Bir anneden kızına şükran duygularıyla kutlama

Merhaba Güzin Abla; ben o kadar şanslı bir okurunuzum ki, iki defa size yazı gönderdim, ikisini de yayınladınız.

Bu üçüncü yazım ve yıllar önce 17 Eylül’de bedelini çok ağır ödediğim bir kazada dünyaya gelen kızımın 20. doğum günü. Bir gözün aynı anda ebediyen kapanıp diğerinin açılması gibi..

Şükran duygusu; bugün dünyamın merkezine seni oturtacağım.

Yıllar önce 17 Eylül’de benden aldıkları için Tanrı’ya kızmayacağım, aynı gün seni bana bağışladığı için şükran duyacağım. Bugün bendeki giysilerini koklayıp öpeceğim. Bugün yorganı çekiştirip beni açıkta bıraktığın için sana kızmayacağım; üşüyen bedenimi sana olan sevgimle ısıtacağım.

Pijamalarınla okula gitmene tembellik olarak değil, "özgüven" olarak bakacağım.

Bugün sevmediğim müziği sadece sen seviyorsun diye dinleyeceğim. Çift telefonla gezip gün boyu tuşlara basıp sana ulaşacağım.

Bugün senin gibi, gittiğim her evin kapısını üç defa çalacağım.

Bugün şükran duygumun ifadesi olarak yardıma muhtaç bir kurumda beklentisiz çalışacağım.

Bugün "Beni neden aramadı", diye kendimi yıpratmayacağım.

Bugün bana, benim sana davrandığım gibi davranmanı, eksiklerimi bana denetimleyerek göstermeni bekleyeceğim.

Bugün o gözlerindeki ışığınla yüreğimdeki tüm karanlıkta kalmış siyahlıkları aydınlatmana izin vereceğim.

Bugün sana annen olduğumu fakat "sahibin" olmadığımı haykıracağım. Bugün mükemmelliyetcilik duygularımı çöpe atacağım seni olduğun gibi kabul edip, seveceğim. Kararlarına saygı duyacağım. Bugün hata yapmana izin vereceğim ve Mevlana’nın "Hamdım-Piştim-Yandım" ünlemine bırakacağım seni.

Bugün benden aldıkları için Tanrı’ya kızmayacağım; seni bana bağışladığı için şükran duyacağım.

Bugün duygularımın düğmesine basıp "İyi ki doğdun, iyi ki varsın. Seni çoook seviyorum" diyeceğim.

Annen: Piyale E./ piyanurs-universum

Kızınızı size bağışlarken, sizi perişan eden o kazanın ayrıntılarını vermemişsiniz ama, bence kızınız sizin en büyük teselliniz ve ödülünüz olmuş. Her zaman Tanrı’ya şükretmeliyiz. Bize bağışladıkları için... Ben de kızınızın doğum gününü kutluyor, mutluluklar diliyorum.

Kadınlığımı bir kenara atıp duygularımı gömmeli miyim

Sevgili Güzin Abla, meslek sahibi, çalışan, aklı başında olgun bir kadınım. Çalışıp uzun süredir ciddi bir ruhsal rahatsızlık nedeniyle tedavi gören eşime maddi ve manevi anlamda bakıyorum.

Yıllardır eşimle aynı yatağı paylaşmıyor, cinselliği yaşamıyoruz. Onu seviyorum ve ona haksızlık etmek istemiyorum ama ben de 40 yaşında bir kadınım ve zaman zaman cinsel açıdan eksiklik hissediyorum, kadınlığımı yeniden yaşamak istiyorum.

Bu anormal bir şey mi? Eşimi kırmadan, üzmeden, huzursuz etmeden, bir ilişki kurmalı mıyım? Sanırım o haldeyim ki, geçen gün bindiğim otobüste şoförün aynadan bana bakışları karşısında bile etkilendim. İmkan olsa, kendimi onun kollarına bırakabilirdim neredeyse...

Bu durumumu anlayabiliyor musunuz? Kadınlığımı bir kenara atıp, duygularımı gömmeli miyim? Mutlaka eşimden ayrılıp yeni bir beraberlik arayışı içine mi girmeliyim? Yoksa onu terk etmeden, bir ilişki mi yaşamalıyım? Çok zor durumda olduğumu anlayabiliyor musunuz? Bunları sizden başka hiç kimseye açamam. Anneme bile... İnsanlar derin düşünmeden, yaşayıp görmeden, bilmeden "ahlaksız" damgasını vuruveriyorlar çünkü.

n RUMUZ: ZOR DURUM

Sevgili kızım, elbette yıllardır ruhsal açıdan hasta bir erkekle yaşamak hiç de kolay olmasa gerek. İnsanlar dediğin gibi, yaşayıp bilmeden, kendilerini senin yerine koymadan birtakım haksız fikirler yürütebilirler. Ama senin de dediğin gibi duygularını gömmen, kadınlığını unutman ne sağlığın, ne de ruhun açısından doğru mu?

Eşini seviyor ve ona gerektiği gibi bakıyorsun. Onun sana ihtiyacı var, bunun bilincindesin. Eşini terk edersen, bilmem ona kim senin gibi fedakarlıkla bakabilir. Ama sen de genç bir kadınsın. Eğer bu durum daha uzun sürecekse, sen de hastalanabilirsin. Cinsellik ruhun ve bedenin doğal bir ihtiyacıdır. Bunu unutmamalısın ama böyle karşına çıkan olur olmaz, kim olduğunu bile bilmediğin ve sana dikkatle bakan herkese karşı da ilgi duyamazsın. Saygın ve eğitimli bir kadın olarak bu konuda iyi düşünmeli, ona göre davranmalısın.

Üniversiteyi kazandığım halde sevdiğim gitmemi istemiyor

Merhaba Güzin Ablacığım; ben 21 yaşındayım. Kalbimle mantığım arasında gidip geliyorum. Birini çok seviyorum ama inanın o beni benden daha çok seviyordur; buna inanıyorum. Geçen yıl üniversitede çok istediğim bölümü kazandım, o gitmemi istemediği için kazandığıma bile sevinemedim.

Gene de onu ikna edip zar zor da olsa gittim ama aradan bir ay bile geçmeden ısrarları karşısında ben de dayanamayıp geri döndüm. Şimdi ailem çıkacak aftan yararlanmamı, mutlaka okumamı istiyor. Tabii ki ben de istiyorum ama onu bırakıp gitmeyi de göze alamıyorum. Ailem iki işin de bir arada yürüyebileceğini söylüyor. Ama o bunu kabul etmiyor. İnanın çok kararsızım. Herhalde birinden birini seçmem lazım.

n RUMUZ: SORU İŞARETİ



Kızım bu genç adamın seni sevdiğini kabul etmiyorum ben. Eğer seni sevseydi, eğitimini tamamlamanı, geleceğini hazırlamanı isterdi. Üniversiteyi kazanmak gibi bir başarı elde ettiğin düşünülürse, seni engellememesi gerektiğini bilmeliydi. Bu bencilliktir kızım.

Seni sadece kendine saklamak, senin başarı göstermeni kıskanarak, tüm yaşamına set çekmektir bence. Senin geleceğini bu kadar kısıtlamaya hakkı yok, elbette uzak kalacaksınız ama seven insan bunu kabullenir, bu fedakarlığı yapar. Aynı durumda sen olsan, katlanamaz mıydın?
Yazarın Tüm Yazıları