Paylaş
Merhaba Güzin Abla, eşimle 10 yıllık bir ilişkiden sonra büyük bir aşkla evlendik. Sekiz aydır evliyiz. Ancak evliliğimizde ikimiz de çok farklı insanlara dönüştük.
Eşim ailesine özellikle annesine fena halde düşkün; annesi de eşime. Biz evlenmeden önce annesi, ablasıyla kalıyor, torununa bakıyor ve kendi evine hiç gitmiyordu.
Ben bunları gözlemliyor, kendimce korkular yaşıyor, eşime dile getiriyordum. Tabii o zamanlar eşim “bizim evliliğimiz öyle olmayacak” diye sözler veriyordu.
Evleneceğiniz zaman annesi kendi evinin üst katını satın aldırmak istedi. Duruma itiraz ettim. “Ailem ya da misafirim geldiğinde, her seferinde anneni de çağıracak mıyım, her eve girişimde evimden önce annene mi uğrayacağım” diye endişelerimi dile getirdim... Eşim yine “Annem yok gibi davranacaksın, için rahat olsun” diyordu. Ben de ona güvendim, gelgit zaman nişanlılık sürecini böyle korkularla atlattık ve evlendik.
Balayında her şey çok güzelken, dönüşte bir anda tepetaklak oldum. Kayınvalidem, “Her akşam yemeklerinizi bizde yiyeceksiniz” dedi. Öyle ki evi, sadece yatmadan yatmaya kullanmaya başladık. Çalışıyorduk zaten gün içerisinde birbirimizi göremiyorduk. Bu duruma birkaç hafta dayanabildim. Sonra ağlayarak eşime yalvardım, “Ben evime alışmak istiyorum, eşyalarımı kullanmak, sana yemekleri hazırlamak, televizyon karşısında sana sarılıp uzanmak istiyorum” diye.
“Hani verdiğin sözler” dedim, sustu... Sonra savunmaya geçti. “Annem ve babam yaşlı. Ya ölürlerse, onlarla vakit geçirmek hakkım. Sen ne kadar kötü biriymişsin. Beni ailemden koparmaya çalışıyorsun” dedi.
Gitgide sorunlarımız büyümeye başladı... Eşim eve dönerken mutlaka annesine uğrar, sonra eve gelirdi. Hastalansam uyumak istesem, gider annesinde oturur, benimle ilgilenmezdi. Umursamaz tavırları bizi çok yıprattı.
Sonra eşim rahatsızlandı. Bel fıtığı olduğu ortaya çıktı, onunla hastanelere gittim. Ancak doktorların yanından çıkınca, “Ne dedi” diye sorduğumda, bana bir şey anlatmayıp, eve gidince her şeyi annesine anlatırken görünce, ben de elimi ayağımı çektim eşimden.
Zamanla daha da uzaklaştı benden. Kavga etsek, “Sesini yükseltme, sus” diyordu. Ben susmayınca vurmaya başladı...
Artık sadece aynı evi paylaşıyoruz, aramızda hiçbir yakınlık ve sevgi kalmadı.
Kaç kez gözünü korkutmak eşyalarımı toplayıp gitmeye kalktım, hep engel oldu. O da ayrılmak istemiyor fakat birlikteyken de olmuyor. Çok mutsuzum.
◊ Rumuz: Çaresizim
YANIT
Kızım bağışla ama birbirinizi hâlâ sevdiğinizi de düşünsen, ortaya dayak girdi mi girmedi mi, sen ona bak...
Ve bu dayağa katlanmak zorunda değilsin.
Eşin demek ki çocuk gibi. Evlilik sorumluluğunu almamış. Bence bu böyle sürüp gidecek...
Elbette ki evlatlar evlenince ailelerini bir kenara atacaklar, demek değildir. Ama her şeyin bir üslubu var, bir düzeyi var...
Annesine danışmadan hiçbir şey yapamayan bu adam, düşünsene bir çocuğunuz olursa, nasıl davranacaktır.
O çocuk senin çocuğun olmaktan çıkacak, annesinin bakımına verilecektir.
Ben bu evliliğin yürüyebileceğine inanmıyorum. Eşinin düzelebileceğini, senin istediğin gibi biri olabileceğini hiç sanmıyorum.
Boş yere umutlanma, böyle bir annenin oğlu asla düzelmez, annesine böylesine kendini adamış bir adam ise kolay kolay evliliğe adapte olamaz.
10 yıllık beraberliğiniz içinde onu tanıyamamışsın çünkü aranızda anne sorunu yokmuş.
Buna göre, kendini daha fazla yıpratmadan, daha fazla dayak yemeden ondan ayrılmalısın.
Senden ayrılmak istememesini önemseme, seni sevdiğini sanmıyorum.
Seven adam karşısındakine böylesine acı vermez. Bence sadece bir alışkanlığı var sana karşı...
İyi düşün kızım, henüz gençken; daha fazla da acı çekmeden ayrılma fikrine alıştır kendini.
Paylaş