Paylaş
Eşimle tanıştığımda daha 19’umda bile değildim. Onu görür görmez “İşte bu” demiştim. Daha önce kimseye karşı böyle şeyler hissetmemiştim çünkü...
İkimiz de üniversiteye gidiyorduk... Evlenmeyi düşünüyorduk ama annesi çok genç olduğumuzu ileri sürerek bizi hep bu fikirden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Buna rağmen vazgeçmedik, sabrettik...
Okul biter bitmez tüm engelleri aşıp evlendik. İkimiz de 23 yaşındaydık. Eşim memuriyet işine girdi. Ben de evde oturmadım, çalışmaya başladım. Tüm genç çiftler gibi birtakım maddi manevi sorunlarımız oldu tabii. Bir şekilde üstesinden geldik. Sonuçta şunu biliyorum; mutluluk da üzüntü de geçicidir. Ne hayatımız boyunca mutlu olabiliriz, ne de üzüntümüz sonsuza kadar sürer.
O yüzden, kötü günler yaşadığımda “Bu sonsuza kadar sürmeyecek ki... Nasıl olsa geçecek, yine mutlu olacağım” derim kendi kendime... Bir üzüntü yaşasam, “Daha kötüsü de olabilirdi” diye düşünürüm.
İlk yıllarımızda bazen olmadık sebeple ona kızar, küserdim... Sonra bir gün “Ya bu küslük günlerinde ona bir şey olursa, ölürse, ömür boyu kendimi affedemem. Vicdan azabından ben de ölürüm” diye düşünmeye başladım.
Sonra aslında kavgalarımızın, tartışmalarımızın temelinde ne kadar saçma sebepler yattığını gördüm. Hayatta sevdiğinden ayrı kalmaktan daha kötü bir şey var mı?
Okuduğum şu sözü asla unutmadım: “Allah’ım bana değiştirebileceğim şeyler için değiştirme gücü ver, değiştiremeyeceğim şeyler için de kabullenme gücü...”
Eşimle bu duygu ve düşüncelerimi paylaştım. Onun da böyle düşünmesini sağladım...
Bu şekilde 11 yıldır sürdürdüğümüz evliliğimizde şükürler olsun ki mutluluğu yakaladık. İnsanoğlu her şeyin kolayına kaçar, ama hayatta ne kolay ki?
Kimle evlenirsen evlen iyi günlerin de olacak, kötü günlerin de...
En iyisi, evlendiğin kişiyle yakaladığın mutluluğu sürdürmeye çabalamak...
Eşin senin yeni ailendir. Üstelik insan yıllar içinde eşinin huylarını öğreniyor, onunla uyum sağlamayı başarıyor. Bu erkekler için de, kadınlar için de geçerli.
O nedenle yeni birini aramak yerine evdeki hayat arkadaşının değerini bilmek gerek...
Bana sorarsanız, evlilik hayatın ta kendisi ve her şeye rağmen çok güzel... İnsan hemen vazgeçmemeli, önce kendi kendini sonra hayatı sorgulamalı.
◊ RUMUZ: MUTLULUK
YANIT
Sevgili kızım, bu genç yaşında böylesi bir olgunluk, sağduyu ve bu kadar oturmuş bir karakter; inan sana hayranlık duydum.
Sana hem kendim hem de okurlarım adına teşekkür ederim.
Gerçekten bu yazdıkların, bu düşünce tarzın ve hayat felsefen, hepimize ders yerine geçti...
Umarım ömür boyu eşinle mutlu ve huzurlu bir evlilik sürdürürsün...
Seni canı gönülden kutluyorum canım kızım.
Yine kayınvalide sorunu
Güzin Abla... Ben 5 yıllık evli bir kadınım. 3 yaşında da bir kız annesiyim.
Aslında mutlu bir yuvam var... Daha doğrusu kayınvalidem olmasa, öyle sayılır! Çünkü eşimin annesi ayrı evlerde yaşadığımız halde ne yapıp yapıp evime, her şeyime karışıyor. Eşime sürekli benimle ilgili olumsuz şeyler anlatıyor.
Evim dağınıkmış, yemeklerim oğlunun sevdiği gibi değilmiş, giyimim kuşamım onlara uygun değilmiş vs vs...
Sık sık bize geliyor. Gelmesi bir şey değil de eşimle özel bir şey konuşacak olsak hemen araya giriyor, her şeyimize karışıyor... Sürekli “Ben bilirim” havasında bize akıl veriyor. Eşimi bana karşı doldurması da cabası...
Ne yapacağımı bilemiyorum. Ona karşı saygısızlık yapmak da istemiyorum ama inanın canım burnumda...
◊ RUMUZ: HUZURSUZ
YANIT
Sevgili kızım, yine şu kayınvalide sorunu işte... Bu dünya kuruldu kurulalı süregelen bir savaş, sanki bitmeyen bir rekabet... Ne gelinler kayınvalidelerinden memnun, ne de kayınvalideler gelinlerinden...
Erkek anneleri nedense gelinlerine “Ne güzel, oğlumu seviyor, ona iyi bakıyor, rahat ettiriyor, o da benim bir kızım” şeklinde bakmak yerine, oğlunu elinden alan bir kadın düşüncesiyle yaklaşıyorlar. Daha baştan ona karşı tavır alıyorlar.
Aynı yanlış aslında gelinlerde de var... Daha evlenir evlenmez kayınvalidelere önyargıyla yaklaşıp hoşgörüsüz oluyorlar. Onları idare etmeyi bilemiyorlar.
İddialaşmak yerine duymazlıktan gelsen, kendi bildiğini okusan ama karşılık vermesen, her dediğini hayatının meselesi haline getirmeyip “Peki” desen ne olur?
Onu eşinin annesi olarak görüp de değer vermeye çalışsan...
Unutma ki eşin de iki arada ve zor durumda kalıyor... İkinizi de kırmamak uğruna gergin anlar yaşıyor. Bunu düşünerek biraz daha hoşgörülü ol lütfen...
Paylaş