihniyetin kurbanı olan sizin gibi gençlere günah değil mi?
Ölümden döndükten sonra anladım ki ben önemliyim
Ben Ankara’da yaşayan genç bir kızım. 28 Haziran 2006’dan sonra hayatım öylesine değişti ki... Nasıl mı; anlatayım. O günlerde çok rahatsızdım. Aşırı baş dönmesi, mide bulantıları, yediğim her şeyi çıkarma gibi şeyler... Bu arada normalde çok zayıfken birden öylesine kilo aldım ki... Bu kiloları evde yaşadığım için hareketsizliğime bağladım. Baş dönmesi ve mide bulantısı için de "Üşüttüm herhalde, dinlenirsem geçer" dedim.
Bu arada ben her şeyi kafasına takan, ağlayanla ağlayıp gülenle gülen biriyim; yani çok duygusal ve merhametliyim. Kendinden daha çok başkalarını düşünen bir kızım. Son olarak bulantılarım sonrası yeşil paslı su çıkınca hastaneye gittik. Tahliller, tetkikler, ultrasonlar, tomografiler derken, yumurtalıklarımda kist olduğu anlaşıldı. Patlamak üzere olduğu ve yavaş yavaş beni zehirlediği ortaya çıktı.
Apar topar hastaneye yatırıldım ve 3 Temmuz sabahı ameliyata alındım. İnan bana Güzin Abla, ölümle burun buruna gelmiştim. Ama şimdi çok çok iyiyim. Yumurtalıklarımın ikisi de alındı ama şükür yaşıyorum. Ben bu ameliyattan sonra şunu öğrendim ki, hiç kimse için üzülmeye değmez. Ben önemliyim. Yaşamak önemli. Dost diye bildiğim insanlar aslında dostum değillermiş.
Eğer sen iyiysen ve o kişilerle gülüp eğlenirsen, o insanlar sana dost oluyor. Ama kötü gününde bir telefon bile etmek akıllarına gelmiyor.
RUMUZ: PAMUK PRENSESİM
Ah sevgili kızım, bilmez miyim? Sevgili anneciğim hastalandıktan sonra, bizim evimizden çıkmayan, onun misafirperverliğinden yararlanan, bizim evde yiyip içenler, bir anda sır oluverdiler. Bir telefonla bile hatrını sormaz oldular.
Bu gerçeği bu genç yaşta anladığın için çok sevindim. Çünkü insanın kendinden başka gerçek dostu yok ve insanın bir tek kendisi önemli, yaşamı önemli, sağlıklı olması önemli... Sana geçmiş olsun diyorum, umarım bundan sonraki hayatında gerçek dostların olur ve mutluluğu yakalarsın.
3 Aralık’ta onları yalnız bırakmayalım
Hayatın içinde olanlar var, fark edemediğimiz, yanı başımızda ya da bir sokak ötesinde, milyonlarca engelli... Evet, bu ülkede toplam 8,4 milyon engelli insanımız var, eğitim, sağlık, tedavi, iş, aş, kısacası umut ve el uzatılmasını bekleyen...
Kendi sessizliğinde, kendi çığlığında unutulmuş, ne bir ilgi, ne bir sevgi, ne de bir dost eli... 3 Aralık Dünya Özürlüler Günü, devlet ve millet olarak onları hatırlayacağız. Zorluklar içinde yaşadıklarını göreceğiz. Ya onlar ne bekliyor? Sadece televizyonlardan görüp üzülecek miyiz? Yoksa ruhumuzda var olan sevgimizi onlarla paylaşacak mıyız?
Dünya Özürlüler Günü’nde 500 engelli kardeşimize tekerlekli sandalye armağan etmek istiyoruz. Bu armağanlardan birini sizin adınıza veya sevdiğiniz bir dostunuzun adına yapın, onları topluma çıkaralım, sessiz çığlıklar toplumda hayat bulsun, onların yeri toplum; taş duvarlar olmamalı.