Bazılarınız bana, biraz da öfkeyle; "Güzin Abla, neden evli erkekle ilişkiye giren kadına yükleniyorsun. Sevmek günah mı, bazen insan istemese de evli bir erkeğe aşık olabiliyor.Bazen kader size böyle bir plan hazırlıyor ki, elinizde olmuyor. Bir bakıyorsunuz aşk sizi bulmuş, sarmış sarmalamış, size sormamış bile. Sen buna neden kızıyorsun, aşk ne zaman, nereden gelecek biliniyor mu? Gönül ferman dinliyor mu" diye yazıyorsunuz. Oysa ben size kızsam da, çocuklarına hem kızan, hem de onları korumaya çalışan şefkatli bir anne gibi, bir yandan da amacım sizi korumak aslında.
Evet siz hanımları korumak! Çünkü, işte görüyorsunuz olup biteni... Hep ne diyorum size "Erkek bir kez aldatmaya alışmışsa, eşini şimdi nasıl sizinle aldatıyorsa, sizin için eşinden ayrılırsa, ilerde evlendiğinizde de sizi aldatabilir" demiyor muyum? Hatta bu sözlerim yüzünden yalnız kadınlardan değil, zaman zaman erkeklerden de tepki alıyorum. Ama ne yapayım ki dost acı söyler.
İşte bakın, nasıl da dediğim çıktı. Medyatik insanlar oldukları için gözler önüne serildi olay. Ama basitleştirecek olursak, işte bir erkek, daha önce de evliymiş ve eşini genç bir kadınla aldatmış. Boşanmış, o genç hanımla evlenmişler. Ama evliliklerinin üzerinden henüz iki yıl geçmemiş bile... Bakıyorsunuz, aynı erkek bu defa, yine bir başka genç kadınla birlikte. Objektiflere yakalanınca, yurtdışında olan eşini telefonla arıyor ve "Gazetecilere yakalandım, önce benden duymanı istedim" diyor. Yakalanmasaydı ne olacaktı? Olay böyle sürüp gidecekti besbelli.
Erkek bir dizi yönetmeni, eşi de bir oyuncu, onu aldattığı genç kadın ise oldukça ünlü bir dizinin başrol oyuncusu. Belki bu kadar ünlü bir kadınla olmasaydı, bu defa belki yakasını sıyırırdı. Ama çevreden kadını tanımışlar ve gazetecilere haber vermişler.
İşte bir zincirin halkaları, işte bir kısır döngü, işte bir çarkın işleyişi. Bu tanınmış bir erkekle kadın. Olay bu nedenle medyaya yansıdı, ya diğerleri? Sessiz ve derinden aşk gemisini yürüten binlerce erkek?
Yine tekrarlıyorum; ister kızın, ister darılın bana. Evli erkekle ilişkiye girmek, onu eşinden ayırmayı başarsanız bile mutluluk getirmeyecektir size. Çünkü o durulmayacaktır. Bugün sizin bir kadına yaşattığınız acıyı, günün birinde bir başka kadın da size yaşatacaktır. O erkek bunu alışkanlık haline getirmiştir çünkü.
Ne olur akıllı olun; erkeklerin oyununa gelmeyin.
Aynı şeyi yaşarsanız soğukkanlı olacak mısınız
Değerli Güzin Abla, size "İkinci Kadının İtirafları" rumuzu ile yazan okurunuzun yazısına yorum yapmak istedim. Kendisi kendini haklı göstermeye çalışmış. İzninizle ona sormak isterdim. "Evet, derin bir sevgi ile evli bir adama bağlısınız, kopmak istemiyorsunuz. Ancak şöyle bir düşünelim. Diyelim ki bu adam günün birinde cesur bir karara vararak eşinden ayrıldı ve sizinle evlendi. Böylece onun hayatında birinci kadın durumuna geldiniz. Üç, beş sene sonra başka bir kadın eşinize aynı şekilde derinden bağlansa; olayı soğukkanlılıkla karşılayabilecek misiniz? O ikinci kadını, ’Ahlaksız değildir’ diye tanımlayabilecek misiniz? ’Çok derin bir sevgi, irade tanımayan bir aşk’ gibilerden kendiniz için doğru ve haklı telakki ettiğiniz gerekçeler, çok sevdiğiniz erkeğinizin ikinci yeni kadını için de geçerli olabilecek midir? Yani kısacası anlayışsızlıkla itham ettiğiniz kişilerin tam aksine bir tutum sergileyebilecek misiniz?
Eğer bunlara evet diyebiliyorsanız, size söyleyecek bir şey yok. Özel hayatınız tabii size aittir. İnsanlar genellikle kendilerini başkalarının yerine koymazlar da.
Ancak ortalığı velveleye vermiyoruz, sessiz duruyoruz, diyorsunuz. Yoksa tersini yapmaya hakkınız olduğunu mu düşünüyordunuz?"
RUMUZ: YORUMCU
İlginç değil mi, işte benim gibi düşünen, düşüncelerini de çok açık bir şekilde yazmaktan kaçınmayan bir okurum. Bugünkü konumuza çok uygun olduğu için, bu mektuba da yer veriyorum. Ve cinsiyetini yazmamış olsa da, kadın olduğunu düşündüğüm "Yorumcu"ya teşekkür ediyorum.
Eşim beni hastalandığım zamanlarda dövüyor
Sevgili Güzin Abla; ben 6 yıllık evli, çocuğu olmayan bir kadınım ve eşimden dayak yiyorum. En çok da ne zaman dayak yiyorum biliyor musunuz? Hastayım diye aşağılanır, dayak yerim. Eşim hastalandığım zaman beni değersiz bir eşya parçasıymışım gibi görüyor. İlginç tarafı, ben mesleği olan, iyi para kazanan ve Avrupa’da yaşayan bir kadınım. Bunları övünmek için yazmıyorum, tam tersi. Ben bu şartlar altında ona boyun eğiyorsam, ülkemin doğusunda yaşayan bir kadın ne yapsın diyorum. Bazen ağlıyorum, sonra kendi kendime "Boşuna ağlama, kendi düşen ağlamaz" diyorum. Ben bu şartlar altında dayağa maruz kalıyorsam, hak ediyorum demektir. Demek istediğim ablacığım, biz kadınlar bazen bu durumdan kurtulmak istemiyoruz galiba. Yok çocuğum var, yok maddi imkansızlık diye kendimizi kandırıyoruz. Ben ve benim gibiler, dayağa karşı pasif kaldığımız sürece dayağı da hak ediyoruz. Kendimden utanıyorum.
RUMUZ: BERİVAN
Doğrusu güzel kızım, Dünya Kadınlar Günü akabinde, bu mektubun gerçekten düşündürücü ve belki de gerçekleri görmemiz açısından uyarıcı. Haklı olabilirsin; ben de kadınların koca dayağına boyun eğmelerini, tepki vermeyip, onu terk etmeyi düşünememelerini, inanılmaz bir zaaf olarak görüyorum. Bana "Kocam beni dövüyor, ama ben onu her şeye rağmen seviyorum" diye yazdıkları zaman ne diyeceğimi bilemiyorum. Bu nasıl sevgidir, bu nasıl bağlılıktır; bir tür mazoşizm mi acaba? Bu konu eminim uzmanlar tarafından inceleniyordur.