Bu gece içime bir yalnızlık düştü, sana yazmak istedim

Merhaba Güzin Abla... Bu gece içime bir yalnızlık düştü, sırf içimdekileri paylaşmak için yazıyorum.

Bugün benim doğum günüm, 27 yaşımı doldurdum. Bu 27 yıl içinde çocuk oldum, genç oldum, kariyer sahibi oldum, kendi ayaklarımın üstünde durmayı öğrendim ama bir tek sevgiden, aşktan mahrum kaldım. Bugüne kadar bana o gözle bakan bile olmadı. Ben de birine karşı hiç sevgi beslemedim. İnsanlarla iyi anlaşırım, güler yüzlü olduğum söylenir, büyük, sevgi dolu bir ailede büyüdüm, gizli kapaklı da yaşamam ama yine de yalnızım.

Başka türlü bir anormalliğim olduğunu da düşünmüyorum. Aslında aramayı yıllar önce bıraktım, aşka inancım uzun süredir yok ama bu dünyada benim de elimden tutacak biri olduğuna inanmak istiyorum. Ama umudum da artık sönmeye başlıyor. Yaşıtlarımın hepsinin ya sevdiği ya da bir eşi olması benim ise geceyi yalnız geçirmem acı veriyor. Ailem söylemese de bir ömrü yalnız geçirmemden korkuyorlar, açıkçası benim de içimde da böyle bir korku var. Bu durum şimdi belki bir problem yaratmıyor ama 20-30 sene sonra ne olacak? Evde yalnız başıma ölümü mü bekleyeceğim? Aslında mutsuz değilim, kendimce hayattan zevk alıyorum. Hatta yalnız da olsam hayatla mücadeli edebileceğimi sanıyordum. Ama bu gece böyle bir his düştü içime. Sana yazmak istedim.
RUMUZ: YALAN DÜNYA

Sevgili kızım, işte sen de pek çok genç kızın hatasına düşüyorsun. 27 yaşına geldiğin için birden kendini “evde kalmış” bir kız olarak görmeye başlıyorsun.

Oysa önce şunu bil, artık evlilikler eskisi kadar erken gerçekleşmiyor.

İkinci olarak da bir kadının yaşamında en önemli şey, bir erkeğin sevgilisi ya da karısı olmak değildir. Kendin için yaşa, kendin için mutlu ol? Ama bir bakarsın gerçek sevgiyi de tadarsın, neden olmasın? Yalnızlık ise asla emin olamayacağın bir gerçek. 4 çocuk annesi nice kadınlar tanıyorum, yapayalnız veda etmişlerdir bu yaşama. Sen gel, yine kendinden başkasına güvenme.

Siz bir köpek zehirlendiğinde neler yaşar bilir misiniz

Hayvansever gruplardan birinin üyesi Özlem K.’dan aldığım yazıyı sizinle paylaşmak istedim. Kendisi Facebook gruplarından alıntı olarak yolladığı bu yazının mutlaka köşemde yer almasını istemiş. S. Fırat imzalı bu yazı, bir hayvanın önüne zehirli et atarken yüreği sızlamayan, elleri titremeyen insanları anlatıyor.

“Bizler artık sözün bittiği yerdeyiz. Artık bu haberler sıradanlaştı: 200 köpek zehirlenerek katledildi, falanca parkta zehirlenmiş 20 köpek bulundu, filanca sitede bakılan 10 köpek sabah ölü bulundu...

Tabii bu arada belediyelerin de kuduz şüphesiyle barınaklarda ya da belirli sınırlar içinde itlaf ettikleri köpeklerin haberleri geliyor her yerden.

Ya siz zehirlenen bir köpek neler yaşar bilir misiniz? Ölmesi ne kadar sürer, neden ayaklarıyla toprağı kazar bilir misiniz?

Nerede öldüğünün ne önemi var? Ya üç kuruş menfaat için ya kişisel nefret ve kin yüzünden... Ama ne olursa olsun işkenceyle çırpınarak ölen bir canlının katledilmesine nasıl göz yumulur? Ne kadar çığlık atsak boşuna değil midir?

Siz sokaklarda yaşam savaşı veren bu masum canlar bir yaşını bile doldurabilmek için ne badireler atlatırlar bilir misiniz? Sokakta doğan her 10 köpeğin en fazla bir ya da ikisinin yaşayabildiğini bilir misiniz? Bu mucize eseri yaşayanların büyürken en az yüzde ellisinin daha öldüğünü bilir misiniz? Kalan üç-beş tanesinin vicdansız bir belediyenin emrindeki vicdansız itlaf memurunun elinden, ya da sıradan birinin elinden ölürken neler yaşar bilir misiniz?

Bu masum canların belki de üç-beş gündür aç olan karnını doyurmak için önüne konan zehirli etleri yedikten sonra en az birkaç saat can çekiştiğini bilir misiniz?

İç organlarının, ciğerlerinin, yemek borusunun, midesinin parçalandığını ve o müthiş acıdan kurtulmak için bunları kusmayı çalışırken, kendi kanıyla boğulduğunu bilir misiniz? Öleceğini anlayan o masum canın acı içinde ayaklarıyla yeri son bir çırpınış içinde kazarken, bir bakıma kendi mezarını kazdığını bilir misiniz?

Çırpınarak ölen bir köpek son bakışında size hiç “neden” diye sordu mu? O bakışlarla gözleriniz hiç karşılaştı mı? Ya o zehirli eti atan vicdansızlar, o gözlere bakma cesareti bulabildiniz mi hiç? Zehirlediğiniz hayvanın başında durup ölmesini izleyebildiniz mi?

Bizler burada bir canı daha kurtarabilir miyiz diye çırpınırken, köpeğiyle kedisiyle, serçesiyle, kirpisiyle, yüzlerce masum can bu zehir saçan eller yüzünden yok ediliyor sokaklarda parklarda... Her yerde...

Bu insanlar, ister belediye elemanları olsun, ister halktan kişiler olsun, hiç utanmazlar mı? Hiç Tanrı’dan korkmazlar mı? Yaşam alanlarını ellerinden aldığımız ve Tanrı’nın bize emanet ettiği üç-beş masum canı koruyamıyoruz.

Başta ben, hepimize, hepinize yazıklar olsun...”
Yazarın Tüm Yazıları