Sevgili Güzin Abla, yazılarınızı severek takip ediyorum.
Hatta yıllar önce ben de size yazmıştım ve çok güzel cevaplamıştınız... Tekrar teşekkür ederim.
Geçenlerde köşenizde bir yazı gördüm. Okurunuz size “Aşk mı aile mi” diye sormuş...
Ben 23 yaşındayım çok büyük sayılmam, o yüzden affınıza sığınarak söylüyorum ki bence bu yaşlarda ailelerimizin dediklerini dikkate almalıyız.
Yani sizin “Ailesinin etkisinde kalmış bu genç adam, seninle mi ailenle mi yaşayacak” sözleriniz bana yanlış geldi.
Çünkü bizim yaşımızda o kadar çok yanlış kişilerle birlikte olanlar
var ki...
Güzin Abla, eşimle evlenmeden önce 3 yıl flört ettik. Sonra evlendik ve tüp bebek yöntemiyle çocuk sahibi olduk.
Benim alkol problemim var. Eşim de bunu biliyordu. Fakat son zamanlarda bana “Boşansak her şey daha iyi olacak gibi” demeye başladı.
Oysa benimle alkol problemimi bilerek evlendi. Şimdi neden böyle bir düşünceye kapıldığını anlayamıyorum.
Allah korusun ya felç olsaydım, konuşamasaydım, yürüyemeseydim, ne yapacaktı? Bırakıp gidecek miydi?
Alkol bağımlılığı da bir hastalık değil mi? Bir insan doğuştan bağımlı olmuyor ya...
Neden biri ağır hasta olduğunda insanlar onu iyileştirmek için çırpınır da, alkol bağımlısı olduğunda ondan köşe bucak kaçmak ister?
Eşim bana değiştiğimi söylüyor ama neden değiştiğimi önce kendisine sormalı.
Sevgili Güzin Abla, ben 25 yaşındayım ve 4 aydır nişanlıyım. Almanya’da yaşıyorum. Nişanlımı çok seviyorum. Benim mutlu olmam için çok çabalıyor. Kolay bir kız olmadığımı da kabul ediyorum. Ama çoğu şeye mantıklı karar veriyorum.
Bizdeki son durum ise şu, ev yüzünden durmadan tartışıyoruz. Oysa 3 senelik ilişkimiz boyunca hiç böyle büyük tartışmalarımız olmadı.
Nişanlımın, ablasıyla birlikte aldığı bir ev var. 2 katlı evin şu anda birinci katında nişanlım, annesi, babası ve iki erkek kardeşiyle birlikte yaşıyor. Çatı katının küçük pencereli odayı nişanlım yatak odası olarak kullanıyor.
Bu zamana kadar babası aylık 500 euro yardım amaçlı oğluna ve kızına da evi ödemek için para vermiş. Nişanlım ise evin borcunu kapatmak için 1100 euro aylık ödeme yapıyor.
Ablası evli ve bir de çocukları var. Onlar da diğer katta yaşıyor. Toplamda 7 kişi bu evde kalıyor ve sadece iki daire var.
Üstelik ablası sürekli annesinin yanına yemek yemeye geliyor. Kocasıyla özel hayatları yok.
Gönüllü olarak hayvanlara yardım etmeye çalışıyorum fakat maddi anlamda buna gücüm yetmiyor. Belediyelerden gereken ilgiyi bekliyorum.
Sayın Güzin Abla, bana İzmir’in Karabağlar Belediyesi, “sokak hayvanları koruma gönüllüsü” kartı verdi. Bu çok güzel, fakat sadece kartı çantamda taşımaktan başka bir işe yaramadı. Sokakta görebildiğim hastalanmış kedi ve köpeklerin tedavisini kısıtlı imkanlarımla sağlamaya çalışmaktayım. Tabii bunları özel veterinerlerde yaptırmak zorunda kalıyorum.
Belediyeler biz gönüllülere hiç yardım etmiyor. İnanın çok maddi sıkıntı çekiyoruz. Sizden ricam, köşenizden sokak dostlarımıza kuru mama yardımı çağrısı yapmanız...
Sırf para yardımı olması şart değil, dostlarımızın kısırlaştırılmasında veterinerlerin de yardımcı olmaları bizim problemlerimizi biraz da olsa azaltacaktır.
Son olarak da zorlu hava şartlarında dostlarımıza barınmaları için apartman altlarında bir yer ayarlamaları, bir kap su ile bir kap mama koymaları biz gönüllüleri maddi yönden rahatlatacaktır.
◊ Nurcan Özbakır
YANIT
Sevgili hayvansever dostum, bu konuda genel anlamda haklısınız. Ancak bu belediyeler arasında gerçekten iyi niyetli, yardımsever, hayvanları ve hayvanseverleri düşünenler de var şükürler olsun.Sevgili hayvansever dostum, bu konuda genel anlamda haklısınız. Ancak bu belediyeler arasında gerçekten iyi niyetli, yardımsever, hayvanları ve hayvanseverleri düşünenler de var şükürler olsun.Örneğin Tuzla Belediyesi Başkanı Sayın Dr. Şadi Yazıcı bu konuda örnek gösterilecek bir insandır. Ona her zaman saygı duyarım. Kadıköy Belediyesi’nin de giderek hayvanlar için önemli adımlar attığını söyleyebilirim.
Merhaba Güzin Abla, eşimle 10 yıllık bir ilişkiden sonra büyük bir aşkla evlendik. Sekiz aydır evliyiz. Ancak evliliğimizde ikimiz de çok farklı insanlara dönüştük.
