Paylaş
Sevgili Güzin Abla, köşenizi her gün mutlaka okurum. Köşenizi her gün okumamın nedeni; hayattan feyzalmak, kimlerin neler yaşadığını öğrenmek, öğrendiklerimi kulağıma küpe yapmak... Çünkü öğrenmenin yaşı yok.
Bir süre önce köşenizde “Kocam patronuna aşık oldu” başlıklı mektubu okuyunca şoke oldum. Sizin cevabınızı gayet yerinde buldum. Yalnız, 31 yaşında, evli, çalışan bir hanım olarak kocaman bir ‘ama’ var kafamda:
Bir kadın, kocasının başkasına aşık olmasını nasıl bu kadar basit, çocukça bir şey gibi anlatabilir?
Patron hanım Allah’tan karşılık vermemiş ama verseymiş göz göre göre bir ilişki başlayacakmış. İşyerinde geçirilen onca saat, o kadınla ilgili kurulan hayaller, bir tek gecelik aldatmadan daha yaralayıcı değil midir?
Ben her türlü ihanetin kadınlar tarafından normal karşılanmasına ve halının altına süpürülmesine karşıyım.
Öte yandan bu okurunuz yuvasını dağıtsın da demiyorum. Daha kötüsü, evlilikler yıllandıkça bir erkeğin başkasına aşık olması grip olmak kadar normal mi karşılanıyor artık?
Rumuz: D. Gezgin
Çok sevgili okurum, uzun süren evliliklerde eşlerin bir bıkkınlık yaşaması, gözlerinin dışarı kayması artık bir şekilde normal karşılanıyor. Neredeyse ihanet eden erkeği haklı görme eğilimi var.
Ben de sizin gibi ihanete katlanmamak gerektiğini düşünüyorum. Belki bir tek istisna olabilir; o da tek gecelik bir heyecana kapılmak, ardından da gerçek bir pişmanlık duymak. Buradaki hanım, sanırım eşine çok güveniyor. Yaşadığını platonik ve çocukça bir aşk olarak kabul ediyor, geçip gideceğine inanıyor. Bu da onun kendi düşüncesi.
Saygısızlığa tahammülüm kalmadı
Feyza Hanım, ben öğretmen bir annenin üniversite mezunu, çalışan kızıyım.
Biz dört kardeşiz. Ailem hepimizi gayet düzenli, mükemmeliyetçi ve saygılı yetiştirdi.
Odaya bir misafir geldiğinde hemen ayağa kalkar, önlerinde çay-kahve bile içmez, öğretmenlerimiz bize geldiğinde ise çok çekinirdik.
Şimdi bakıyorum da, çevremdeki kişiler haddinden fazla saygısız. Çok şımarık ve bencil olmuş insanlarımız. Bu nasıl şey! Artık tahammülüm kalmadı bu saygısızlığa.
Bu yüzden işyerimde de içime kapandım. Bakıyorum, herkesle dalga geçiyorlar. Bana da ‘antisosyal’ dediklerini duyuyorum. Desinler, umurumda değil. Ben bir arkadaşımın yanında rahat olmalı, güven duymalıyım. Bu benim felsefem, Sokrates’in dediği gibi; herkes haddini bilmeli...
Rumuz: Saygısızlık
Böyle sorunlar yaşıyoruz, çünkü hiç kimse sınırlarını bilmiyor. Herkes haddini aşıyor, başkalarının yaşamlarına çok fazla karışıyor.
Haddini bilmek, sınırlarını bilmektir. Kendine saygısı olan, başkalarına da saygı duyar. Oysa saygısızlık gün geçtikçe artıyor.
Sorunlarımızın ana kaynağı kendimizi tanımamaktır. Yunus Emre’nin dediği gibi: “İlim ilim bilmektir/İlim kendin bilmektir/Sen kendini bilmezsin/Ya nice okumaktır.”
Paylaş