Paylaş
Ablacığım ben 14 yaşındayken aşk yaşamaya başladım. Çocukluk aşkımla 2005 yılına kadar çok güzel bir birlikteliğimiz olmuştu. Her şey tozpembeydi. 6 yılın verdiği bir rahatlık vardı üstümüzde; birbirimizin her şeyini biliyor, her şeyine saygı duyuyorduk. Birbirimizin için yaratılmışız, demek abes kaçmaz sanırım.
Daha sonra ben askere gittim. Askerliğimin bitmesine üç ay kala, 2006 yılında onun bir trafik kazasında vefat ettiğini öğrendim ve mahvoldum.
O zamandan bu zamana kadar hayatıma kimseyi dahil etmek istemedim. Lakin yaklaşık 9 ay kadar önce, sadeliği ve dik duruşuyla yavaş da olsa gönlümün ısınmasına neden olan biri ile karşılaştım.
Her gün aynı saatte çalıştığım yerin önünden geçiyordu. Neredeyse o saat geldiğinde gözlerim onu arar olmuştu, çalıştığım yerde bir arkadaşım bu durumu fark etti. Meğer gönlümün ısınmasına sebep olan kişi ile aynı mahalledenlermiş; eğer istersem, benim yerime onunla konuşurmuş. Tabi ki bendeki güven eksikliğinden dolayı arkadaşımın teklifini kabul ettim. Arkadaşım da onunla konuşmuş. O ise duygularımı benim anlatmamın daha uygun olduğunu söylemiş. Arkadaşım ise patavatsızlığından dolayı geçmişte yaşadığım sorunları da anlatmış, sanırım bana acımış; kesin bilmiyorum.
Ablacığım o kızla ilk konuştuğumda düşüncelerimi anlattım; “3 aydır senden hoşlanıyorum; uzun zamandan sonra böyle duygular yaşayacağımı bilmiyordum ve şu an çok mutluyum” dedim.
Kendisi de duygularımı kendim ifade ettiğim için teşekkür etti ve arkadaşımın anlattıklarına üzüldüğünü söyledi. Ben de “Elden bir şey gelmeyeceğini, hayatımızda ne olacağını önceden bilemeyiz sonuçta” dedim.
Ablacığım ben kendisinden hemen bir cevap beklemediğimi, sadece kendisine karşı duygularımı dile getirdiğimi, söyledim ve biraz düşünmesini rica ettim. Kendisi de “bu aralar KPSS sınavıma çalışıyorum, sen de görüyorsun, kendime vakit ayıramıyorum. İşten geliyor sonra dershaneye gidiyorum, 22:30’da eve gidiyorum. Her günüm böyle geçiyor” dedi.
“Benim acelem yok, bekleyebilirim, sorun değil” dedim. “Görüşmek üzere” dedi ve ayrıldık. Sonraki günlerde ise ona mektup yazdım, duygularımı daha iyi dile getirmiştim. Mektubumdaki içtenlikten dolayı bana teşekkür etti. Sonraki günlerde ona beyaz papatya verdim. Çiçeğin dili maksadıyla temiz ve saf duygular beslediğimin işaretiydi.
UNUTAMADIĞI BİRİ VARMIŞ
Ablacığım ardından ona mektup yazmaya devam ettim, o arada ayaküstü konuşmalarımız da oluyordu haliyle. Benim mutfak işleri ile aram iyidir; ona kurabiye yapıp verdim. Günler geçti... Yine bir mektup ve ertesi günü çalıştığım yere geldi: “Ben şu an bir ilişki yaşamak istemiyorum” dedi. Başımdan kaynar sular dökülür gibi oldu. Ablacığım bana son bir mektup yazdı; buraya aktarmak istiyorum: “Söze nasıl başlanır bilemiyorum aslında ne söyleyeceğimi de bilmiyorum, ama senin bana olan hislerine samimiyetine ve sevgine tüm kalbimle inanıyorum.
Nasıl söylenir bilmiyorum; ama ben bir başkasını seviyorum, onu unutmaya çalıştım olmadı. Hâlâ onu çok seviyorum. Hal böyleyken sana nasıl evet, diyebilirim ki. Senin üzülmeni asla istemem ama bir başkasını severken de sana rol yapamam.
Umarım beni anlarsın, sen her şeyin en iyisine layıksın. Kendine iyi bak...”
Ablacığım ben de mektup yazmak istedim ve yazdıklarım şunlardı; “Beni reddettiğini daha yeni fark ettiğim ve bu aptallığımdan dolayı senden özür dilerim. Sanırım seni çok sevdiğim için anlayamamış olabilirim, özür dilerim ama ben zaten bundan sonra başka kimseyi sevmeyi düşünmüyorum, hayatımda sen olmazsan başkasına ihtiyacım yok!
Sen olmazsan eski kasvetli günlerime tekrar döneceğim. Maalesef hayatım sorunlu bir şekilde devam ediyor; ben seni seviyorum senden başkasını sevmeyeceğim.”
Bu mektuptan sonra işyerinin yakınına gittim, geçmesini bekledim. Bir tebessüm ya da bir selam versin istedim. Lakin beni görür görmez yüzünde sert bir ifade belirdi. Ve yoluna devam etti. Sanki yine mi sen? der gibi bir ifadeydi. Ablacığım ben artık tövbeliyim, hayatıma kimseyi dahil etmek istemiyorum.
Rumuz: Dertliyim çok dertli
Paylaş