Eşim ailesine özellikle annesine fena halde düşkün; annesi de eşime. Biz evlenmeden önce annesi, ablasıyla kalıyor, torununa bakıyor ve kendi evine hiç gitmiyordu.
Ben bunları gözlemliyor, kendimce korkular yaşıyor, eşime dile getiriyordum. Tabii o zamanlar eşim “bizim evliliğimiz öyle olmayacak” diye sözler veriyordu.
Evleneceğiniz zaman annesi kendi evinin üst katını satın aldırmak istedi. Duruma itiraz ettim. “Ailem ya da misafirim geldiğinde, her seferinde anneni de çağıracak mıyım, her eve girişimde evimden önce annene mi uğrayacağım” diye endişelerimi dile getirdim... Eşim yine “Annem yok gibi davranacaksın, için rahat olsun” diyordu. Ben de ona güvendim, gelgit zaman nişanlılık sürecini böyle korkularla atlattık ve evlendik.
Balayında her şey çok güzelken, dönüşte bir anda tepetaklak oldum. Kayınvalidem, “Her akşam yemeklerinizi bizde yiyeceksiniz” dedi. Öyle ki evi, sadece yatmadan yatmaya kullanmaya başladık. Çalışıyorduk zaten gün içerisinde birbirimizi göremiyorduk. Bu duruma birkaç hafta dayanabildim. Sonra ağlayarak eşime yalvardım, “Ben evime alışmak istiyorum, eşyalarımı kullanmak, sana yemekleri hazırlamak, televizyon karşısında sana sarılıp uzanmak istiyorum” diye.
“Hani verdiğin sözler” dedim, sustu... Sonra savunmaya geçti. “Annem ve babam yaşlı. Ya ölürlerse, onlarla vakit geçirmek hakkım. Sen ne kadar kötü biriymişsin. Beni ailemden koparmaya çalışıyorsun” dedi.
Gitgide sorunlarımız büyümeye başladı... Eşim eve dönerken mutlaka annesine uğrar, sonra eve gelirdi. Hastalansam uyumak istesem, gider annesinde oturur, benimle ilgilenmezdi. Umursamaz tavırları bizi çok yıprattı.
Hani en son eşler duyarmış ya, ben aldatıldığımı ne yazık ki birkaç ay önce öğrendim. Eşimin ihaneti öyle affedilecek, kısa süreli, bir gecelik heyecan denilebilecek türden değil.
Eşim beni 2 yıldır birlikte çalıştığı bir kadınla sürekli olarak aldatıyormuş. Onlar bu iki yıl boyunca ayrı bir ev tutmuş ve birlikte yaşıyorlarmış. Eşimin zaman zaman iş seyahati, iş toplantısı bahaneleriyle eve gelmediği ya da çok geç geldiği oluyordu. Ama beni ve çocuklarımı ihmal etmediği, bana karşı yine eskisi gibi sevgi dolu, heyecanlı bir aşık gibi davrandığı için hiç ihtimal veremedim. Beni işyerinden bir dostumuzun uyarmasıyla durumu öğrendim. Hatta bana eşimin o kadınla yaşadığı evin adresini bile verdi o arkadaş. Gittim, gözümle gördüm, sarmaş dolaş evden çıkıyorlardı.
Şimdi ben eşimle yüzleşmeye hazırlanıyorum, çocuklarıma çok net olmamakla beraber durumu biraz anlattım. Ve babalarıyla ayrılmak zorunda olduğumu açıkladım.
Kesinlikle onunla aynı evi paylaşamam artık. Boşanırken çocuklarımın haklarını arayacağım tabii. Ama o kadar nefret doluyum ki, bu bana yetmiyor sanki.
Benim yuvamı yıkan, çocuklarımı babasız bırakan o kadına nasıl bir ders verebilirim? Gidip işyerinde onu rezil etsem, kendimi küçük düşürürüm. Hem boşanmayı, hem de o kadına bir ders vermeyi istiyorum. Bana nasıl yardım edebilirsiniz?
◊ Rumuz: Haksızlık
YANIT
Sevgili kızım, şimdiye kadar evliliği altüst eden ikinci kadınlara ya da ihanet eden eşe verilebilecek bir ceza yoktu. Kadınlar boşanma yolunu seçiyor, kendi köşelerine çekiliyorlardı. Tabii bu arada hem kendilerinin hem de çocuklarının yaşadığı travma, kimsenin umurunda bile olmuyordu.
◊ Dişi aslan
Hayvanlar bir gün, “Kim daha çok çocuk doğurabilir?” diye çekişmeye başlar. Hep birlikte dişi aslana gidip danışırlar.
“Sen kaç çocuk doğurabiliyorsun” diye sorarlar aslana. “Bir” diye yanıtlar dişi aslan: “Fakat ben aslan doğururum.”
Dersimiz: Nitelik, nicelikten önemlidir.
◊ Yengeç ile annesi
Sevgili Güzin Abla, geçenlerde köşenizde yayınladığınız yazı içimi öyle burktu ki, yazma gereği duydum.
Çünkü buna çok benzeyen bir evliliği ben de yaşadım.
Ben 19 yıl boyunca evliliğime emek verdim, iki de çocuğum oldu.
Sadık, düzgün, kendisini ailesine adamış bir kadındım.
Eşim sırf güzel, alımlı, genç diye başka bir kadına gönlünü kaptırdı. Çok yazık oldu evliliğimize.
Bu tür erkekler hiç mi muhasebe yapmazlar, hiç mi kendilerini karşısındakinin yerine koymazlar...
Diyelim ki erkek zayıf davrandı, gönül verdi.