Geçmişe yolculuk

Geçenlerde tebeşir yapmayı öğreten öğretmeni anlatan, yıllar önceye uzanan yazıdan sonra, aldığım ilginç bir başka mektubu da sizlerle paylaşmak istedim.

Haberin Devamı

Burada sıralanan geçmişimize ait tüm bu yaşananlar, bizim yaştakiler için birer nostaljiyse, yeni kuşaklar için ilginç ama akıl almaz öykülerdir. Belki de masal gibi görünen ama bizlerin şahit olduğumuz bu olaylar, bugünün koşullarında gülünç gelse de, o dönemde bizler için çok önemliydi ve hayatımızın birer parçasıydı.

Bir zamanlar ne kadar şendik

- Çocuklar doğduğunda telefon başvurusu yapılırdı. (Telefon bağlama sırası her eve 8-10 yılda gelirdi.)
- Telefonun ve radyonun üzerine dantel örtü konurdu.
- Gazocağı ve tel dolabımız vardı.
- Banyoda tuhaf bir soba vardı (kazanlı su ısıtıcısı) ve tuhaf bir yakacakla (mazota bulanmış talaş) ısıtılırdı.
- Banyomuz kurnalıydı, hamam tasımız vardı.
- Plastikleri çıkmadan önce tuvalette takunya bulunur ve herkesin ayağına olması için en büyük numara seçilirdi.
- Okul kapısında ayva, Şam tatlısı, macun şeker, susamlı şeker, pamuk helva, kestane satılırdı. 5 kuruşa bir dilim Şam tatlısı, alırdık.
- İlkokulda ABD yardımı süt tozu ve balıkyağı hapları dağıtılırdı.
- Renkli patiskadan dikilme beli lastikli külotlarımız vardı. Artık yünlerden örülen fanilalarımıza, nazardan korunmamız için muska takarlardı

Haberin Devamı

MAYOYA PASLI ÇİVİ TAKILIRDI

- Okul açılacağı zaman Sümerbank ayakkabıları alınır, yeni modeller için de bayramı beklememiz söylenirdi.
- Bayramlarda, kıyafetlerimiz ve yeni ayakkabılarımız başucumuzda dururdu. Bazılarımız bu ayakkabıları koynuna alır, yatardı.
- Uyduruk oyuncaklarımız vardı. Hatırlı bir kişiden çok güzel bir oyuncak araba veya bebek geldiği zaman, bozulmaması için kaldırılır saklanır, bize verilemezdi.
- Babalarımızın gömlek yakaları, bizim okul yakalarımız pazar akşamları kolalanırdı.
- Genellikle herkes pazar günleri yıkanırdı; banyo merasimle yanar, çamaşır değişilirdi.
- Ağustos ayında denize girilirken, samyeli çarpmasın ve vücutta leke bırakmasın diye mayoya paslı demir çivi takılırdı.
- Ecnebi filmlere aydın aileler, Türk filmlerine de eğitimsizler giderdi.
- Akşam 18.00 seansı tercih edilirdi.
- Filmler, sokak sokak dolaşan arabalardan megafonla duyurulur, reklamı yapılırdı.
- Sokaklardan, yoğurtçu, yorgancı, kalaycı, dondurmacı, eskici, bileyici, sülükçü geçerdi.

Haberin Devamı

RADYO EN KIYMETLİ EĞLENCEMİZDİ

- 25 kuruşa bisiklet kiralar, “şans kader kısmet talih niyet 5 kuruuş” diye bağıran ve yuvarlak delikleri kazıtarak ilkel piyango çektiren çocukların peşine, Fareli Köyün Kavalcısı gibi takılırdık
- Herkesin en güzel ve en büyük odası misafir odası olarak ayrılır, kapısı sürekli kapalı tutulurdu. Tüm aile küçük bir odaya tıkılınır, hayat orada geçirilirdi.
- Oturma odasında sobanın arkasında emaye tencerede boza hazırlanırdı.
- Radyo en kıymetli eğlencemizdi. Orhan Boran ve Yuki skeçleri asla kaçırılmazdı. Uğurlugil ailesindeki Arap Bacı’ya herkes hayrandı. Onun taklidi dillerden düşmezdi.
- Radyo tiyatrosu sayesinde tüm klasikler ezberimize girmişti. Haluk Kurdoğlu, Semih Sergen ve Işık Yenersu’nun sesine aşıktım. Genellikle Kerim Afşar, Tomris Oğuzalp esas oğlan ve esas kız olurdu.
- Türk sanat müziğini kentliler, Türk halk müziğini köylüler dinlerdi.
- İlkokulda okuma bayramı, kurdele bilmezdik. Herkes okurdu, kimse de bayram etmezdi.
- Aşı zamanı tek iğne ile neredeyse koca sınıf bitirilirdi. AIDS henüz yoktu. Eşcinsellik bilinmiyordu.
- Okulda, Kürt, Rum, Ermeni, Yahudi, köylü, şehirli bilmezdik. Kimse kimseye böyle garip sorular sormaz, merak dahi etmezdi. Sadece Alevi kelimesi fısıldanarak söylenirdi.
- Herhangi bir sebeple götürülen hediye paketini açmak, geleneklerimize aykırıydı, ayıptı. Misafir gidince ilk iş onu açmak olurdu.

Haberin Devamı

FOTOĞRAFLARDA GÜLMEK LAUBALİLİKTİ

- Misafirlikte ne kadar aç olursanız olun, ikram tabağındakileri bitirmek de ayıptı. Görgülüler bir lokma mutlaka bırakır, görgüsüzler hepsini yerdi.
- Dondurma mayıs sonunda çıkar, annem temmuza kadar yememize izin vermezdi.
- Sokakta oynarken en sevdiğimiz yiyecek, bir dilim taze ekmek üzerine margarin ve toz şekerdi.
- Kaçık çoraplar, çektirilmek için tuhafiyeciye götürülür, ertesi günü alınırdı.
- Külotlu çoraptan önce tüm kadınlar jartiyer kullanır, yaşlılar, baldırlarına lastik takardı.
- 60’lı yıllarda evlenen her genç kızın çeyizinde mutlaka 1 adet babydoll bulunurdu.
- Fotoğraflarda gülmek laubalilikti. Pek çok kişinin düğün resimleri cenaze törenlerini andırırdı. Ağır, vakur ve ciddi olmak önemliydi.
- Anneler, vapurda, trende, otobüste rahatlıkla bebek emzirirlerdi.
- Yazlık sinemalara battaniye ve minderlerle gidilir, çekirdek çitlenirdi. Arada frigo buz satılırdı. Pahalı olduğu için babam bize almazdı.
- Çarşıda, pazarda anne ve babamızdan bir şey istemek ayıptı. Ancak sorulursa yanıtlardık. Canımız istediği halde çoğunlukla da reddederdik.
- Her gencin en kıymetli eşyası Dual pikaptı. 45’lik plak almak için harçlık biriktirirdik.
- Defter-kitap kaplama kâğıtları ya kırmızı ya da mavi olurdu.
- Gazete kâğıtlarından kese kâğıdı yapar, undan yapılmış tutkalla yapıştırırdık.
- “Bir maniniz yoksa annemler bu akşam size gelecek” bir teklif değil, bir kararın iletilmesi gibiydi. Bu soruya “hayır” demek mümkün değildi, adetlerimize göre ayıptı. Önemli bir program bile varsa (sinemaya bilet, başka ziyaret vs) derhal iptal edilir, aile telaş yumağına dönerdi.
Ne güzelmiş değil m?
Rumuz: Suat B.

Yazarın Tüm Yazıları